Spor Yazarları Dev Derbiyi Böyle Gördü: 'Sonuç Yine Hüsran'
Ziraat Türkiye Kupası'nın çeyrek finalinde Galatasaray Fenerbahçe'yi deplasmanda devirdi. Maçın son bölümüne çıkan kavgalar damga vururken, spor yazarları Mourinho'yu yerden yere vurdu.
Kaynak: Haber Merkezi

Ziraat Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe ve Galatasaray arasında oynanan çeyrek final karşılaşması adeta ‘erken final’e sahne oldu. Aslan, Kadıköy deplasmanında ezeli rakibi Fenerbahçe’yi bir kez daha yendi. Tartışmalarla dolu karşılaşma 2-1 biterken, spor yazarlarından da çarpıcı yorumlar geldi.
İşte spor yazarlarının derbi değerlendirmeleri:

SERKAN AKCAN – FANATİK
Mourinho, bu sezon Okan Buruk ile ikisi Kadıköy’de üçüncü kez karşılaşıyor olmasına rağmen hiç birinde rakibine üstünlük kuramadı. İlki kazaydı diyelim ama bu kez Mourinho’nun mazereti olamaz. 3-4-1-2’de Talisca ile Nesyri’yi önde kullanan Fenerbahçe’ye karşı Kaan Ayhan’ı sağ bekte kullanıp merkezde Lemina ile sertlik arayan Okan Buruk için işler beklediğinden iyi başladı. Tıpkı Kadıköy’deki ilk lig maçında olduğu gibi. İlginçtir, Okan Buruk ve futbolcuları dün gece de 28 dakika dolduğunda 2-0’ı yakalamayı başarmıştı. Nedense, Kadıköy’de Galatasaray, Fenerbahçe’ye karşı Okan Buruk döneminde çok rahat maçlar çıkardı. Sadece geçen sezon İsmail Kartal skoru 0-0’da tutmayı başarabilmişti. Dün gece de Galatasaray sezonun en rahat ilk yarılarından birini oynamış olabilir. Talicsa ve Nesyri arasındaki mesafelerin çok açık olması, sol forvette oynayan Barış Alper’in Oğuz Aydın’a üstünlük kurması, Kaan Ayhan’ın Yunus’tan çok destek gelmemesine rağmen Kostiç’i fiziğiyle durdurması gibi detaylar maçın senaryosunu şekillendirdi. Tek maç üzerinden oynanan bir kupa maçına Okan Buruk ve takımı çok daha iyi hazırlanmış göründü. Oysa ki, birkaç gün önce ligde Beşiktaş’a yenilerek büyük bir baskı yiyen taraf yine Buruk ve futbolcularıydı. İşler Galatasaray’ın istediği gibi giderken 62’deki Frankowski-Lemina değişikliğiyle Kaan merkeze geçince sağ kanat hücumları toparlandı. Hafta sonu Beşiktaş’a kaybedip hem puan hem moral kaybeden Galatasaray bu sezon ikinci kez Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yendi.

BÜLENT TİMURLEK – SABAH
Dört gün önce Beşiktaş deplasmanının ilk yarısında 4 kez rakip ceza sahası içinde topla buluşuyor ve sadece 3 hücumda kalıyorsan Kadıköy'e gelirken kafaları sıfırlamış ve armanın da formanın da ne olduğuna aynanın karşısına geçip bakmış olman lazım. Galatasaray'da başta teknik direktör Okan Buruk ve tüm takımın bu özeleştiriyi yaptığı ve son 3 sezonda psikolojik üstünlük kurduğu bu deplasmanda ne oynayacağı ilk 10 dakikada belli oldu. Ön alan presinde ayarı yükselttiklerinde Fenerbahçe geriden oyun kuramaz hale geliyor, ev sahibi, Fred dışında orta sahada hep iki eksik kalıyordu. Osimhen'in nefis golü ve penaltının öncesinde de sonrasında bulduğu pozisyonlarla G.Saray, ilk 45 dakikada 5 gol de atabilirdi. Sara kendine gelmiş, Lemina sertlik getirmiş, Davinson geride kuş uçurtmuyor, Eren hatasız oynuyordu. Devreye 2-1 girebilmek Mourinho'nun takımı için piyango gibiydi ama soyunma odasından da aynı dağınıklıkla geldiler. Lemina'nın sakatlığı sonrasında bile orta sahayı alamadıkları oyunda Galatasaray farkı 2, 3'e çıkarmamak için adeta kendi içinde yarıştı. Barış, Lucas ve Sara'nın kaçırdığı pozisyon sayısı bir elin parmaklarından fazla…Olayları başlatan -Net izlemeden yorum yapılmaz- sorumlu kim? Kimse camialarına hesap versinler. Okan Buruk aylardır süren psikolojik harpte Mourinho'yu bir kez daha imha etti. Yarı finale çıkmak, kazanan taraf için domino etkisi yaratacak gibiydi… Öyle de olacak gibi duruyor...

