LLŞP: Lingo lingo şişeler partisi

Evde arkadaşlarına parti vermek yerine yurt çapında örgütlenip sizin oylarınıza talip olan diğer partilerin daha erdemli bir şeyler yaptığını mı düşünüyorsunuz?

Yakında yurdun dört bir yanında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ve yurtdışı temsilciliklerimizde coşkuyla kutlanacak bir haberim var. Parti kuruyorum. Eğer birkaç kişi daha bulabilirsem bunu kadro hareketi diye de adlandırabiliriz. Karım sanırım siyasete uzak durmayı tercih ediyor; bunu bana “Manyak mısın?” demesinden anladım. Daha doğrusu ne dediği değil kafama ne attığı önemliydi. Daha parti kurmadan ilk saldırı girişimini atlatmış oldum, olan vazoya oldu. Oğlanın da yaşı tutmuyor, gençlik kolu kuralım dedim, “Sağa git, sağa git!” diye bağırdı. Ben kendisiyle ideolojik bir tartışmaya hazırlanacakken kulaklığını çıkarıp odasına habersiz girmememi söyledi. Parti kuracağımı ve onu da gençlik koluna üye yapabileceğimi ve de şu an online oyun oynadığı arkadaşlarını da üye yapabileceğimizi söyledim. Açık olan mikrofondan “parti” lafını duyan ergenler sevinç çığlıkları attılar. Meğer o sırada karşı grubu yenmişler. Şimdilik partiye bir tek Butter’ı üye yaptım. Üye kabul kağıdına mürekkepli patisini bastıktan sonra elimden kaçıp evin içinde dolanması benim iki saatime mal oldu. Mürekkep lekesini halıdan çıkarmak zor işmiş.

ÇOK EBEDİ LİDER

Gelelim partiye… Baştan belirtmem gerekir ki bu partinin ebedi birçok lideri olacak. İlk akla gelenler, Neyzen Tevfik, Aydın Boysan, Tanju Okan, Bekri Mustafa, Müzeyyen Senar ve bu zatlar gibi birçok gönül insanı. Partinin marşı zaten isminden belli. Nurettin Çamlıdağ’ı da buradan rahmetle anıyorum. Partinin gizemi ise yine isminde saklı: Lingo lingo lafının ne demek olduğunu bulana partinin yüksek istişare kurulu başkanlığını kafadan vermeyi planlıyorum. Partinin sembolünü şöyle tarif edeyim: Bir kadehin içinde beyaz renkli bir sıvı var ve bu sıvının içinde de yüzen bir balık.

Arada, partinin kuruluş çalışmaları için kurduğum çeşitli temaslarda bir müstakbel üyemizin anlattığı bir fıkrayı aktarayım: “İki balık suda yüzerden birden yakalanıp mideye indirilmiş. Bunlar midede ölümlerini beklerken biri diğerine “Sanırım bizi bir ayı yedi.” demiş. Diğeri nerden bildiğini sorunca “Baksana, bir saattir buradayız, üzerimize hala rakı dökülmedi” diye yanıtlamış.

BENİM GÜZEL VATANDAŞLARIM!

Her neyse… Tahmin edersiniz ki partimiz, içen ve içtikçe güzelleşen vatandaşlarımızın oylarına talip. Bu vatandaşlarımızın oylarıyla meclise sokacağımız üç beş vekil sayesinde meclise bambaşka bir hava gelmesi kaçınılmaz. Konuşmaları pek anlaşılamayabilir ama yalan, riya ve katakulli olmaz. Ayrıca mecliste bulundukları her an bunu tüm vekiller fark edip saygılarından kendilerine belli bir mesafede duracaklarını düşünüyorum. Burada saygı yerine anason, üzüm gibi mahsullerin alkolle birleşmiş steril rayihası da diyebiliriz. Mecliste ziyaretlerine gelen halkımızı meclis lokantasında değil daha rahat ve arkada Zeki Müren falan çalan mekanlarda ağırlayacaklarına emin olabilirsiniz. Evet! 80 küsür milyona hitap etmiyoruz ama sonuçta kim hitap ediyor ki? Bir parti LGBTi+ haklarına hem karşı hem de taraftar nasıl olabilir mesela? Şeriat isteyen ateist bir parti düşünün… Misal milliyetçi partilerin amaçları milliyetçilikse neden bunlardan bir sürü var ve üstüne üstlük bir sürü diğer partiler de aşağı yukarı aynı şeyleri söylerken. CHP’yi ele alalım… Bu parti milliyetçi mi, solcu mu, sosyal demokrat mı (milletvekili adaylarını hangi ön seçimle belirlediklerini bilen var mı?), laik mi, dindar mı, ateist mi, ulusalcı mı, ne? AKP’ye hiç girmiyorum çünkü liberal, milli görüşçü, Orta Asyacı, anti milli görüşçü, milliyetçi, şeriatçı, totaliter, demokrat ve bilumum karışık kuruşuk şeylerin hepsini birden olduklarına büyük bir kitleyi ikna edebildiklerine göre bu illüzyon karşısında söyleyecek bir şey bulamıyorum.

LLŞP olarak bizim çizgimiz belli, hedefimiz belli. Hattı zatında yurtdışından sloganlarla da bu hedefimizi halkımıza beyan edebiliriz: Şampanya soğuk, sek ve mümkünse bedava olmalı. Ayrıca parti programı falan da yazmayı düşünmüyorum. Anason İşleri’nin yayınladığı Rakı Ansiklopedisi ve bilumum benzer kitap bunun yerini tutar. (Birisi Metin Solmaz’a haber versin, gerekirse partiyi onun üzerine yaparım. Bu kadar da geniş gönüllüyümdür.)

GÖNÜLLER BİR OLSUN

Herkese değil, bize katılmak isteyen ve fahri ilçe teşkilatlarımıza, ki bazı ilçelerde bir hayli var, düzenli aralıklarla giden vatandaşlarımıza kucak açıyoruz. Şiir kitaplarınızı, hüzünlerinizi, eski plaklarınızı, neşelerinizi, umutlarınızı, dertlerinizi, övünçlerinizi ve her halinizi alıp gelin. Maksat, gönüller bir olsun, sevmeyen gönül kör olsun… Hadi bakalım!

….

Evde arkadaşlarına parti vermek yerine yurt çapında örgütlenip sizin oylarınıza talip olan diğer partilerin daha erdemli bir şeyler yaptığını mı düşünüyorsunuz?