Yüz Kızarmasının Gizemi Çözülüyor: Farklı Bir Sebebi Ortaya Çıktı

Utançla özdeşleşmiş yüz kızarmasının sebebi, yeni bir araştırmaya göre sandığımızdan daha karmaşık olabilir. Dr. Milica Nikolic ve ekibinin yaptığı çalışma, yüz kızarmasının sadece başkalarının yargılamasından korktuğumuz için değil, aynı zamanda dikkat mekanizmalarımızın da rol oynadığını gösteriyor.

Yüz Kızarmasının Gizemi Çözülüyor: Farklı Bir Sebebi Ortaya Çıktı

Yeni bir araştırmaya göre, yüzümüzün utanç gibi durumlarda kızarmasının sebebi, düşündüğümüzden daha karmaşık olabilir.

Uzun zamandır, utandığımızda yanaklarımızın kızarmasının sebebinin, başkalarının bizi nasıl algıladığına dair endişemizden kaynaklandığı düşünülüyordu. Bu teoriyi, Charles Darwin de savunmuştur. Ancak, Dr. Milica Nikolic ve ekibinin yaptığı yeni bir çalışma, yüz kızarmasının otomatik bir tepki olabileceğini gösteriyor.

Yüz Kızarmasının Gizemi Çözülüyor: Farklı Bir Sebebi Ortaya Çıktı - Resim : 1

BEYİN TARAMASINDA ORTAYA ÇIKTI

Çalışmada, 16-20 yaş arası 63 kadına karaoke yaptırıldı ve performansları videoya kaydedildi. Bir hafta sonra, katılımcılar kendi ve diğerlerinin videolarını izlerken beyinleri tarandı. Sonuçlar, katılımcıların kendi videolarını izlerken yüzlerinin daha fazla kızardığını gösterdi. Bu da, utanç duygusunun yüz kızarmasında rol oynadığını doğruluyor.

Ancak ilginç olan, beynin taranması sırasında, sadece duygusal uyarılma ve dikkatle ilişkili bölgelerin aktifleştiğiydi. Yargılama veya benlik bilinciyle ilişkili bölgelerde herhangi bir aktivasyon gözlemlenmedi. Bu durum, yüz kızarmasının sadece başkalarının bizi nasıl algıladığından endişelendiğimiz için değil, aynı zamanda kendimizi izlerken dikkatimizin de arttığı için olabileceğini düşündürüyor.

Yüz Kızarmasının Gizemi Çözülüyor: Farklı Bir Sebebi Ortaya Çıktı - Resim : 2

DİKKAT MEKANİZMASININ ETKİSİ OLABİLİR

Dr. Nikolic, bu bulguların yüz kızarmasının otomatik bir tepki olabileceğini ve yargılanma korkusundan ziyade dikkat mekanizmalarının da rol oynayabileceğini gösterdiğini söylüyor.

Araştırmacılar, bulguların daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyduğunu ve farklı yaş ve cinsiyet gruplarındaki katılımcılar için de geçerli olup olmadığının bilinmediğini belirtiyorlar.