Rıza Talip Efendi ve Einstein

"Kısa bir araştırmayla Einstein ve Hawking’in zekâ katsayılarının aşağı yukarı aynı olduğunu buldum. Öte yandan, en yüksek IQ listesinde her ikisi de ilk onun dışında kalmışlar."

Arada bir öykü yazarım. Bu yazdığım öykülerde arada bir tüm hikâye bütünüyle zihnime yerleşir. Yani, başta bir fikir gelip sonrasında karakteri oturtup, mekân ve zamanı seçip başını sonunu tasarlayıp yazmam. Fikir zihnime hazırlop şekilde oturur, ben sadece yazıya geçiririm. Tüm yapmam gereken bu olsa da bazen hata yaparım. Bende ki beyin – el koordinasyonu hakkında bir roman yazılsa türü trajedi olurdu.

Geçenlerde yine bir öykü saplandı beynime. Yine yazıya geçirirken elim saçmaladı, yine yazılanı okuyunca zihnimde canlananın kağıttakiyle bir alakası olmadığına şahit oldum ve yine bir öykü daha çöpe gitti. Öykü gitti ama karakter hala kafamda rehin kaldı. Adı Rıza Talip. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamış biri. Daha doğrusu Cumhuriyetin ilk yılları onun son yılları olmuş. Kendisi zeki ve en az zeki olduğu kadar da kurnaz biriymiş. Babası bulundukları bölgede ticaret yapan kendi halinde dini bütün bir esnafmış. Zamanla Rıza Talip babasının işini devralmış ve birtakım katakullilerle zenginleşmeye başlamış. Zenginleşmekle de kalmamış yaşadığı bölgede saygı kazanmaya da başlamış. Özellikle iyi bir hatip olması ve kendisini olduğundan daha güçlü göstermeyi becerdiği için bizim Rıza’dan Rıza Talip Bey’e ve zamanla Rıza Talip Efendi’ye terfi etmiş. Özellikle çevre köylerdeki cümle fakir fukarayı kendine bağlamış. Onlara bakacağına söz verip köylüleri canları çıkana kadar çalıştırıyor ve ürünleri yok pahasına alıp ticaretini yapıyormuş. Paralarını da peyder pey veriyormuş. Köylüler zaman içinde ona avuç açmaya o kadar şartlanmışlar ki artık başkası gelip daha iyi şartlar sunsa bile kör değneğini beller misali o insanlara yüz vermeyip Rıza Talip Efendiye gider olmuşlar. Arada bir tarlalarına dışarıdan eşkıyalar geliyormuş ama Rıza Talip Efendi bir şekilde bu eşkıyaların hakkından geliyormuş. Köylülerin bilmediği şey ise bu eşkıyaların da aslında onun adamı olduklarıymış. Yıllar geçmiş ve namı genişçe bir bölgeye yayılmış ve hatta 1930’ların başında mebusluk teklifi gelmiş. Rıza Talip Efendi başta tereddüt etse de kabul etmiş. Ankara’ya gittiğinde ise sudan çıkmış balığa dönmüş. Kimseye laf dinletemeyen, kimsenin umurunda olmayan, yapmaya kalktığı küçük oyunların karşısındakiler tarafından yutulmadığı, ele güne avuç açan yalnız bir adam olarak ancak birkaç sene dayanabilmiş. Nihayetinde 1934 senesinin Ocak ayında hayata gözlerini yummuş. Onu yakından gözlemleyen sınırlı sayıda yakınlarından biri vefatından hemen sonra çıkan Soyadı kanununda onun için, ona uygun bir soyadı bulmuş: Endemik. Rıza Talip Endemik.

Endemik ne demek diye soracak olursanız söyleyeyim……………… Sanırım duymadınız, o zaman yazayım. Endemik, bulunduğu bölgenin ekolojik şartları yüzünden yalnızca belirli bölgede yaşayan/yetişen, dünyanın başka yerinde yaşama, yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü hayvan veya bitki türlerine denir. Rıza Talip Endemik sadece yetiştiği ve yaşadığı bölgede otoriter ve güçlü görünmesine rağmen bunun dışına çıktığında var olamamıştı. Onu var eden, karşısındakilerin zayıflığı, eğitimsizliği ve birleşememeleriydi.

Ben bu öyküyü yazamazken oğluma Rıza Talip’ten ve zekiliğinden bahsettim. Oğlumun sorusu beni başka yere savurdu: “Albert Einstein’dan da mı zeki?”

Gayri insiyaki, yok canım, dedim ama sonra aklıma şu soru takıldı: Yahu bu çocuk 16 yaşında ve zekâ denince ilk aklına gelen kişi Einstein mı? Yok mu bunca yıldır bu adamın üstüne çıkan? Stephen Hawking’in durumu nedir?

Kısa bir araştırmayla Einstein ve Hawking’in zekâ katsayılarının aşağı yukarı aynı olduğunu buldum. Öte yandan, en yüksek IQ listesinde her ikisi de ilk onun dışında kalmışlar. Listedeki ilk ondaki kişilerin hiçbirini duymamışım.

Adragon de Mello, Marnen Laibow-Koser, Ainan Celeste Cawley gibi isimler var. Kim bunlar? Ne yapıyorlar? Neden ben bunların adlarını bile duymadım? Tüm bu sorular kafamdayken eşime konuyu açtım: “Geçenlerde hatırlarsan IQ ile ilgili bir yazı yazmıştım, şimdi de en zeki insanlar listesine baktım. Gariptir, bu aralar zekâ konusuna fena taktım. Esas sana söy….”

Daha sözümü tamamlamama fırsat vermeden yanıtı yapıştırdı: “Psikolojide buna, herkes eksikliğini hissettiği şeye karşı takıntı yaratır, denir.”

Karımı çok seviyorum; kimse beni onun kadar temiz dövemez.