Dina’nın gözleri
Aklıma Londra caddelerinin kırmızı ışıklarında o Uber şoförü dayının mutluluk ve gururla telefon ekranını bana çevire çevire gösterdiği yeğeninin yüzü geliyor. Parlak bir gelecek hayalini ülkemizden başlayarak kurabileceğine inanan o gencecik kızla göz göze geliyorum.
Geçen sonbahar bindiğim bir Uber aracının Etiyopyalı şoförü Türk olduğumu öğrenince o hafta içerisinde Türkiye’ye üniversite okumak için gelecek yeğeninden bahsedip ardı sıra sorular sormaya başladı. İzmirli olduğumu öğrenince çok sevindi. Yeğeni İzmir’de bir üniversiteye gidecekti. Her kırmızı ışıkta telefonunun resim dosyasından yeğeninin fotoğraflarını bulup bana gösteriyordu. Bir yandan on yedi yaşında, hemen her fotoğrafında yüzünde çocuksu bir gülümseme olan kıza bakıyor, bir yandan da dayısının sorularını cevaplamaya çalışıyordum. Dayı olarak gurur doluydu. Ailece yeğeninin Mısır’a okumaya gitmesini istediklerini, ancak onun Türkiye’de ısrarcı olduğunu ve bu ısrarıyla sonunda hepsini dize getirdiğini anlatıyordu. Londra caddelerinde dolaşan bir Uber arabasında, sıradan sessiz bir yolcu olma halim yerini ‘İzmir şöyle iyidir, şurası aklında olsun dur not edeyim’ diyen bir ev sahibine dönüşmüştü. İneceğim yere vardığımda bir daha hiç karşılaşmayacak olsak da bu yolculuğu hiç unutmayacağımızı bilerek ayrıldık.
Dina’nın katli ile ilgili haberleri okuduğumdan beri düşüncemde zaman zaman o taksiye geri biniyor, kendi kendime keşke biraz uyarsaydım diyorum. Adını bilmediğim o genç kızın gözlerinde Dina’yı, Dina için adalet isteyen mavi zemin üzerinde yüzünün olduğu fotoğrafta o genç kızı görüp, Türkiye’ye okumak için gelen binlerce genç kızı düşünüyorum.
Artık bize güvenemiyorum. Sözüm ona yabancıya ilgide kusur edilmeyen, her fırsatta misafirperverlikten bahsedilen kültürümüzün bu güzel özellikleri de son yirmi yılda yaşadığımız yozlaşmadan payını aldı. Son yıllarda giderek artarak kadınlar, çocuklar, gençler ve sokak hayvanları için güvenli olmayan sokaklarımız modern ve güvenli bir ülkede yaşayıp eğitim almak için gelen öğrenciler için de güvenli değil. Hal böyleyken bu gençler nasıl bir yoldan geçerek ülkemize gelmeyi tercih ediyor? Onları buraya çeken ne? Hadi bakalım.
TÜRKİYE’DEN CAZİP DAVET: DEVLET BURSLARI
Türkiye'de, Afrikalı üniversite öğrencilerinin sayısı 2011'den beri artış gösteriyor. Bu artışın en önemli sebeplerinden biri Türkiye'nin Afrika'da izlediği yumuşak güç politkasının bir parçası olarak Afrikalı öğrencilere verdiği devlet bursları. 2022 verilerine göre Türkiye'de 260.000 yabancı öğrenci var. Bunların 61.000’i Afrikalı. Afrikalı öğrenciler arasında Mısır ve Nijerya başı çekiyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nijeryalı gazeteci Ngozu Ekugo’ya üç ay önce yaptığı açıklamada Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki iş birliğinin ülkemizin temel dış politikalarından biri olduğu, yüksek öğretim bursları ve burs sayılarının zaman içinde daha da arttırılmasının planlandığını öğreniyoruz. Çavuşoğlu ayrıca, Türkiye'nin son 20 yıl içinde sayıca artan Afrikalı öğrenciler ve iş dünyası üzerinden kurulan ilişkiler nedeniyle Türkiye’de bir Afrikalı diasporası oluştuğunun ve bundan mutluluk duyduklarını da belirtmiş.
