Kılıç mesafesinde siyaset: Listeyle verilen cevaplar
"Kılıçdaroğlu için parti siyaseti tamamen bitmiş durumda. Artık bütün performansını Cumhurbaşkanlığı adaylığı için harcıyor. Bunun arka taraftaki yansıması ise genç jenerasyonun parti içindeki rekabeti oluyor. Her ekip güç toparlama yarışına girişiyor."
CHP’nin milletvekili aday listelerinin sosyal medyada tartışıldığı, örgütlerde ise neredeyse hiç tartışılmadığı ilginç iki gün geçirdik. Öyle ki parti siyasetini kanıksayan örgütlerin bilinç düzeyinin daha yüksek olduğu; ittifak siyaseti açısından bundan daha farklı bir listenin ortaya çıkamayacağının fark edilmesi bu tartışmanın büyümemesine neden oldu. 8 Nisan’ı 9 Nisan’a bağlayan gece, CHP Genel Merkezi’nin yanan ışıkları ve aday adaylarının yaptığı kulislerin örgütlere neredeyse hiçbir yansıması olmadı. Sadece sosyal medyada çoğu dezenformasyon veya abartılı içerikler dolaşıma girdi. Çarpılan kapılar rüzgardan, edilen sözler bazı isimlere yapılan itirazdandı. Sadece 140 Journos videosunun getirdiği bir özgüven o gece sarf edilmemesi gereken sözlerin açığa çıkmasına neden oldu. Ama büyütülecek bir konu da değil bu.
Milletvekilliği adaylık listelerinin Kılıçdaroğlu tarafından bizzat yapılacağı; yöneticilerden danışmanlara bütün kurmay kadronun tavsiyenin daha ötesine geçecek müdahalesinin olmayacağı günlerdir konuşuluyordu. Ancak Kılıçdaroğlu’nu bu pozisyona iten çok sayıda olay ve olgu vardı. Bunları sıralamaya ihtiyaç var.
DELEGELERİN TAMAMININ DESTEĞİ
Bir süre önce yapılan CHP Büyük Kongresi’nde liderin delegelerin tamamının oylarını alarak seçildiği deklare edilmişti. Bu tavizsiz siyaset Kılıçdaroğlu açısından CHP içi dengelerin tamamen tüketildiği; yeni bir aşamaya/yönetme aşamasına geçildiği izlenimi vermişti. Kavgalar, gürültüler, büyük tartışmalarla anılan CHP örgüt siyasetinin geride bırakılması icap ediyordu.
AŞIRICILIĞA KARŞI
CHP lideri bir süredir kamuoyunun önünde sorun çıkaran siyasetçi arkadaşlarıyla adım adım yollarını ayırdı.
Hatırlayalım, Atatürk resmi indirme krizine adı karışan her milletvekili CHP’nin dışına itildi. Bir kişi hariç. Delegede halen hatırı sayılır bir karşılığı olan Aylin Nazlıaka. (14 Mayıs listesine girmese de sonrasında değerlendirileceği muhakkak.) Milletvekili aday listelerine de bu tavır yansıdı. Daha önce bir televizyon programında Kılıçdaroğlu’nun hatim indirdiğini söyleyen, aynı zamanda MYK üyesi Yıldırım Kaya listelerde yer almadı. Benzer şekilde seccade krizinde poz veren üç milletvekili aday adayı da listelerde yer bulamadılar.
Adı benzer krizlere karışan birtakım isimler ya listelere giremediler ya da seçilemeyecek yerlere konuldular. CHP lideri aşırıcılığa karşı özel bir tavır aldı.
AKŞENER’LE YAŞANAN KRİZ
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Altılı Masa’ya yaşattığı dört günlük kriz, daha önceleri Kılıçdaroğlu’nun ‘eli bol’ görüntüsünden dönmesine neden oldu. Kılıçdaroğlu, Bahçeli’nin İhsanoğlu önerisinden Karamollaoğlu’nun Gül önerisine kadar pek çok sağcıya yeşil ışık yakmış ve kamuoyunda önyargısız olduğuna ilişkin bir perspektifin şekillenmesine neden olmuştu. 2018 genel seçimlerinde parti içinden gelen Muharrem İnce baskısına da hiç direnmemişti. Bu pozitif ve uyumlu hava, Akşener’in başlattığı krizle dağıldı. CHP ile İYİ Parti krizin ilk dakikalarından itibaren kılıç mesafesine geçtiler. CHP’nin yarattığı maddi baskı da bu mesafeyi derinleştirdi. Bir süre sonra Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın bir sevgi bağından çok bir rasyonel birliktelik olduğunu milletvekili aday listeleriyle belirtmiş oldu.
PARÇALANAN MERKEZ SAĞ
Akşener’in Altılı Masa’nın kurulmasına itirazı sadece “kazanacak aday” üzerinden olmadı. Esasen itiraz, AKP’nin dağılmasından sonra Türk sağının oy bloğunun kendi partisine akmasına karşı yapılan hamleyeydi. Altılı Masa, Kılıçdaroğlu’nun hem sağlıklı bir demokrasinin inşası hem de CHP’nin uzun vadede iktidar şansını sürdürmesi için kurulmuş oldu. 14 Mayıs’tan sonra AKP’deki olası bir dağılmanın en geniş zemine yayılması için DEVA ve Saadet Partisi’nin olabildiğince desteklenmesine ihtiyaç vardı. Bu strateji Kılıçdaroğlu’nun eliyle CHP’nin listelerinde karşılık buldu.
SIKIŞAN SİYASET-ÖNEMLİ BELEDİYELER
Kılıçdaroğlu, bir 90’lar siyasetçisi olarak SHP-DSP gerilimini, İstanbul ve Ankara belediyelerinin kaybedilmesini, Çiller’le ortaklık uğruna bırakılan kaleleri görerek bugünlere geldi. Siyasetin nasıl sıkıştığını, hangi hamlelerle çözüme ulaşabileceğini adım adım öğrendi. Kendi kuşağının “sabrını” liderliğinin inşasının saiklerinden biri haline getirdi. Dolayısıyla bürokrasi başta olmak üzere her bir koltuğun nasıl değerli olduğunu da biliyor. Bürokrasiden gelen isimleri yasama faaliyetine bulaştırmamaya özen gösteren bir tavır sergiledi. Yasama faaliyetinin yürütmeden görece önemsiz olduğunu bildiği için değerli bulduğu pek çok ismi listelerine yazmadı. Belediyeleri ise yürütmenin yedeği haline getirmeyi öngördü. Önümüzdeki günlerde bu öngörüyle sık sık hamleler yaptığını da göreceğiz kanımca.
KÜRTLERLE MESAFELİ İLİŞKİ
90’lar siyasetçisi Kılıçdaroğlu, SHP-DEP ittifakının nasıl paramparça olduğuna da şahit oldu. Bu yüzden hem HDP’yle ilişkilerine özen gösterdi hem de Kürt sağını temsil eden onlarca isime yasama faaliyetinde yer vermemeye özen gösterdi. CHP kulislerinde Haşim Haşimi, Ahmet Buldan ve Galip Ensarioğlu gibi bölgenin önemli isimleri dolaştı. Kılıçdaroğlu’nun bu isimlerle sonraki dönemde temas kurmasının yolu açıldı. Kürt hareketinde olumlu ve olumsuz tepkilere neden olan Türkan Elçi’yi Diyarbakır listelerinde değerlendirmeyi düşünen Kılıçdaroğlu, HDP’lilerin oyunu kaçırmamak için Elçi’yi İstanbul’a çekti. Elçi için öngörülen yere Sezgin Tanrıkulu getirildi.
DANIŞMANLARIN YÜKSELİŞİ
Bir süredir kamuoyunun önüne sıklıkla çıkan ve parti yöneticileri arasında serzenişe neden olan danışmanlar listelerde yer buldu.
Zaten hali hazırda siyaset yapan ve örgütsel pratikleri bilen Erdoğan Toprak ve Deniz Demir’in listelerde olacakları biliniyordu. Ancak parti içinde herhangi bir seçime girmeyen, dolayısıyla kendisini örgüt karşısında kanıtlamamış Okan Konuralp ve Hacer Foggo listelerde yer buldular. Kılıçdaroğlu açısından bu iki isme bir sınav kağıdı uzatılmış oldu. Esas sınavlarını ise CHP içindeki olası seçimlerde verecekler.
15 MAYIS SABAHI
CHP lideri Kılıçdaroğlu için parti siyaseti tamamen bitmiş durumda. Artık bütün performansını Cumhurbaşkanlığı adaylığı için harcıyor. Bunun arka taraftaki yansıması ise genç jenerasyonun parti içindeki rekabeti oluyor. Her ekip güç toparlama yarışına girişiyor.
Parti içindeki bir grup kabineye çıkacak, diğer bir grup ise partideki köşeleri tutacak. Kılıçdaroğlu kendi adına birinci bölümü bitirdi; yasama faaliyeti tamam. Sırada yürütme ve belediyelerin güçlendirilmesi var. 15 Mayıs sabahı çok şenlikli bir dönemin başlangıcı olacak.