Cumhur İttifakı kalelerinde rahat mı? Erdoğan, İnönü ne yaptıysa aynısını yapacak
"14 Mayıs 1950 Seçimlerinde CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ne yaptıysa, 14 Mayıs 2023’ün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da elbette onu yapacaktır. "
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihinin belki de en büyük en kritik seçimlerinin arifesindeyiz. Üç hafta sonra bugün halk sandık başına gidecek ve 21 yıllık bir iktidarın devamına ya da sonuna karar verecek. Çok partili hayatta bu kadar uzun bir kesintisiz iktidar dönemini hiçbir parti yaşayamadı. Araştırmaların büyük çoğunluğu büyük ihtimalle ikinci turda seçimin muhalefet lehine sonuçlanacağını gösteriyor. Tabii ki birinci turda da Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali bulunuyor. Bu da çok büyük ölçüde, -son bir haftada popülarite yitimine uğrayan- Memleket Partisi lideri Muharrem İnce ile ATA İttifakı’nın adayı Sinan Oğan’ın toplam oylarının yüzde 7’nin altında kalmasına bağlı.
CUMHUR İTTİFAKI 'KALELERİNDE' DAHİ RAHAT DEĞİL
Kamuoyu araştırmaları, seçim anketleri bir yana sokağın sesi de değişim yönünde. Son birkaç haftada yalnız İstanbul’da değil Trabzon, Çanakkale, Adana, Osmaniye gibi kentlerde ahalinin nabzını tutmaya çalıştım. Ne Cumhur İttifakı’nın ve elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Karadeniz’deki taşıyıcı kolonu Trabzon’da ne de Devlet Bahçeli’nin kalesi Osmaniye’de iktidarın rahat olduğunu söylemek mümkün. 21 yıllık iktidarın yorgunluğu seçmene de yansımış durumda. Elbette AKP ve MHP’yi canla başla savunanlar var. Ama daha önce bu partilere oy vermiş seçmenlerde arayışlar olduğu da muhakkak. Bunun da ana nedeni ekonomideki sorunlar. Ağırlıklı olarak da hayat pahalılığı.
Osmaniye’de bir kasaba uğradım. Kıyma 270 liraydı. İşleri “şükür iyi”ymiş. Sokakta et alamamaktan şikayetçi olanlar olduğunu söyleyince önce kızdı. “Şu karşıdaki belediyede çalışanlar AKP öncesinde bizden kırk yılda bir et alırlardı. Şimdi hep buradalar. Kim alamıyormuş. Geçen bir telefon almaya gittim Adana’ya. Kuyruk var, herkes sırada telefonun gelmesini bekliyor” dedi. Sonra konuşma ilerleyince ağzından baklayı çıkardı: “Vallahi ben anlamıyorum. İnsanlar bu ücretlerle nasıl geçiniyor. Her şey ateş pahası. Geçen bir arkadaşıma yemeğe gittim. 1000 liralık alışveriş yaptım.”
Artık neredeyse ortalama ücret haline gelen asgari ücretin 8 bin 500 lira olduğu bir ortamda evde yenecek bir akşam yemeği için Osmaniye’de harcanan meblağın çıktığı seviye ortada. Bu rakamın içinde alkollü içecek olmadığını hatırlatmak gereksiz olsa da ben yine de bir mim koyayım.
Osmaniye’den başladım, oradan devam edeyim: Devlet Bahçeli’nin memleketinde geçen seçimde Millet İttifakı bir önceki seçim sistemi sayesinde bir vekil çıkardı. 2 AKP, 1 MHP, 1 CHP şeklinde seçim tezahür etti. Bu seçimde Bahçeli’nin karşısında AKP’nin adayı bakan Derya Yanık. CHP’de Asu Kaya ve İYİ Parti’de de Elif Loğoğlu ilk sırada. İsmi bende saklı Osmaniyeli bir gazeteci, “Her parti buradan birer milletvekili çıkarabilir” diye bir yorum yaptı. Milliyetçiliği ile öne çıkan Osmaniye’de muhalefetin dört milletvekilliğinden ikisini alabileceğini duymak aslında her geçen gün daha da artmakta olan dip dalgayı ve değişim talebinin gücünü gösteriyor.