Aynı yazıda AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aralık 2021'de Afrika devlet başkanlarıyla yaptığı zirvede, Türkiye'nin Afrikalı öğrencilere toplam 14 bin burs verdiğini ve Türk üniversitelerinin bugüne kadar 250'ye yakın Afrikalı diplomat yetiştirmiş olmasından duyduğu memnuniyeti anlatıyor.
BURSLAR, YURTDIŞI EĞİTİM FUARLARI VE ARACI ŞİRKETLER
Afrikalı öğrencilerin Türkiye’ye gelmelerinde burslar kadar eğitim şirketleri ve eğitim fuarları da etkili. Ancak esas işleyiş devlet kurumları üzerinden yürütülüyor. Maarif Vakfı ve Türk Dil Kurumu Emre Yunus Enstitüsü ile YÖK’e bağlı Study in Türkiye bu konuda başı çeken kurumlar. Bu kurumların internet sitelerini incelediğiniz zaman bizim bildiğimizden farklı bir üniversite yaşantısından, farklı bir ülkeden bahsedildiğini göreceksiniz. Kabaca biraz anlatayım.
Study in Türkiye’nin internet sitesine (www.studyinturkiye.gov.tr ) bakıldığında ülkemizin %94,2 okullaşma oranı ile yükseköğretime erişimde dünyada ikinci ülke olduğunu öğreniyoruz. Okumaya devam ettikçe AKP iktidarında neredeyse her şehre açılan, öğrencisi olsa öğretim görevlilerinin olmadığı, barınma sorununun çözümlenemediği, ez cümle türlü çeşit sıkıntıların yaşandığı üniversitelerimizin nasıl sunulduğunu görüp hayretler içerisinde kalıyoruz. Nicelik olarak rakamlardan bahsedebildiğimiz, ancak nitelik olarak yaşamda gerçekliği ağırlıklı olarak diplomalı işsizler yetiştirmek olan üniversitelerimiz hayli güzel anlatılmış. Nasıl mı? Buyurun başlayalım.
ÜNİVERSİTELERİMİZİ TANIYALIM
Turumuza 84 Milyon nüfuslu ülkemizde 208 üniversite, 8 milyondan fazla üniversite öğrencisinin bulunduğu, bu rakamın Avrupa’da Yükseköğretim alanındaki en yüksek rakam olduğunu öğrenerek başlıyoruz. Türkiye’nin Avrupa Yükseköğretim Alanı içinde yer aldığı, Bologna Sürecini mükemmel bir şekilde uygulamakta olduğu, ülke olarak Bologna raporumuzun 5 üzerinden 5 olduğunun öğrendikten sonra diplomalarımızın geçerliliği konusu geliyor.
Türk üniversitelerinden alınan diplomaların tüm Avrupa ülkelerinde tanınmakta olduğunu 208 üniversitedeki 45 bin bölümden birinin mutlaka sizin için olduğunu da öğrendiniz mi? Tamam. Sırada çok kültürlülüğe alışkın yaşantımız, doğal güzelliklerimiz ve ne kadar misafirperver olduğumuz konuları var. Bu kısma vakıf olduğunuz için hızla geçiyorum.
Gelelim işin cüzdan kısmına. Dünyada hayli pahalı olan üniversite eğitimi diğer ülkelere bakıldığında bizde epey ucuz. Birkaç örnek vereyim. Hacettepe, Ege, Amasya, İstanbul üniversitelerinin senelik ücreti 0 ila 5 bin Amerikan Doları. Başkent Üniversitesi 5 bin – 10 bin Amerikan Doları iken Bilkent 10 bin – 15 bin Amerikan Doları.
Bursların çokluğu, üniversite ücretlerinin diğer Avrupa ülkeleri ve Amerika’ya göre ucuz olması, ten rengi üzerinden ırkçılığın yapılmadığı bilgileri de eklenince Türkiye Afrikalı öğrenciler için neredeyse cennete dönüştürülmüş durumda. Ancak bu hayali destekleyen ve devlete ait sitelerde yer almayan sürpriz bir unsur var: Türk dizileri.
