Bir Sahne: Boş Ev
Boş Ev. Final sekansı... Koca odaya girdiğinde Tae- suk’un ona görünmediğini, sadece Sunwha’ya göründüğünü anlarız. Yani adamın hayatında yer...
Boş Ev.
Final sekansı...
Koca odaya girdiğinde Tae- suk’un ona görünmediğini, sadece Sunwha’ya göründüğünü anlarız.
Yani adamın hayatında yer almayacak, Sunwha’nınkinde ise tüm gerçekliği ile yer alacaktır Tae-Suk.
Kendi mutlu aile resimlerinin önünde, onlarca uzaktan kumandalı kamera, güvenlik , kapı açma telefonu vs’nin önünde Sunwha film boyunca ilk defa konuşur ve “seni seviyorum” der.
O tabloda adeta ödülünü yakalayıp sarmalamış ,ürkek avıyla bir avcı gibi poz vermiş olan koca ile karısı arasındaki mesafe tam da o evliliğin, tablonun genişliği kadardır.
Tablodakinden tam tersi taraflarda durmaları bu gördüğümüz şeyde bir terslik olduğunu hissettirir.
Bu “Seni Seviyorum”u elbette evdeki Taesuk’a söylemiştir. Kocası da duyduğuna inanmakta zorlanır.
Ama “hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz” demiştir Shakespeare...
Herkes aşkına kavuşmuş mudur?
Tae- Suk mülkiyetten özgürleşmiş, sadece ihtiyacı olan sevgiyi alarak var olabilmekte midir?
Sun Wha artık özgür müdür?
Koca, bu kandırılmanın içinde mutluluğu bulmuş mudur?
Önce üçüne odaklanır kamera.
Kocası Sun Wha’yı kendisine bastırdıkça, o Tae Suk ile daha rahat öpüşebilmektedir adeta.
Kamera daha sonra sadece ikisinin öpüşmesine odaklanır. Çünkü ortada kocanın olması artık önemli değildir.
Extreme close up… çevrelerinden tamamen koparlar.
Ertesi gün, aydınlık bir sabahta Sun Wha kocasına kahvaltı hazırlar görünmektedir.
Canlanmıştır, konuşmaya başlamıştır.
Bir tablo olmaktan çıkıp canlı yaşayan biri olmuştur.
Çünkü Taesuk ile kahvaltı edecektir aslında. Lakin tablo hala oradadır.
Hala adamın malıdır.
Üç karakter birlikte yaşamaya başlar.
Kocası Sun-Wha’nın kendisi ile barış yaptığını düşünerek mutludur. Sun wha ve Tae Suk birbirleri ile birlikte oldukları için mutludur.
Ve ben kaçınılmaz olarak Schopenhauer ‘i düşünürüm:
“Her şeyden evvel hiçbir insan mutlu değildir
Bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur
Onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile.
Geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride
Ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir.”
Keza filmin nefis şarkısı Gafsa (Kafes) çalmaya başlar.
Taesuk isterse Sunwha ‘ya da görünmez olabilmektedir. Ama Sun Wha onu hissetmektedir.
Duygular duyulardan daha derindir çünkü. Aşk ise duyguların en güçlüsüdür ve..
Aşk oyunlar oynamaktır.
SunWha da bir kuş olur ve uçmaya başlar.
Gölgeleri birbirinin içine geçer ve aşk ile tek vücut olurlar.
Bedensel olarak bir arada olamayacaklarsa da başka bir boyutta birbirlerine aittirler.
İmkansızı mümkün kılan bir birleşmedir bu.
Sun Wha, Taesuk’u kendisi ve duvardaki fotosu arasına sıkıştırır. Onu her yerden sarmalar.
Sun Wha gölgesiyle birleşir. Bir olur.
Artık o eski Sun Wha , yani tablodaki suret yok olmuştur, hem de TaeSuk’un kafası, yani onun özgür ve özgürleştirici zihni sayesinde....
Birlikte tartıya çıktıklarında sıfır sayısı görülür.
Sıfır boşluk, yokluk, sonsuzluk ve hiçliği gösterir.
Sıfır sayısı birlik anlamına gelir ve dengeyi ve uyumu temsil eder.
O beden bütünleşmesinde yitirilen ağırlığı temsil eder, birliktelikte bulunan uyumu...
Aşkın kişiyi hafifletmesidir.
Tüm yüklerinden kurtulmuş ve birlikte ve bu sayede hiç olmuşlardır.
Yüksüz, ağırlıksız ve özgürlerdir.
Filmin sonuna geldiğimizde Tae-suk ile Sunwha hala hiç konuşmamıştır.
Girdikleri tüm evlerde ve karşılaştıkları herkes bolca konuşmaktadır ancak onların kelimeleri kırıcı, kötücül, mutsuzluk vericidir.
Onların ise kelimelere ihtiyacı yoktur.
“Karakterlerin iletişim kurmak için kelimelere ihtiyacı olması gerekmez, ancak gerçekten izleyiciyi boşlukları doldurmaya zorlamak için bu aynı zamanda bir stratejidir. Bu yüzden de film boyunca seyirciler kendi diyaloglarını ekliyorlar. Karakterlerin ne söyleyeceklerini seyircilerin hayal etmesini sağlamak filmde önemli bir noktaydı.” demiştir Kim-ki duk
Boş Ev “Yaşadığımız dünya bir hakikat midir yoksa rüya mı, söylemesi çok zor” diye biter...
Biz de çok zamansız giden Kim di Duk’un sözleriyle veda edelim: “Hepimiz birinin kilidi açıp bizi özgür bırakmasını bekleyen boş evleriz.”