GÜRCAN BİLGİÇ – SABAH
Böyle derbilerin sırrı, büyük futbolcuların maça ağırlıklarını koymasıdır. Mourinho'nun 11 seyircisi vardı sahada, Okan Buruk'un ise kahramanları.Bir önceki maçın "aman berabere bitsin" Galatasaray'ı yerine, önde basıp, hücumda doğru eşleşmeler ile Fenerbahçe'yi çaresiz bırakan takım vardı. Hiçbir yanıt veremediler bu organizasyona. Bir fazla orta saha ile oynayan rakibinin orta saha hakimiyetine son vermek için hamle yapmadığı gibi Mourinho, ikinci yarıda da sanki her şey yolundaymış gibi değişikliği bile düşünmedi. Halbuki, ofsayt çizgisinden, milimle gelen gol ile birlikte, ikinci 45 için umut enerjisini yakalamışlardı. Fred ve Skriniar dışında topu isteyen, bir şeyler yapmak için sorumluluk alan da bulamadılar. Ne zaman ki Edin Dzeko oyuna girdi, "buraların kralı benim" dedi, o andan itibaren doğru ve etkili şekilde gelmeye başladılar rakip kaleye. Maçın taktik analizini çok tartışırız. Barış Alper'in şutu direkten dönmese başka şeyler konuşacaktık, Davinson gol çizgisi üzerinden topu çıkarmasa başka şey… Ama süreç, Mourinho'nun ikinci kez Okan Buruk'u ipten almasıyla sonuçlandı. İlk Kadıköy yenilgisinde şampiyonlar Ligi'nden elenmiş rakibine hayat öpücüğü verdi, şimdi derbi yenilgisiyle gelip tartışıldığı dönemde… Sistemi rakibe pozisyon vermemek üzerine kurulmuş, ilk yarıda iki gol dışında üç net kaçanı var Galatasaray'ın. Durumu değiştiren bir gol mü? Ya da devreye başlarken yapacağın hamle "böyle devam edin" mi? Mourinho bu galibiyeti Fenerbahçe taraftarına borçluydu. Şimdi bu kırılgan taraftarın önüne puan farkını üçe indirmek için çıkacak. Böyle bir kadro ancak bu kadar kötü yönetilip, yönlendirebilir. Tam "özel biri"ne göre bir durum.

UĞUR MELEKE – HÜRRİYET
Dün saat 19:45 sularında iki takımın 11’leri elimize geçtiğinde ilk düşündürdükleri şuydu: Okan Buruk, Beşiktaş mağlubiyetinden ders çıkarmış. Formsuz Frankowski’yi ve başı kesik tavuk misali ne yaptığından habersiz Morata’yı yanına oturtmuş. Orta sahayı üçlemiş. Fabrika ayarlarına yakınsamış. Bunun ödülünü de erken buldukları iki golle aldı zaten. Mourinho’nun 11’iyse iki açıdan problemliydi: Birincisi, 6 Mart’tan beri oynamayan Çağlar’ın dağınıklığının bütün bir savunma zafiyetine yol açması. İlk devrede Barış’ın neredeyse her ikili mücadelede Çağlar’ı alt etmesi. Portekizli’nin ilk 11 seçiminde bir de yapısal problem vardı ki o takımının 45 dakikalık kötü performansının esas sebebiydi. Fenerbahçe topu ikinci bölgeden üçüncü bölgeye neredeyse hiç aktaramadı bir devre boyunca. Geriden her çıkmaya çalışıldığında önde bir pas opsiyonu bulunamadı. Dzeko zaten Fenerbahçe’nin yarısı. Dzeko’suz Nesyri yüzde 50 verimli bile değil. Talisca da oyun kurulumunda asla Dzeko gibi merkeze gelip pas opsiyonu yaratamıyor. Dzeko yokken İrfan (ve bazen Tadic de) pas opsiyonu olabiliyordu. Ancak Mourinho’nun dünkü Amrabat-Fred-Szymanski orta saha tercihi, toplu oyun için toplam kalitesi yetersiz bir üçlü. Maçın ikinci yarısında oyuna giren Maximin solda ciddi bir hareketlilik yarattı. Çağlar’ın yerine giren Mert Müldür savunmasını dengeledi. Son çeyrekte oyuna dahil olan Dzeko ve Tadic’le de ön tarafta kalite arttı ama bu değişiklikler skoru değiştirmedi. Okan Buruk’un takımı ilk yarım saatteki etkili oyunlarıyla aldılar tur biletini. Bu sonuçla beraber Mourinho’nun Türkiye bilançosu şöyle: Galatasaray’la üç kez oynadı, hiç kazanamadı. Beşiktaş’a yenildi. Samsun’la iki kez oynadı ve yenemedi. Eyüp’ü yenemedi. Lille’i, Twente’yi, Manchester’ı, Alkmaar’ı, Bilbao’yu, Lyon’u yenemedi. Rangers’ı eleyemedi. Evet, 200’lerde-2010’larda Porto’nun, Chelsea’nin, Real’in, Inter’in başında “the special one (özel biri)” vardı. Ancak Fenerbahçe’nin kulübesindeki “the outdated one (modası geçmiş biri)” sanki.

GÜNTEKİN ONAY - HÜRRİYET
Mourinho, Edin Dzeko ve Dusan Tadic gibi Fenerbahçe’nin en yüksek skor katkısı yapan iki yıldızını yedek bırakarak büyük hata yaptı. Portekizli teknik adam nedense Anderson Talisca’ya çok inanıyor ama Brezilyalı futbolcunun bu seviyede fark yaratacak gücü ve hali yok. Fenerbahçe’nin attığı golde de Talisca topu kaleye vurdu. Brezilyalı’nın Fenerbahçe’ye hiç faydası yok ve oynamaya devam ediyor. Mourinho, gerçekten de büyük hayal kırıklığı. Fenerbahçe ligde de psikolojik üstünlüğü getirecek bir maçı ve kupayı kaybetti. Ben Galatasaray’ın dün akşamki maçı hakettiğini düşünüyorum. 1 tane zor maç kazanamayan Mourinho yine kaybeden taraf oldu.