TÜRK DİZİLERİNİN GÜCÜ
Türk dizileri İngilizce konuşmayan ülkeler başta olmak üzere dünya çapında geniş nüfus gruplarına yumuşak güç uygulamasının bir örneği olarak tanımlanıyor. 2017 yılında küresel dizi ihracatında ABD'den sonra ikinci sırayı alan Türk dizileri Afrika ülkelerinde hayli revaçta. Kaynaklar, Uganda ve Etiyopya gibi Doğu Afrika ülkelerinde, yerel dillerde dublajlı olarak haftada beş kez Türk dizileri yayınlandığını belirtiyor. Böylesi bir sıklık doğal olarak Türkiye’ye olan ilginin artmasına neden oluyor.
Üniversitelerimiz hakkındaki cilalanmış, gerçekçi olmayan imaj, diziler üzerinden günlük hayat için yapılıyor. Afrikalı öğrenciler dizilerde seyrettikleri gibi bir yaşamın, internet sitelerinden öğrendikleri gibi bir eğitimin hayaliyle geliyorlar. Gerçeklerse malumunuz. Hayli farklı.
KADINA ŞİDDET, FUHUŞ ÇETELERİ VE ‘BLACK LİVES MATTER’
Gazeteci Timur Soykan, BirGün’deki bugünkü yazısında Dina’nın Karabük’te bir taciz kuşatması altında olduğunu, kiminin para teklifinde bulunup, kiminin oturduğu evin fotoğraflarını göndererek genç kızı sürekli taciz ettiklerini söylüyor. 132 bin nüfuslu Karabük’te çoğu Afrikalı olmak üzere yaklaşık 12 bin 500 öğrenci olduğunu, siyah kadın öğrencilerin fuhuş çetelerinin tuzağına düşürüldüğü iddialarının kulaktan kulağa yayıldığını belirtiyor. Korkunç iddialar.
Dina’nın annesinin sözlerine baktığımızda ilk korkusunun kızının ten rengi nedeniyle ayrımcılık görme tehlikesi olmadığı için Türkiye’yi seçtiğini öğreniyoruz. “Türklerin ten rengine önem vermediğini biliyorum” diyor. Bize bu yüzden güvendiğini söylüyor. “Kızımı hayvanların eline göndermedim. Türkiye'ye gönderdim. Çünkü Türklerin herkesi koruyan kanunları var” diyor.
Ne diyelim şimdi biz bu kadına?
Bunca reklam, göz boyamadan sonra gönül rahatlığı içinde ülkemize gönderdiği 17 yaşındaki kızının ülkemizde geçirdiği zehir zemberek üç ay sonunda, yalın ayak Karabük sokaklarındaki can pazarında hayattan koparıldığını nasıl açıklayalım?
Ülke gündeminin hay huyu içinde arada cılız bir ses gibi okunup geçen ‘Dina için adalet’ yazan mesajlarına iliştirilmiş Dina’nın o güzelim gözlerine nasıl bakalım?
Adaletin mutlaka ama mutlaka yerini bulacağının sözünü nasıl verelim?
Aklıma Londra caddelerinin kırmızı ışıklarında o Uber şoförü dayının mutluluk ve gururla telefon ekranını bana çevire çevire gösterdiği yeğeninin yüzü geliyor. Parlak bir gelecek hayalini ülkemizden başlayarak kurabileceğine inanan o gencecik kızla göz göze geliyorum.
Bakamıyorum yüzüne. İçimde bir öfke.
Bu yazıyı yazarken aşağıdaki web sitelerinden yararlandım:
https://www.studyinturkiye.gov.tr/StudyinTurkey/ShowDetail?rID=OByHvYrcPvo=&&cId=PE4Nr0mMoY4=
https://www.birgun.net/makale/gabonlu-dina-taciz-kusatmasindaydi-428694
https://turkiyemaarif.org/post/7-turkiye-maarif-vakfi-ile-yunus-emre-enstitusu-arasinda-guc-birligi-260?lang=tr