Muhalefet Meclis’te çoğunluk olabilir mi?

Türkiye koşar adım seçime doğru ilerliyor ama 2023 baharından önce bir seçim olmayacağı konusunda da artık neredeyse herkes hemfikir. Bu durum, 2022 içinde bir erken seçim olursa yeni seçim kanunu uygulanmaz beklentisini rafa kaldırdı. AKP-MHP’nin, seçmen desteği görece düşük partilerin oylarının milletvekili seçimine etkisini yok etmek için getirdiği yeni seçim kanunu önümüzde inkâr edilemez bir gerçeklik olarak duruyor. Artık tüm partiler önümüzdeki seçime nasıl girecekleri konusunda çok daha net olmak zorunda.

2023 seçimleri, öncelikle yürürlükteki tek adam rejiminin oylanacağı bir tür referandum olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olması durumunda elde edebileceği oy potansiyelinin analizinin muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ve Erdoğan karşısında alabileceği oy oranı tartışmasından daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün yüzde 55-60 aralığında bir seçmen kitlesinin “Erdoğan’a asla oy vermem” kararlılığında konsolide olmuş olması ve bu yüzde 55-60’lık kesimin 4-5 puanlık kayıpla muhalefetin ortak adayına oy verme eğilimi sergilemesi, “Altılı Muhalefet” için Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmanın Meclis’te çoğunluğu elde etmekten daha kolay olabileceğine işaret ediyor. Bu yorumu yaparken tabii ki “Altılı muhalefet”in önüne çıkarılan tuzaklara düşmediği, beraberliğini koruduğu ve en önemlisi Emek ve Özgürlük İttifakı’na oy verme eğilimindeki seçmenlerin de desteğini alabilecek bir ortak adayın belirlendiği bir seçim süreci öngörüsünde bulunuyorum.

Verili durumda siyasi dengeler öyle gösteriyor ki son seçimden bugüne 10 puanın üzerinde oy kaybına uğramış olsa da AKP, seçim sisteminin katkısı ve Türkiye geneline yayılan az vekilli pek çok seçim çevresinde birinci ve ikinci parti olma özelliği nedeniyle kaybettiği oy oranında milletvekilliği kaybetmeyecek. Kamuoyu araştırmalarının işaret ettiği yüzde 30-32 civarında bir oy oranıyla seçimden çıkması durumunda AKP’nin hâlâ 250’ye yakın milletvekiline sahip olacağı bir seçim sonrası tablosu bizleri bekliyor.

ALTILI MUHALAFET, PEK ÇOK KONUDA EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI’NIN MİLLETVEKİLİ DESTEĞİNE İHTİYAÇ DUYACAK

AKP-MHP ittifakının 270 civarında milletvekiliyle temsil edildiği bir Meclis’te “Altılı Muhalefet”in kanun yapmaktan Anayasa değişikliğini referanduma götürmeye kadar pek çok konuda Emek ve Özgürlük İttifakı’nın milletvekili desteğine ihtiyaç duyacağını öngörmek, seçime yönelik stratejileri de, seçim sonrası senaryoları da bu gerçekliği göz önünde bulundurarak şekillendirmek gerekir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz hafta bazı Gerçek Gündem yazarları ve yöneticileriyle bir araya geldiğinde dile getirdiği “Altılı Masa”nın 40 ilde ortak listelerle seçime girmesine yönelik çalışma da kaynağını bu gerçeklikten alıyor.

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin geçtiğimiz aylarda 81 ilde gerçekleştirdiği ve her seçim çevresinin kendi seçmen evrenini yansıtan örneklemlerden elde ettiği bulguları yansıtan araştırma, güncel siyasal tabloya göre hangi partinin hangi ilde ne kadar milletvekili çıkarabileceğini göstermesi açısından önemli. Belki daha önemlisi, beş farklı senaryoda partiler arasındaki ittifaklar ve ortak liste çalışmalarıyla hangi illerde kaç vekilliğin el değiştirebileceğine dair de bir öngörü sunması. Araştırma bulguları bize Altılı Masa etrafındaki partilerin 41 ilde kendi isim ve logolarıyla seçime girmeleri, her parti için farklılaşan diğer 40 ilde ortak listeler oluşturmaları durumunda pek çok vekilliğin Cumhur İttifakı’ndan “Altılı Muhalefet”e geçebileceğini gösteriyor.

24 Haziran 2018 seçimlerinde 81 ilin 79’unda milletvekili çıkarmayı başaran AKP, bugün 75 ile gerilese de hâlâ Türkiye geneline yayılan bir desteğe sahip. Buna karşın dört yıl önce 64 ilde birinci parti olan AKP’nin bugün 45’e yakın ilde birinci parti olabildiğini görüyoruz. Ancak 30’un üzerinde ilde ikinci parti hâlâ AKP. 2018 seçimlerinde CHP 6, HDP 11 ilde birinci parti olurken İyi Parti ve MHP’nin hiçbir ilde birinci parti olamadığını vurgulamak gerekir. Bugün geldiğimiz aşamada HDP’nin 11 ildeki gücünü koruduğu, CHP’nin ise yaklaşık olarak 25 ilde birinci parti konumuna geldiğini gözlemliyoruz. Tam da bu yüzden, muhalefetin çok parçalı yapısı ve büyük partileri avantajlı kılan seçim sistemi nedeniyle belirli illerde ortak liste çalışması yapılması Cumhurbaşkanlığının muhalefetin eline geçtiği bir tabloda Meclis’teki çoğunluğu elde etmek açısından son derece önemli.

SEÇMENİ OYUNUN BOŞA GİTMEYECEĞİNE İKNA ETMEK GEREKİYOR

Hatta benzer bir durumun Emek ve Özgürlük İttifakı için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. HDP, geleneksel olarak güçlü olduğu illerde milletvekilliklerini korumayı başaracak gibi görünüyor. Buna Türkiye İşçi Partisi’nin özellikle metropollerde sağlayabileceği oy potansiyeli eklendiğinde, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın doğru bir seçim stratejisi ve akılcı liste çalışmasıyla Türkiye geneline yayılan bir etki yaratabileceği söylenebilir.

Türkiye’de siyaset son derece dar bir alana sıkışmış durumda. Yurttaşlar için siyasal katılımın yegâne yolu oy kullanmak haline geldi. Seçmen için oyu çok kıymetli ve bir işe yarasın, değişimin bir parçası olsun istiyor. Gönlünden geçen parti ile oy verdiği parti her zaman aynı olamıyor. Tam da bu yüzden oy oranı görece düşük partilerin, yeni kurulan partilerin, ana akım siyasetin dışında kalan partilerin seçmenin oyuna talip olabilmek için doğru stratejiler geliştirmesi, ittifaklara dahil olması, ortak listeler çalışması hayati önemde. Aksi takdirde seçmen, seçim günü yaklaştıkça gelişmekte olan partilerden kazanacağını düşündüğü partilere kayma eğilimine girer. Türkiye ne kadar büyük bir değişime gebe olursa olsun seçim odaklı siyasetin sonunda gelip düğümleneceği nokta seçmeni oyunun boşa gitmeyeceğine ikna etmekten geçiyor.

Etiketler
Derya Kömürcü Meclis Muhalefet