İnsanlar neden öpüşür?
'Öpüşmek' insanlar arasında evrensel değildir ve bugün bile bazı kültürlerde yeri yok. Peki dudaklar nasıl oldu da cinselliğin bir parçası haline geldi?
Modern kültürde, dudaktan öpmek bir sevgi ifadesidir. Peki neden özellikle ağız ve dudak tercih ediliyor? Yorumda bulunabilmek için insanlık tarihinde epey geriye gitmek gerekiyor. Hem biyologların hem de antropologların bu konu hakkında oldukça şaşırtıcı fikirleri bulunuyor.
Öpüşmek insanlar arasında yaygın olsa da evrensel değildir, bazı kültürlerde hoş karşılanmayabiliyor.
Webtekno'nun derlemesine göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10'u, iğrenç buldukları için ya da çeşitli batıl sebeplerden dolayı öpüşmeyi tercih etmiyor. Örneğin, Sudan'ın bazı bölgelerinde ağzın ruha açılan kapı olduğuna inanılıyor; bu yüzden öpüşmenin, ölümü davet edeceğine dair bir batıl inanç bulunuyor.
Dinî yasalarla yönetilen bazı Müslüman çoğunluklu toplumlarda kimin öpülebileceği konusunda da tabular var. Bu tip ülkelerde, eşi veya akrabası olmayan bir kadını öpen veya ona dokunan bir erkek, kırbaçlanabilmekte ve hapse atılabilmekte.
Antropologlar ve biyologlar, öpüşmenin öğrenilmiş mi yoksa içgüdüsel bir davranış mı olduğu konusunda henüz bir sonuca varamadılar.
Öpüşmenin bilimi hakkındaki çalışmalar ilk defa 19. yüzyılda başladı ve Cesare Lombroso, Ernest Crawley, Charles Darwin, Edward Burnett Tylor ve Elaine Hatfield gibi modern bilim insanları tarafından incelendi.
Bazı bilim insanları, pek çok memeli hayvanın yavrularını beslemek için sert yiyecekleri önce çiğneyip daha sonra yavrularına verdiği için ağızdan ağza beslenmenin öpüşmenin nedeni olduğu görüşünü savunuyor.
Bu nedenle öpüşmenin içgüdüsel ve sezgisel olduğuna, emme veya önceden çiğneme gibi davranışlardan evrimleştiğine inanılıyor. Öpüşülen partnerin sağlığını tükürüklerini kontrol etme amacıyla evrimleşen bir davranış olduğu da düşünülüyor.
Bazı bilim insanları ise bunun öğrenilmiş bir davranış olduğu konusunda ısrarcı.
Ağızdan ağza sevgi dolu öpüşmenin ilk yazılı kanıtları, MÖ 1500 dolaylarında yazılan Sanskritçe kutsal metinlerde yer almakta.
Bu kutsal yazılar, Hinduizm dininin temeliydi. Daha sonra, öpüşme eski Hint ve Hindu literatüründe görünmeye devam etti. MS 4. yüzyılda derlenen Sanskritçe bir destan olan Mahabharata'da birinin "ağzımı ağzıma koyup bende zevk veren bir ses çıkardığı" metni vardır. Ayrıca Kama Sutra'da da farklı öpüşme ve seks yöntemlerini tanımlayan bölümler vardır. "Kama" zevk demektir, "sutra" ise kitap.
Antropolog Vaughn Bryant, Büyük İskender'in MÖ 326'da kuzey Hindistan'daki Pencap bölgelerini fethetmesinden sonra öpüşmenin Hindistan'dan Avrupa'ya yayıldığını öne sürmektedir. Yani evrimin bir etkisi olmakla birlikte, öpüşmenin geniş anlamda yayılması bu bölgeden gerçekleşmiş gibi görünüyor.