Uğur Dündar, Manukyan'ın vergi rekortmenliğinin perde arkasını yazdı
"O miras öylesine “ah”lıdır ki tümü hayır işlerinde kullanılsa bile, yine de sağlığında yaşattığı acıları unutturmaya yetmez!.."
Yıllarca vergi rekortmeni olan Matild Manukyan'ın serveti oğlu Kerope Çilingir'in hayatını kaybetmesi ile bir kez daha gündeme geldi.
Usta gazeteci Uğur Dündar ise Manukyan'ın kirli serveti nasıl edindiğini ve vergi rekortmeni olmasının perde arkasını yazdı.
Dündar'ın "Genelev patroniçesi nasıl vergi rekortmeni oldu?" başlıklı yazısı şöyle:
Genelev patroniçesi Matild Manukyan, 2001 yılında hayatını kaybedince, oğlu Kerope Çilingir, göz kamaştıran servetin tek varisi olmuştu.
Ancak varis Çilingir çok geçmeden mafya saldırısına uğrayıp dişleri kırılıncaya kadar dövülmüş, o da çareyi yurt dışına kaçmakta bulmuştu.
80 yaşındaki Kerope Çilingir'in geçen hafta Amerika'da vefat etmesi üzerine Manukyan'ın “Ah”larla dolu servetiyle ilgili kavgalar, yeniden haber konusu
olmaya başladı.
★★★
Tüm haberlerde yazılıp söylendiği gibi Manukyan, sadece genelev patroniçesi değil, aynı zamanda bir vergi rekortmeniydi.
Sağlığında yasa dışı işlerini sık sık haberleştirmiş bir gazeteci olarak hemen belirtmeliyim ki o, vergiden kaçırdığı kayıt dışı genelev kazançlarıyla aldığı sayısız taşınmazın kira gelirlerini beyan etmek zorunda kaldığı için vergi rekortmeni olmuş bir mükellefti.
Yani bu, zorunlu bir rekortmenlikti!.
★★★
Zira kiracılarının büyük çoğunluğu, sözleşmelerde ödedikleri kirayı kuruşu kuruşuna göstermek zorunda olan kamu kuruluşlarıydı!..
O da bu gelirleri mecburen beyan ediyor ve “zoraki” vergi rekortmeni oluyordu!..
Örneğin İstanbul'daki Şişli Adliyesi, yıllarca Manukyan'a ait görkemli bir binadan adalet dağıtmıştı! Bunların sayısı o kadar çoktu ki kira topladığı kamu kuruluşlarının tümünü alt alta yazmaya kalksam, sayfalar almaz!..
★★★
Genelevlerden patroniçenin cebine Horhor Çeşmesi gibi nakit akıyordu.
Hiç unutmam, Soğukoluk'taki bataklığı kuruttuğumuzu bilen bir kişiden gelen bir ihbarda Karaköy'deki sokak dolusu genelevde küçük yaşta kızların zorla çalıştırıldığı, kadınlara borç senetleri imzalatılarak adeta seks kölesi gibi Anadolu'daki genelevlere satıldıkları, direnenlere işkence yapıldığı, bunların hayatlarının borç ödemekle geçtiği, çoğunun periyodik zührevi hastalık kontrolüne gönderilmediği, Cankurtaran'daki Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ne muayene olması gereken kadınlar yerine, içine para konulmuş sağlık karnelerinin gittiği, bunlara rüşvetle
“hastalık kontrolü yapılmıştır” damgasının vurulduğu, bunun gibi yasa dışı birçok tezgahın çıkar sağlama yöntemiyle tıkır tıkır çalıştığı öne sürülüyordu.
★★★
İddialar vahim ötesiydi. Örneğin; fuhuş yaptırılanlar arasında kolu bacağı olmayan bazı bedensel engellilerle, ne yaptığının farkında olamayan akıl hastalarının bulunduğu, o evlerde sayısız insanlık suçunun işlendiği öne sürülüyordu.
★★★
İlgili emniyet birimleri istihbaratla ihbarı doğrulayınca, operasyon düzenlenmişti.
Operasyondan önce, yüksek duvarlarla çevrili sokağın boşaltılması için megafonla anons yapılır yapılmaz, müthiş bir hareketlenme başlamış, hiçbirinin görüntülenmemesine karşın evlerden fırlayıp yüzlerini kapatarak kaçışanlar, insan seli halinde yüksek kaldırımdan aşağılara koşuşmuştu.
İçerisi o kadar kalabalıktı ki birbirini itip kakarak kaçışanların sonunun gelmesi, yaklaşık bir saati bulmuştu!..
★★★
Manukyan'ın varisi olduklarını öne sürenlerin sözünü ettikleri göz kamaştıran serveti okurken bunları hatırladım.
O miras öylesine “ah”lıdır ki tümü hayır işlerinde kullanılsa bile, yine de sağlığında yaşattığı acıları unutturmaya yetmez!..