"Ankara köy değil, tarih boyunca da hiç köy olmamış"

Doç Dr. İhsan Seddar Kaynar, başkent Ankara üzerine yaptığı konuşmasında, Ankara'nın köy olduğu algısının yanlış olduğunu söyleyerek, “Buralar hep köydü” sözü. Nasıl ortaya çıktı acaba? Oysa Ankara köy değil, tarih boyunca da hiç köy olmamış" dedi.

"Ankara köy değil, tarih boyunca da hiç köy olmamış"

Ankara üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen iktisat tarihçisi Doç Dr. İhsan Seddar Kaynar, Ankara üzerine açıklamalarda bulundu.

İhsan Seddar Kaynar, bilinenin aksine başkentin köy olmadığını belirterek, “Ankara tarihi tevatürlerle dolu ve bunlar düzeltilmeden tekrar ediliyor. Mesela hep tekrar edilen “buralar hep köydü” sözü. Nasıl ortaya çıktı acaba? Oysa Ankara köy değil, tarih boyunca da hiç köy olmamış. 1892’de demiryolu geliyor, kaç tane konsolosluk var, ticaretin merkezi, kozmopolit bir yer burası. Tarih yazımında da Ankara üvey evlat muamelesi görüyor. Ankara’nın konuları sahipsiz, yeterince ilgi çekmiyor, araştırılmıyor” dedi.

Ayrancım’dan Ali Necati Koçak’a konuşan Kaynar şunları söyledi:

“Ankara pek çok disiplin üzerinden çalışılabilir; siyaset bilimci çalışabilir, iletişimci çalışabilir, mimarlık tarihçisi çalışabilir. Bu disiplinler Ankara’yı farklı yönlerden yazabilir. Ben iktisat tarihçisiyim, pek alışık değiliz bir iktisat tarihçinin bir şehir hakkında bu kadar çok şey yazmasına. Bir de iktisadi tarihi, hem iktisadın üvey evlat muamelesi yaptığı hem tarihin üvey evlat muamelesi yaptığı bir alan. Seçtiğim konu Ankara da, diğer konular arasında üvey evlat muamelesi görüyor. Ankara ile ilgili akademik çalışmalarda trafik çok zayıf. Akademide, Ankara ile biraz dalga geçiliyor. Bu hesapta gündemi ilgilendiren her konuyla ilgili sabah-akşam bir şeyler paylaşabilirim ama Ankara tarihinin ve iktisadi tarihin gündemine giren konularla yetinmeye çalışıyorum. Her şeyi bilen ya da bilmese de biliyormuş gibi anlatan birine dönüşmek istemiyorum. Mesela Ankara’nın tarihinde ihmal edilmiş konuları da gündemime alıyorum. 1957 sel felaketi ile ilgili kimse yazmıyordu, yazıyı ben yazdım. Oysa benim yazdığım bir giriş yazısıydı ama devamını getiren hala yok. Şimdi 1957 Ankara sel felaketini tarayın yazılan her yazıda bana atıflar var. Bu benim işim değildi ama yapmak zorunda kaldım. Ulus’taki uçak faciasıyla ilgili podcast yaptık, o da öyle.

'ANKARA’NIN KONULARI SAHİPSİZ'

Ankara’nın konuları sahipsiz, bir de böyle bir sorunumuz var. İlgi çekmiyor, araştırılmıyor. Ben bu hesabı açtıktan sonra Ankara’yla ilgili çalışanlar bana konu soruyorlar, makale taslaklarını gönderiyorlar bakmam için. Bir taraftan da bunlara severek cevap veriyorum. Tevatürlerle dolu bir literatür olduğu için pek çok konu biliniyor gibi olsa da, doğrusu bilinmiyor. Birisi uydurmuş o konuyu, o konu o haliyle kalmış. Benim yaptığım şey biraz onlara müdahaleydi. Benim kitapta da var. Mesela Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili çok önemli şeyler yazdığımı düşünüyorum ama AOÇ o kadar sıkıcı bir konuya dönüştü ki, kimse dönüp yeni yazılanı okumuyor. Fabrikaların neden açıldığını, Ankara şehri için ne ifade ettiğini, şehrin iaşesi için ne ifade ettiğini yazsam bile ilgi çekmiyor. Biz Ankara’ya memur şehri, öğrenci şehri falan diyoruz ama Ankara aslında çok önemli bir sanayi şehri. 1920’den itibaren askeri fabrikalar kuruluyor burada. Bu şu demek; siz bir yerde silah, mühimmat, askeri malzeme üretimi yapıyorsanız, oranın ülkenin en güvenli yeri olması lazım. Oradan bir daha geri dönüş yok. Bu nedenle aslında Ankara’nın başkent olacağı 13 Ekim 1923’ten çok önceden belliydi. Kırıkkale havzasında Mamak-Elmadağ hattına askeri fabrikalar kurulmaya başladığında karar verilmiş zaten buraya.”

Etiketler
Ankara