Fuat Uğur’un Söylemediği İsim: Ayşe Barım... Neden Hep Aynı Oyuncuları Seyrediyoruz Arkadaş? Neden, Neden, Neden, Neden?
Yıllar önce tanıdığım evli bir TV yöneticisi vardı. Spikerlerinden biriyle ilişki yaşıyordu. Hatta bayağı da tutulmuştu. Ancak dedikodular arşa varmış ve eşinin kulağına bile ulaşmıştı. Evden “At bu kızı işten” baskısı yiyordu. Bizim cin fikirli TV yöneticisi bir erkek spikeri ile kızı akşam yemeğine yolladı. Ve magazincilere haber verdi…
Ortalık yıkılıyor. Özellikle de sosyal medya. Eskinin adıyla Twitter yeni adıyla X. On milyonlarca görüntülenme on milyonlarca etkileşim. Sebebi ise Fuat Uğur’un dört ay önce tv100.com.tr sitesinde yazdığı bir yazı. Belli ki Ayşe Barım’ın son zamanlarda önünü kestiği birisi bu yazıyı tekrar gündeme getirdi. Yazı bu kez, ilk yazıldığından çok daha büyük bir şekilde ses getirdi.
Yazının iki ayağı var birinci ayağında Serenay Sarıkaya ile Mert Demir aşkı yer alıyor. Bu yazıya göre, Mert Demir’in bir ünlü bir iş adamıyla ilişkisi var. Ünlü iş adamı bu ilişkisini örtmek ve belki de tırnak içinde yakın dostuna yardım etmek için Ayşe Barım’dan yardım istiyor. Milyon milyonlar döküyor. Ayşe hanım da kendi oyuncusu ve yakın dostu Serenay Sarıkaya‘yı Mert Demir ile ilişkisi varmış gibi gösteriyor.
Nedense, çevremde ve dahi gazeteci piyasasında kimse Mert Demir ile Serenay Sarıkaya aşkına inanmadı ve hala da inanmıyor. Nitekim bir süre sonra çok şüpheli bir şekilde başlayan bu ilişkiyi tekrar çok şüpheli bir şekilde son buldu. Arada gerçek bir ilişki var mıydı yok muydu bilmek çok zor ama, genel izlenim bunun olmadığı yolunda.
Fuat Uğur’un bu yazısının ikinci ayağı ise en önemli kısmıydı. O bölümde isim vermeden Ayşe Barım‘ın Türk dizi sektörünü nasıl domine ettiği anlatılıyordu. Şimdi televizyon tarzıyla size bir gel gel yapacağım. İşin dedikodu kısmını alt kısmına ayıracağım.
Diziler neden hep aynı oyuncular çevresinde dönüyor. Ayşe Barım’ın sektöre yaptığı en büyük kötülük ne?
Ayşe Barım sektördeki çok önemli oyuncuların menajeri. Hepsini çatısı altında toplamış ve disipline etmiş. Adeta demir bir bilekle yönetiyor.
Oyuncular üzerinde mutlak bir hakimiyete sahip. Kimler kimler yok ki, Halit Ergençler, Bergüzar Koreller, Serenay Sarıkayalar, Hazal Kayalar, Ezgi Molalar, Nejat İşlerler, Çağla Kubatlar, Melisa Sözenler… Var oğlu var… Olmayan yok adeta.
İşte, herhangi bir dizi çekmek istediğinizde Ayşe hanım devreye giriyor, yapımcının karşısına oturuyor ve diyor ki: “Arkadaş sen benim başrol oyuncumla dizi çekmek istiyorsun. Tamam fiyatı da budur budur budur. Al takke ver külah bir noktada anlaşırız. Ancaak, sen bütün kastı benden oluşturmak zorundasın. Veya en az başrolden başlayıp ondan sonraki on sıradaki oyuncuları benden almak zorundasın ve bu fiyata almak zorundasın.” Peki olmazsa ne oluyor? Hiçbir oyuncusunu vermiyor başrol dahil. Bizim izlediğimiz dizilerin ilk adımı işte böyle atılıyor sevgili dostlar. Peki, diyeceksiniz ki “Ayşe Barım ne güzel kendi adamlarını savunuyor. Ne var bunda?” İşte kazın ayağı öyle değil, kazın ayağı perdeli dostlar. Çünkü Ayşe Barım bu iş Hilal-i Ahmer yararına yapmıyor. Oyuncuların kazancından ciddi paylar alıyor.
