Demirtaş'la sofra keyfi

Eğer sadece tek bir politikacı hakkım olsa seçeceğim isim Selahattin Demirtaş olurdu. Üstelik, açık söyleyeyim, onun partisine birkaç ahval dışında hiç oy vermediğim halde. Sanırım konu sofra olduğu için eşi Başak Demirtaş da mutlaka gelirdi; iyi de ederdi.

Çocukluğum ve gençliğim hakkında düşündüğümde gözümün önüne uzun sofralar geliyor. Saatlerce konuşulan, dertleşilen, gülüşülen, şiirler, şarkılar söylenen, sık sık memleket kurtarılan sonra tekrar batırılıp yeniden kurulan, tartışmaların yaşandığı ama bunun adabıyla yapıldığı sofralar. Ben hep bu sofraların etrafındaydım, büyüdüm ve ben de sofralar kurdum. Benim için sofra bir mabet gibidir, saygıyı ve daha da önemlisi ise içtenliği hak eder. Sofrayı sofra yapan yediklerim, içtiklerim değil birlikte olduklarımdır. Yemek masasının etrafında dizilmekle sofraya oturmak arasında ciddi farklar vardır benim için. Ben herkesle yemek yerim ama sadece içimi açabileceğim, karşılıklı saygı ve güven duyduğum kişilerle bir sofraya otururum. Hayatımda makarna ve yağda yumurtayla saatler geçirdiğim birçok sofra oldu. Lezzetleri hala damağımdadır ve en büyük lezzet karşındakinin koşulsuz sevgi dolu bakışıdır.

Eğer bir sofra kuracak olsam ve zorunlu olarak bu sofraya politikacı çağıracak olsam kimi davet ederdim diye düşündüğümde aklıma pek bir isim gelmedi. Rahmetli İsmail Cem’i isterdim, belki Murat Karayalçın, kesinlikle Enis Berberoğlu, son zamanlardan illaki Sırrı Süreyya Önder, bir ihtimal Sera Kadıgil ve bir de rahmetli Kamer Genç dışında aklıma pek isim gelmedi. Eğer sadece tek bir politikacı hakkım olsa seçeceğim isim Selahattin Demirtaş olurdu. Üstelik, açık söyleyeyim, onun partisine birkaç ahval dışında hiç oy vermediğim halde. Sanırım konu sofra olduğu için eşi Başak Demirtaş da mutlaka gelirdi; iyi de ederdi.

Başak Demirtaş’ın son birkaç gündür yerel seçimlerde DEM’den İstanbul adayı olması konusu açıldığında hemen her kafadan bir ses çıktığını gördüm ama aralarında en ayırt edici olanı eski Liberal Demokrat Parti başkanı Cem Toker’den geldi. Kendisi “Sana reddedemeyeceğin bir teklifim var!! İstanbul’dan aday ol, kocana kavuş!!” diye bir tweet atmış. Buna birçok tepki gelince yanlış anlaşıldığını, öyle demek istemediğini falan söylemiş, tıpkı iktidar mensuplarının söylediklerine tepki alınca yaptıkları gibi.

Cem Toker haklı bence bayanlar ve baylar. Önce kafamızda bir senaryo oluşturalım. Diyelim ki, sizin çocuğunuz, eşiniz, anneniz, babanız birileri tarafından rehin alındı. O birilerini destekleyenler meydanları doldurup “asalım, keselim” diyor. Siz canınız kadar sevdiğiniz eşinizi kurtarmak için neleri göze alırdınız? Nelerden taviz verirdiniz? Gayet insani bir açıdan soruyorum bunu. Eğer eşimi kurtaracaksa, İstanbul’a aday olmak, vermeye hazır olduğum tavizlerin en hafifi olurdu. Kendisi dört gündür yurtdışında ve ben geri dönmesi için gün değil dakika sayıyorum. Başak Demirtaş’ın eşi yedi yıldan fazladır ne idüğü belirsiz suçlamalarla hapiste ve ne zaman çıkacağı, çıkıp çıkamayacağı belirsiz. Buna hangi yürek dayanır? İnsaf yahu…

Dediğim gibi, Cem Toker’in teklifi gerçekten reddedilecek gibi değil. Böyle bir teklif gelse sayın Toker ne yapardı, onu bilemem tabii. Kendisiyle bir yemek yiyip bu konuyu konuşmak isterim tabii. Haliyle bunun bir sofra olmayacağı aşikâr.

----

Son dakika notu: Demin, Selahattin Demirtaş’ın annesi Sadiye Demirtaş'ın rahatsızlığı nedeniyle Diyarbakır'a getirildiğini öğrendim. Sadiye Hanım’da, KOAH, solunum ve böbrek yetmezliği bulunuyormuş. Kaderin cilvesine bak! Benim canımın içi anam da aynı hastalıklardan mustarip. Annelerimizin tez vakitte sağlıklarına kavuşmaları dileğiyle geçmiş olsun diyorum.