Erdoğan’ın defterinden sayfalar
Bugün Erdoğan her ne kadar suçu muhalefetin üzerine atmak için ‘kentsel dönüşüm yapmama izin vermediler’ demeye başlamış olursa olsun, yirmi yıldır yönettiği ülkede yaşadığımız yönetim acziyetini kendi sözleriyle gayet güzel tanımlamış.
Bu defter işi başımıza ilk açıldığında herkes gibi ben de önce not etmeye koyulmuştum. Bu hafta biraz eski defterleri karıştıracağım tuttu. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 Şubat 2015 tarihinde AFAD 22 Lojistik Merkezi Toplu Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmaya denk geldim. Gelin bu hafta deftere not almaya kısa bir ara verelim ve vaktinde yazılanlara beraberce göz atalım.
ERDOĞAN NELER DEMİŞ
Erdoğan, 2015 yılında yaptığı konuşmasına ‘Türkiye’nin afetler karşısında yeterli hazırlığa sahip olmamanın bedelini, birçok defa ve ağır şekilde ödemiş bir ülke’ olduğunu söyleyerek başlıyor. Hemen ardından da konuyu 1999 Sakarya, Kocaeli ve ardından Bolu ve Düzce depremlerine getiriyor. Bu depremler sırasında yaşananların ‘eksiklerimizi, yanlışlarımızı, sıkıntılarımızı tüm açıklığıyla gösterdi, adeta yüzümüze çarptığını’ söyleyen Erdoğan, yaşananları ‘Koskoca bir devletin bir felaket karşısında, tamamen beceriksizlikten, tamamen iş bilmezlikten kaynaklanan acziyetine, çaresizliğine hep birlikte şahit olduk’ diyerek tanımlıyor.
Devletin o gün içinde olduğu bu aciziyeti yerine giderek bizzat tespit etme imkânı bulduğunu söyleyen Erdoğan, bu tespitlerine kendi döneminde ne denli önem verdiğinin altını çizmeye başlıyor. Konuşmanın buradan sonrası laf hafriyatı. Nasıl çok yönlü çalışmalar yaptıklarından, muhtemel afetlerde ortaya çıkacak zararları, yıkımları, kayıpları en aza indirecek tedbirlerden falan bahsediyor. Dedim ya, laf hafriyatı.
SEN NEYMİŞSSİN BE AFAD
Erdoğan’ın AFAD’ı anlattığı bölüm şahane. Yaşadıklarımızı düşününce neredeyse bilim kurgu. Erdoğan, 2009 yılında kurulan AFAD’ın ne denli etkili olduğunu 2011 Van depreminde gördüklerini belirterek, ‘depremin üzerinden 24 saat geçmeden, tüm acil yardım ekipleri, devletin ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının tüm imkânlarının Van’a ulaştığını ve kurtarma çalışmalarına başladığını’ söyleyerek adeta AFAD’a kelimelerden oluşan bir madalya takıyor.
Nasıl çocuk dokuz ayda doğuyorsa, Erdoğan’ın şehirleri yeniden yapma süresi net bir yıl. Zira Van depreminden sonra da bir yıl istemiş. Konuşmasında ‘Depremin üzerinden 1 yıl geçtiğinde, ufak tefek eksikler haricinde Van’ı, Erçiş’i, Edremit’i adeta yeniden inşa etmiş, ayağa kaldırmıştık’ diyen Erdoğan bu bölümde de Kızılay ve TOKİ ile ilgili laf hafriyatlarına giriyor. Devam edelim.
O tarihte 22 tane olan ancak yıl sonuna kadar 27 olması hedeflenen AFAD merkezleri için nedendir bilinmez eski para ile 300 trilyonluk bir yatırım yaptıklarını söyleyen Erdoğan, 2023 yılında enkaz altında kalan onbinlerce vatandaşımızın hiçbir işine yaramayan ‘eski para ile 300 trilyonluk’ bu yatırımın ne kadar beyhude olduğunu da itiraf etmiş oluyor.
ARAMA KURTARMADA HARİKALAR DİYARI OLMAK
Konuşmasında AFAD için yapılan yatırımların hedefini ‘herhangi bir afet veya acil durum anında, o bölgedeki insanlarımıza en süratli şekilde yardım eli uzatılması’ olarak belirten Erdoğan çıtayı hayli yüksek tutmuş. Zira ‘1999 Düzce depreminde yıkıntıların altında kalan bir devletten, bugün ülke içinde ve dünyada yaşanan tüm afetlere, krizlere anında ve etkili şekilde müdahale edebilen bir Türkiye’ye geldik’ dese de, biz o Türkiye’yi hali hazırda yaşayamadık. Gördüğünüz gibi Erdoğan’ın defterinde okuduklarımız yaşadıklarımıza hiç benzemiyor. Konunun bugüne hiç benzemeyen bir diğer kısmı da bugün geldiği nokta ile hepimizi kahreden Kızılay.