Ayşe Barım’ın bu belirleyiciliği dizinin içinde yer alan kimseye para kalmamasına sebep oluyor. Kimse doğru düzgün ücret alamıyor. Servisçisi, ışıkçısı, setçisi, yemekçisi, alt kadrolar, figüranlar… Tamamı Ayşe Barım’ın bu tavrı yüzünden düşük ücret almak zorunda kalıyor. Çünkü zaten yapımcılar da ucu ucuna dönüyor. Ayşe Barım’a yetki vermeyen yani kazancından pay vermeyen, Ayşe Barım ile çalışmayan veya çalışamayan oyuncular ise yok oluyor. Kimse kendini gösteremiyor. Kimse var olamıyor. Ayşe Barım adeta bir cellat gibi istediğini yaşatıyor, istediğini tepelere taşıyor. O yüzden sektör “İllallah” diyor. Oyuncular da demir bilekle yönetilmekten şikayetçiler aslında. Nereye röportaj vereceklerinden, nasıl giyineceklerine, arkadaş ilişkilerine kadar Ayşe Barım belirleyici oluyor. Şimdilerde tiyatroya el atıyor, el atmadığı alan yok. Televizyonlar şikayetçi. Yapımcılar şikayetçi. Oyuncular şikayetçi.
Ayşe Barım’ın bu tavrı yüzünden Türk sanat hayatı kısırlaşıyor. Hep aynı kişilerin etrafında dönmek zorunda kalıyor, yeni yeteneklere alan açılamıyor. Tabii bunda basiretsiz televizyon yöneticilerinin de payı var. Kendilerince garantili iş istiyorlar. Aman tadımız kaçmasın modundalar. Çünkü öyle ya, riske girmeye gerek yok. Ünlü birini oynatıp dizi tutmazsa “Filanın dizisi tutmadı” olur. Ama tanınmamış oyuncu oynatıp dizi tutmazsa, bu, tv yöneticisinin başarısızlığı olur. Bu yüzden de bilindiği tekrar ediyorlar.
Buna karşılık Ayşe Barım’ın da bu gücünü, örneğin hiç tutmayacağı belli dizilerin 24 veya 36 bölüm anlaşma imzalamasına kullanıyor. Televizyonlar zarar ediyor, bu kifayetsiz yöneticiler “Daha ne yapayım bunu bile oynattık, o bile olmadı” diyor. Halk ise çaresiz televizyonlara, aynı oyunculara mahkum kalıyor. Ve bütün sektör kısırlaşıyor, çölleşiyor.
Şimdi gelelim Fuat Uğur’un tv100.com.tr’de isim vermeden yazdığı yazının ikinci ayağına. Yani dedikodu kısmına: Yıllar evvel tanıdığım bir televizyon yöneticisi vardı. Evliydi ve bir spikeri ile ilişki halindeydi. Kıza da aşıktı. Fakat dedikodu çıkıp, dedikodular karısının kulağına gidince panikledi. Ve aklına cin bir fikir geldi. Bu ilişkisi olan kızı başka bir erkek spikerle akşam yemeğine yolladı. Parayı da kendi ödedi. Bu sırada el altından magazincilere haber verdi. Bu ikisinin fotoğraflarının çekilmesini sağladı. Bu haber oldu tabii. “Filancayla filanca spiker şurada buluştular. Baş başa romantik yemek yediler tadında. Böylece bu gazete delili ile karısına gitti ve dedi ki “Bak günahımı alıyorsun. Bu kızın bunla ilişkisi var. Ben sadece bir meslek büyüğü olarak ona yol gösterdim. Yanlış anlaşıldı.”
İşte bu Mert Demir ve Serenay Sarıkaya olayında da sanki bu koku geliyor burnuma. Çünkü hayatın normal akışına uygun görünmüyor. Daha önce adı başkalarıyla da gündeme gelen büyük büyük büyük iş adamı bu işe dahil midir? Bu bir hedef saptırma mıdır? Yoksa bu bir iftira mıdır? Milyonlar dönmüş müdür? Bilemem.
Tek bildiğim amacın hasıl olduğu. Eğer bu reklam ilişkisi ise, Mert Demir hakkındaki “Gey” iddialarından bir nebze olsun sıyrılmış oldu. Olur veya olmaz kendi bileceği iştir zaten. Olsa ne, olmasa ne? Öbür kız zaten bu kargaşada eğlenmiştir bile. Muhtemelen parasını aldı. Ayşe hanım etki alanını genişletti bu büyük büyük iş adamıyla eğer iddialar doğruysa samimiyetini ilerletti. Üstelik menajerlik ücretini de tahsil etti. Herkes mutlu gözüküyor ama olan dediğim gibi emekçiler ve sevgili dostlar televizyon başında dizi izleyen sizlere oluyor. Ve şunu sormalısınız kendinize neden hep aynı oyuncuları seyrediyoruz arkadaş. Neden, neden, neden, neden? İşte bu sebepten. Ayşe Barım gibiler yüzünden.