GERGİNLİĞİ KİMSE İSTEMİYOR
Bazı çevrelerde uzun bir iktidarın devir tesliminin kolay olmayacağı yönünde bir endişe de hakim. İYİ Parti İstanbul İl Merkezi’ne isabet eden mermiler, ondan kısa bir süre sonra CHP İstanbul İl Merkezi yakınlarına düşen mermiler, önceki gün AKP’nin Bahçelievler ilçesindeki iki irtibat bürosu çevresinde havaya sıkılan mermiler bu endişeyi besliyor. Ama tüm bunlardan daha tehlikelisi Adıyaman’da hasıl oldu. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi bir yerde sözlü saldırıya, bir başka yerde sözlü ve fiziki saldırıya uğradı. Sonrasında CHP liderinin uğraması beklenen Kahta ilçesinde büyüyen gerilim ve bazı araçlara fiziki saldırı olmasıyla program yarıda kesildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Adayı Yüksel Taşkın, Gerçek Gündem’e, “Bu provokasyon önceden planlanmış bir şey, kendiliğinden olamaz” dedi. Belli ki gerginliğin artmasını isteyenler var. Peki bunun toplumda bir karşılığı var mı? Aslına bakarsanız yok. Daha 2 buçuk ay önce yaşanmış bir depremin psikolojik tahribatı yerli yerinde duruyor. Bir de hayat pahalılığı ve ekonomik sıkıntılar. İnsanlar adeta suyun üzerinde kalmaya çalışıyor. O yüzden gerginliği kimse istemiyor. Herkesin istediği en azından şu anki kadar huzur ikliminde sandığa gitmek. Tabii sandıktan çıkan halk iradesinin tanınması ve o iradeyi değiştirecek arayışların hiç gündeme gelmemesi.
İNÖNÜ NE YAPTIYSA ERDOĞAN DA ONU YAPACAK
14 Mayıs tarihi elbette bilinçli bir tercih. Özellikle AKP’nin kendi öncülü olarak kabul ettiği Demokrat Parti’nin çok partili hayatın ikinci seçiminde iktidarı elde ettiği bir seçim. Her ne kadar o partinin kurucu lideri Celal Bayar’a pek paye vermeseler de Adnan Menderes’i iktidar elitleri her fırsat bulduğunda ne kadar önemsediklerini anlatırlar. Tabii işin ironik tarafı -şimdi CHP ile aynı ittifakta bulunan- Demokrat Parti o seçimde 27 yıldır iktidar olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne “Yeter, söz milletin” diyerek son vermişti. Bugün de 21 yıldır başta olan bir iktidar var. Bu iktidarın ana parçası ise önce AKP Genel Başkanı sonrasında Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak kesintisiz liderliğini sürdüren Recep Tayyip Erdoğan.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gücünü iyice artıran Erdoğan, seçimi kaybederse ne yapacak? Kimin ne fısıldadığının önemi yok. 14 Mayıs 1950 Seçimlerinde CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ne yaptıysa, 14 Mayıs 2023’ün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da elbette onu yapacaktır. Eksik olan tek şey, 9 Mayıs 1950’de, tarihe dönemin İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’ın “İşte Paşam İstanbul” sözleriyle geçen Taksim Mitingi’nde İnönü'nün kurduğu şu cümleler:
“İşitiyorum ki, seçim propagandası esnasında bazı köylere Cumhurbaşkanı İnönü’nün, seçimin neticesi ile münasebeti olmadığı söylenmekte ve yayılmaktadır. Bu rivayetler ve telkinler her türlü ciddîyetten tamamiyle mahrumdur. Bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim ki, Cumhuriyet Halk Partisi seçimde çokluğu kaybederse, İsmet İnönü, tabiatiyle, ve elbette Cumhurbaşkanlığından çekilecektir.”