Bir hayli uzun olan konuşmasının bu bölümünde Erdoğan afet bölgelerine 15 dakikada ulaşabilmenin öneminden bahsettikten sonra ‘Çadır, battaniye, yatak, mutfak seti, ısıtma ve diğer tüm ihtiyaçların içinde yer aldığı konteynerler, 24 saat faal haldeki bu depolarda hazır bekletileceğini’ söylüyor. İddiasının bununla kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bütün ‘bunların bilişim teknolojisiyle desteklendiğini, ayrıca bir takip mekanizması olduğunu ve nereden nereye, nasıl ulaştırıldıkları, şu anda nerede olduklarının takip edileceğini de belirtiyor. Bu nimetler sadece bizim için değil elbette. Erdoğan güçlü devlet olarak ‘bu konteynerlerin gerektiğinde dünyanın her yerindeki mağdurlara da ulaştırılacak şekilde, küresel dolaşım sistemine uygun olarak üretildiğini’ özellikle belirtiyor. Rüya gibi memleket.
Erdoğan konuşmasında depoların durumuna da değindiği şahane bir yer var. Şöyle diyor, ‘Tabii depo deyince, aklınıza, eskinin içindeki her şeyin kısa sürede çürüdüğü, farelerin cirit attığı, kokudan girilemeyen yerler gelmesin.
Gelmedi değil mi? Normal.
Zira onun kastettiği ‘içlerindeki nemin dahi sürekli kontrol altında tutulduğu, transferleri uydu üzerinden izlenebilen -hali hazırda görmemizin kısmet olmadığı- konteynerlermiş.
Gerçekle alakası olmadığından artık emin olduğumuz bu işleri ‘görüntü olsun, göz boyasın diye yapmadıklarını belirten Erdoğan ‘ülkemizin ve milletimizin boşa harcanacak ne tek kuruşu, ne de bir dakika vakti var. Amacımız, afet anında en çabuk ve en etkili şekilde insanımızın yardımına koşabilmektir’ diyerek yanlış düşünecek olanları baştan uyarıyor.
Konuşmanın bundan sonrası, bugün yaşadığımız felaketi tanımlar nitelikte. İçinde olduğumuz acıyla bu boş vaatleri okumak zor, biliyorum. Ha gayret, az kaldı. Şuna da bakıp bitirelim.
ERDOĞAN’IN DEFTERİNDEN GEÇMİŞ İKTİDARLAR
Erdoğan geçmiş iktidarları tanımlarken şöyle diyor:
‘Dün, evi depreme, sele, yangına, heyelana maruz kalanın yardımına komşuları kendi aralarında organize olup koşuyordu; bugün onlarla birlikte, hatta onlardan önce AFAD bu işi yapıyor, yapacak.’
Hayır, yapamadı. İnsanlar tıpkı konuşmasında dediği günü enkaz altında kalan yakınlarına bizzat kendileri ulaşmaya çalıştı. Hem de günlerce.
Erdoğan konuşmasına devam ediyor: ‘Dün, başı herhangi bir şekilde dara düşen, evsiz-barksız kalan kimse, ailesiyle birlikte anne-babasının, kardeşlerinin, amcasının, dayısının; yani yakın akrabalarının, hatta komşularının evine sığınıyordu, yıllarca orada barınıyordu. Bugün, onların bu ihtiyaçlarını, akrabaları ve komşularından önce AFAD karşılıyor’
Hayır. Karşılayamadı. Koca bir Şubat ayı bitti bölgede hala çadır kuramadılar. Doğal olmayan afetler, azarlar ve pişkinliklerle tam gaz devam ediyor. Daha da neler öğreneceğiz kim bilir.
Bugün Erdoğan her ne kadar suçu muhalefetin üzerine atmak için ‘kentsel dönüşüm yapmama izin vermediler’ demeye başlamış olursa olsun, yirmi yıldır yönettiği ülkede yaşadığımız yönetim acziyetini kendi sözleriyle gayet güzel tanımlamış. Kabullenmek ister ya da istemez ama 1999’a bakıp kendi sonunu görmüş. Konuşmasının bir yerinde, ‘Vatandaşına kara gününde sahip çıkmayan devletin varlığı sorgulanır hale gelir’ diyor.
Katılmamak ne mümkün!
Erdoğan’ın konuşmasının tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz: