Kalp mi kanser mi daha tehlikeli?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada her yıl 20 milyondan fazla insan kalp ve damar hastalıkları nedeniyle ölmektedir.
Bu ölümlerin yaklaşık yarısı gelişmiş ülkelerde olmaktadır. Ülkemizde ölümlerin %40 dan fazlası kalp hastalıklarından olmaktadır. Yetişkin ölümlerinin de en önemli nedenidir. Bazı kalp ve damar hastalıkları öldürücü değildir, fakat inme yani felç ve tansiyona bağlı kalp yetmezliği gibi bazı hastalıklara yol açması nedeniyle önem taşır. Bu hastalıkların sekel(bir hastalıktan kalan doku bozukluğu.)
bırakma ve iş gücünde önemli kayıplara yol açtığı bilinmektedir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı iş gücü kaybı ve sekel oranının %25-30 olduğu tahmin edilmektedir.
Kalp ve Damar Hastalıkları günümüzde yalnızca gelişmiş ülkelerin değil, gelişmekte olan ülkelerin de artarak süren bir sorunudur. Gelişmekte olan ülkelerin, bu sorunun önemini kavraması için yapması gereken araştırmalara yeteri kadar kaynak ayırmaması yada ayrılan kaynakların kalp hastalıklarından korunmak için değil de tedavi edici hizmetlerde kullanılması toplum sağlığını ciddi boyutlarda tehdit eden bu sorunun çözümünü geciktirmektedir.
Ülkemizde de sorunun boyutu yukarıda anlatılanlardan farklı değildir. Hastalığın öneminin bilinmemesi ya da ciddiye alınmaması konuyu daha da önemli hale getirmektedir.
Bunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir senaryo düşünelim.
Bir gönüllü kuruluş şöyle bir öneri sunsa “ Size ücretsiz olarak Kalp Hastalığı yada Kanser Riskinizi belirleyen check-up yapmak istiyoruz. Öncelikle hangisinin yapılmasını istersiniz?” sanırım hemen herkes bu soruya “kanser riski” olarak cevap verecektir.
Aynı kuruluş bu soruyu şöyle sorsa “Size iki hastalıktan bir tanesi için ücretsiz bir check-up yapmak istiyoruz. Acaba % 40’ın üzerinde ölüm riski olan ve % 90 korunabileceğiniz (A) hastalığını mı, yoksa %18 ölüm riski olan ve %10-50 arasında korunabileceğiniz (B) hastalığını mı tercih edersiniz?”
TEHLİKENİN NE KADAR FARKINDAYIZ?
Cevap muhtemelen (A) hastalığı olurdu. İşte sorunun temeli burada yatmaktadır. Çünkü toplumda en çok ölüme neden olan ve korunması en kolay olan (A) hastalığı yani kalp hastalıkları, tehlikenin farkında olmadığımız için toplumda çok büyük bir sorun olmaya devam etmektedir.
Buna karşın, korunmanın nispeten zor olduğu ve ölüm oranı kalp hastalıklarının yarısından daha az olan kanser hastalıklarında ise farkındalık oldukça gelişmiştir. Bu nedenle tedavi şansı daha da artmış, hastaların yaşam süresi oldukça uzamıştır.
KALPTE ÖLÜM RİSKİ DAHA FAZLA
Kalp hastalıklarına niçin önem vermediğimiz konusuna gelince; kalp hastalıkları doğası gereği ölüm riski yüksek olan bir hastalıktır. Ölümler ani olması nedeniyle maalesef çabuk unutulmaktadır. Nedenleri konusunda fazla konuşulmamaktadır. Kanserlerde durum biraz daha farklıdır. Sürecin çok uzun olması hastalığın sürekli gündemde kalmasını sağlamakta olup farkındalığı oldukça artırmaktadır. Ayrıca medyada konu sürekli gündemde tutulmaktadır. Bu son derece olumlu olan gelişmeleri maalesef kalp hastalıklarında göremiyoruz. Sadece gazete ve televizyonlarda “falanca sanatçı, iş adamı, bilim insanı yada bir genç kalp krizinden öldü” diye iki satırlık yazıyla konu geçiştirilmektedir. Aslında bir dakikada insanın yaşamını elinden alan kalp krizi dediğimiz hastalık 15-20 yılda oluşmuştur. Kimse bunu bilmemekte ya da önemsememektedir.
KALP HASTALIĞI KADER DEĞİL
Bundan sonraki yazılarımda kalp hastalıları ve buna yol açan etkenler konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Biliyoruz ki genç yaşta insanları yaşamdan koparan bu hastalık kader değildir. Doğru beslenme, spor, stressiz yaşam, düzenli sağlık kontrolü ve risklerinizin hastalığa yakalanmadan öğrenilmesi ile bu hastalığı yenmek mümkündür.
Unutmayalım, hastalıklardan korunmak onu tedavi etmekten daha ucuz ve daha güvenlidir.
Sağlıklı günler dileğiyle…