Gorbaçov için benim de bir iki lafım olmalı

Kapitalist dünya 21. Yüzyıl’a bir önceki yüzyılın en büyük devriminden kurtularak girdi. 90’ların başında SSCB’nin dağılışı, art arda dizilen domino taşları...

Kapitalist dünya 21. Yüzyıl’a bir önceki yüzyılın en büyük devriminden kurtularak girdi. 90’ların başında SSCB’nin dağılışı, art arda dizilen domino taşları gibi o dönem “Doğu Bloku” denilen Doğu Almanya, Romanya, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Bulgaristan’da çöken/değişen hükümet etme biçimleri…

Bu dönüşüm bir tek insanla, bugün toprağa verilecek olan Mikhail Gorbaçov’la simgeleşti. Kimilerine göre varolan çöküşün ilanı, kimilerine göre karşı devrim. Tartışmalı bir mevzu.

Rusya’da 1905’te denenen ve yenilgiyle biten devrim nasıl ki Sovyet başkanı Troçki’nin devrimi değilse, 1917 de sadece Lenin’in devrimi değildi. Bana göre Lenin’in büyük etkisi vardı ama bu da ayrı tartışma konusu. Birçok anarşiste göre ortada devrim filan yoktu, Bolşeviklerin darbesi vardı. Komünistlerin bir kısmına göre devrim Lenin’in son günlerinde ve ölümüyle sosyalizmden uzaklaşmaya başlamıştı. Yani Stalin’in mutlak iktidarıyla. Kimine göre Stalin’in ölümü Kruşçev’in iktidara gelişi SSCB’yi sosyal emperyalist yapmıştı, kimine göre bir tür darbeyle giden Kruşçev’in yerine gelen Brejnev dönemiyle. Ama kimine göre ise yıkılana kadar da sosyalizmin kalesiydi SSCB.

Bana göre devrim hemen ardından başlayan şiddetli iç savaş nedeniyle sovyetlerin yani ülkenin kentlerinde kurulan devrimin en önemli organı olan konseylerin etkisizleştirilmesi, iç savaş bahanesiyle her türlü muhalefetin karşı devrimci görülüp acımasızca bastırılması sosyalist devrimi rotasından çıkarmıştı zaten.

Rus devrim tarihi, (elbette bütün devrimler ama özellikle Rus devrimi) sosyalistler için bir laboratuvar gibi. Tartışılacak, konuşulacak çok şey var ama bu tartışmalara girersek yazı çok uzar. Buradan bakarsak, Türkiye sosyalist solunun en görkemli gücüne eriştiği 70’li yıllarda irili ufaklı onlarca fraksiyonla kabaca üç ana kampa bölünmesinde Sovyetler Birliği karşısında alınan tavır da etkiliydi. Sovyetikler, antiSovyetikler ve ikisinin ortasında duranlar. Sovyetik hareketler karşılarındakini ‘Maocu Bozkurt’ olmakla suçluyor, diğer taraftakiler ise Sovyetler Birliği’ni sosyal emperyalist olarak görüyordu. Sovyetiklerle kimi Çin’e kimi Arnavutluk’a yakın duran sol gruplar zaman zaman ölümle sonuçlanan çatışmalara bile girdiler. Ortadakiler ise Sovyetler Birliği’ne çeşitli mesafelerle duruyor ve “revizyonist” olarak tanımlıyordu var olan “sosyalist” bloku.

Komünistlerin kimilerine göre bürokratik işçi devletiydi, bazılarına göre bir tür devlet kapitalizmi Sovyetler Birliği. “Reel sosyalizm” diye bir kavram bile ortaya çıkmıştı ki hala birçok sosyalist grup tarafından kullanılıyor. “Elden gelen bu, ne yapalım” der gibi. Solun büyük bölümü Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni sosyalist olarak görmüyordu. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada da üç aşağı beş yukarı böyleydi.

