Kahramanlık yapmamak ne güzel olurdu

Kahramanlık gerekiyor bu ülkede yaşamak için. Doğayı korumak istersin, coplanırsın. Fikrini beyan etmek istersin, tutuklanırsın. Sanat yapmak istersin, sansürlenirsin. Çocuğunu okutmak istersin, iliğini kemiğini emerler.

Yalan olduğunu bildiği sözlere inanmak durumunda kalan, aksi halde elde tutunacak başka bir dalı olmayan bizlerin (ki biz zaten çoğul, neden bizler diyorum ki?), onların, bunların ve de şunların en azından bir sıfatla tanımlanması gerekiyor öncelikle. Düşünüyorum, düşünüyorum ama ne kadar düşünsem aklıma ilk gelen sözcükten uzaklaşamıyorum: Kahraman.

Kahramanlık gerekiyor bu ülkede yaşamak için. Misal, sokağa çıkmak türlü tehlikeler barındırıyor. Trafikte ezilebilirsin, yanlışlıkla polis tarafından götürülebilirsin, dolandırılabilirsin, canlı bombaya rast gelebilirsin, şehrine göre hava kirliliğinden zehirlenebilirsin, üstündeki kıyafetin renklerine bağlı olarak etnik kimliğinden, cinsel tercihinden veya o sırada maçtan çıkan taraftar grubunun sevmediği bir takımın taraftarı olmaktan dolayı dövülebilirsin, girdiğin kuyruğa kaynak yapmaya çalışan birilerini uyardığın için veya sokak ortasında dayak yiyen bir kadını savunduğun için hırpalanabilirsin, insanların birbirine bunca kötü davranmasına dayanamayan kalbin sıkışabilir, vesaire, vesaire.

Kahramanlık gerekiyor bu ülkede yaşamak için. Misal, onun hiç anlatamayacağı masallar diyarına uğurlarken oğlunu, yani canının içinin cenaze namazını kılarken, birileri grup halinde gelip çelenkleri tekmeleyebilirler, slogan atabilirler, tehditler yağdırabilirler, eğer sen taziyeye geleni korumaya kalkarsan seni hedef alabilirler, hayatını zindana çevirebilirler ve hatta belki o gün olmasa da sonrasında seni ve aileni darp edebilirler, vesaire, vesaire.

Kahramanlık gerekiyor bu ülkede yaşamak için. Doğayı korumak istersin, coplanırsın. Fikrini beyan etmek istersin, tutuklanırsın. Sanat yapmak istersin, sansürlenirsin. Çocuğunu okutmak istersin, iliğini kemiğini emerler. Bari çıkıp biraz koşayım, spor olur dersin, egzoz dumanından kaldırıma park etmiş arabalara kadar birçok unsurla bu ülkenin gerçeği seni engeller. Patrondan zam istersin kovulursun; ev sahibinden anlayış dilersin, evden atılırsın, vesaire, vesaire.

Spor kulübün başkanıysan, devlet büyüklerinden tehdit yersin. Sporcuysan karşı takımdan ve taraftarlardan dayak yersin. Taraftarsan yine karşı takım taraftarlarından ve polisten dayak yersin. Hakemsen bu paragrafta adı geçen herkesten dayak yersin, yetmez bir de basın tarafından linç edilirsin. Diyelim ki başarılı oldun ve hatta dünya şampiyonu oldun; yine forma tasarımından, cinsel tercihinden veya Atatürk’ü sevdiğinden dolayı linç edilirsin.

Henüz minicik bir çocuksan, hayatın kurtulsun diye seni yarış atı gibi koştururlar, çözmediğin test, okumadığın kitap kalmaz ve sonunda hangi dalda işsiz kalacağına karar vermek için üniversite seçimlerini yapmaya başlarsın. Nihayetinde bilgi de yeterlilik de bir yere kadardır ve Kartal İmam Hatip’ten mezun değilsen hayatını rahatça geçindirebileceğin bir pozisyona gelmek piyangodan büyük ikramiye kazanmaktan daha az olasıdır.

Kadınsan veya heteroseksüel değilsen veya Kürt’sen veya işçiysen veya Ermeni’ysen veya laiksen veya Sünni değilsen veya solcuysan veya düzenli namaza gitmiyorsan veya yeterince milliyetçi değilsen veya fakirsen veya öğretmensen veya sanatçıysan veya gazeteciysen veya akademisyensen veya doktorsan veya, veya, veya… sen bir kahramansın arkadaşım!

Sadece var olabilmek için, sadece soluk alabilmek için, sadece çocuklarını okutabilmek için her gün bir öncekinden daha fazla kahramanlık yapmak zorundasın. Başarıların birileri sayesinde, başarısızlıkların birileri yüzünden yaşandığı, herkesin haktan daha çok haksızlıktan pay kapma yarışına girdiği bir ülkede yaşamanın başka yolu yok. Onurlu yaşamak hiç bu kadar zor olmamıştı. Eğer hayattaysan, sen bir kahramansın arkadaşım!

0-5 yaş grubu çocuk resimleri gibi bir hayat bile yaşamıyoruz. Derinlikten, perspektiften azadeyiz, arka plan bomboş zaten amenna, ama en azından el ele tutuşabilseydik keşke. Daha çişini tutamayan veletler biliyor, çiziyor bizleri el ele; bunu bile başaramıyoruz! Eğer birinin elini tutuyorsan, sen bir kahramansın arkadaşım!

Bir sokakta öldüresiye dövüldü Ali İsmail ve ekmek almaya giderken vuruldu Berkin ve evinin önünde infaz edildi Hrant. Evinden dışarıya çıkıyorsan, sen bir kahramansın arkadaşım!

…..

…..

Yeni yıl için her sıradan fani gibi ben de kararlar aldım. Karar demeyelim de dileklerde bulundum. Birincisi, kendimi bildim bileli çektiğim Bülent Ersoy fobimden kurtulmayı umut ediyorum. Bana hep bölüm sonu canavarını andırıyor. Sesini dinlerken sorun yok, çok keyif alıyorum ama görünce önüne geçemediğim bir korku sarıyor beni. İkincisi, bu sene benim oğlanın bana laf sokmalarını azaltmak istiyorum. Bu amaçla ona daha az baba nasihatleri vermem ve bir parça yeni çağın değerlerini anlamam lazım. Beklentim büyük değil; laf sokmaları haftada ikiye indirsem mutlu olurum. Üçüncüsü ise, Banu Alkan’la tanışmak istiyorum. Son seçimlerde cumhurbaşkanı adayım kendisiydi, 2024’te ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilmesini arzu ediyorum. Vallahi Banu Hanım bir şekilde başa geçse millette ne gam kalır ne tasa. Safiye Soyman’la bir yere kadar…

Sizlere ise yeni yıl için tek temennim var: Kahraman olmak zorunda kalmadığınız bir yaşam.