Nihayetinde 70 yıllık ömrüne acımasız bir iç savaş, büyük bir kadro katliamı (38 yargılamaları), dünya savaşı, adına soğuk savaş denilen silahlanma yarışı, Afganistan’ın işgali gibi majör olaylar… Ülkenin/bloğun kaynaklarının, enerjisinin silahlanmaya, yönetimde bulunan bürokrasiye, “emperyalizmle uzaydan spora kadar her alanda mücadele”ye harcanması…

Ücretsiz sağlık, barınma, eğitim gibi bizim şimdilerde gıptayla baktığımız, özlediğimiz hakların olması o ülkeyi sosyalist, o ülkenin insanlarını da mutlu etmiyor. Ekim Devrimi’nin yıldönümünde ya da başka törenlerde Kızıl Meydan’da füze geçitleri önünde ölmüş de gömülmeyi unutulmuş Brejnev’in ifadesiz el sallamaları sistemin tıkanıklığının da göstergesiydi. Sadece emperyal propagandaların değil.

1982 Kasım’ında Brejnev ölünce yerine KGB’nin başında bulunan Yuri Andropov SBKP Genel Sekreterliği’ne yani birliğin ve bloğun başına geçti. Tıkanan sistemi açmak için girişimlerde bulundu ama yakaşık 1 yıl sonra öldü 70 yaşındaki Andropov. Yerine getirilen Çernenko Andrapov’un genel sekreterliğinden daha az yaşadı.

SSCB artık genç bir lider seçmeliydi. Bilmiyorum rivayet mi, partinin parlak isimlerinden Haydar Aliyev’in adı geçmişti Çernenko’nun yerine. Komünizm unutulunca enternasyonalizm de unutulur. 50’li yaşlarının başındaki Mikhail Gorbaçov atandı..

Ülkede ve blokta yaşanan tıkanıklığı aşma vaadiyle Gorbaçov tüm dünyanın tanıdığı en önemli figürlerden biri oldu. Alnında doğum lekesi olan Gorbaçov doğumundan sonra birçok komplikasyon yaşayan ülkesi için çıkışlar denedi. Glasnost ve Perestroyka adlı politikalar dünyadaki komünistler arasında da tartışıldı.

Afganistan’dan çekilme kararı, şimdilerde Ukrayna-Rusya savaşı ile yeniden gündeme gelen ABD ile yaptığı sözlü anlaşma ile silahlanma yükünü azaltmaya çalıştı. Beceremedi. Eğer biraz daha hırslı olsaydı Yeltsin yerine ülkenin başkanı olmaya devam ederdi. Kim bilir belki Putin Medvedev ile nöbetini bugüne kadar Gorbaçov’la sürdürürdü.

40 yaş altı kardeşlerim hatırlamaz ???? Soğuk savaşın en matrak hikayeleri genellikle ABD merkezli fıkralardı karşı cepheyi yıpratmak için. Filmler filan da vardı. Mesela CIA Başkanı koşarak ABD Başkanı’na gelmiş, “Efendim Sovyetler Ay’ı kızıla boyadı” demiş. ABD Başkanı gayet soğukkanlı, “Olsun üstüne CocaCola” yazarız demiş, gibi…

Mesela:

Sovyet devriminin ilk yılları. Giden tren bir patlama sesiyle duruyor. Karşı devrimciler rayları sabote etmiş. Lenin, Troçki, Buharin, Kamanev, Zinovyev filan iniyor Sovyet liderleri. Trendekileri de aşağı çağırıp onarıyorlar rayları. Tren yoluna devam ediyor.

Bir süre sonra yine bir patlama. Yine sabotaj. Stalin iniyor bakıyor ve emir veriyor: Arkadaki rayları sökün, öne takın. Dediği yapılıyor, tren yola devam ediyor.

Yine sabotaj. Brejnev iniyor trenden. Raylara bakıyor. Emri şu oluyor: Trenin perdelerini kapatın ve sallayın, içerdekiler gittiğini sansın.

Fıkra buraya kadardı. Gorbaçov’dan sonra şu eklendi: Tren yine durdu, Gorbaçov indi, baktı. Trendeki herkesi indirip iki kollarını yana açıp “Yoldaşlar yol bitti” dedi.

Geçen yüz yılda iki büyük savaş, nükleer bomba, halen süren büyük teknolojik değişim vs yaşandı. Bence 1917 Ekim devrimi hala en büyük olay. Nasıl ki devrim sadece Lenin’in değilse çöküşün faturası da sadece Gorbaçov’a ait değil.

Ve 1917 devrimi hala Büyük Ekim Devrimi…

Ders var çalışana. Yol var hala yürümek isteyene…