İtiraz

İtiraz emek ister. Benim de itirazımın varacağı yer belli.

Dün akşam SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği'nin Yılın Kadınları 2022 Ödül Töreni'nde Türkiye'den ve Dünya'dan ses çıkaran, itiraz eden, karşısında aşılmaz bir baskı devleti olduğunu bile bile vazgeçmeden direnen kadınların geçidi vardı. Her birinin hikayesi izlendi, temsilcisi geldi, ödülünü aldı. Başta kadın mücadelesinde yıllardır emek veren, enerjisine hayran olduğum Gülseren Onanç olmak üzere, tüm ekibe "itirazın" tartışıldığı bu günlerde, "itirazın ne olduğunu" nefis bir görsellikle sahneye koyduğu için müteşekkirim.,

İranlı ve Afganistanlı kadınların canları pahasına, yaşamak ve haklarına kavuşmak için imkansızlığı reddederek yükselttikleri itiraz, savaşa karşı direnen Ukraynalı kadınların ve onlara destek veren bir kadın gazetecinin yükselttiği itiraz bir haber sitesinde okuduğumuz bir dış haber değil, yaşadığımız ülkenin de bir gerçeğidir.

Asla yalnız yürümeyeceksin

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile tanışmam 10 yılı geçti. Fidan'ı, Gülsüm'ü tanıdığımda her öldürülen kadının davasını sürdürme, ailelere destek olma, unutmama, unutturmama üzerine adeta yemin etmişlerdi. Karda kışta otobüslere doluşup Anadolu'nun bir şehrinin adliyesini dolduran bu güzel kadınlar erkek yargının kravat indirimi ile çarpışa çarpışa bugünlere geldiler. İtirazları öyle yüksek çıktı ki, bugün iktidar devleti "şunları kapatalım da seslerini keselim" kaygısında. Oysa itirazı daha da yükselttiğinin farkında değil. Çünkü bu kadınlar, bu ülkenin tüm şiddet gören kadınlarına "asla yalnız yürümeyeceksin" diyerek omuz verdiler.

İktidar mahkemelerinin tek elden çıkmış matbu kararları ile tutsak edilen Gezinin davasının kadınları ve erkekleri Mücella, Çiğdem, Mine, Can, Tayfun, Hakan, tüm zor koşullarına rağmen her gün üretiyor, ülkenin gündeminden kopmuyor ve itirazlarını sürdürüyorlar. Osman Kavala hayatını güçsüzler, haksızlığa uğrayanlar için itiraza adadı, ondandır tutsaklığı.

Horonlarla, Halaylarla

Çevre mücadelesinde mahkemelerin duvar olduğunu bile bile kadınlar atıyorlar kendilerini inşaat makinalarının önüne, "diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek" demeden dikiliyorlar kolluğun kalkanlarının karşısına. Onlar da biliyor iktidarın çevre rantını yargı yoluyla aşmanın güçlüğünü, ama itiraz ediyorlar, ama çadır kuruyorlar, ama dayanışarak nöbette türkü söylüyor, horona duruyor, halay çekiyorlar, hatta bazen gözaltına alıp darp da ediliyorlar.

Tıpkı Göktürk Yeşil Kalsın diye mücadele edenler gibi... Şahintepe geçilmez diyenler gibi... Kirazlıyayla, Amasra, İkizdere, Kadağları, Akbelen ve daha nice yaşam alanlarına saldırıya itiraz edenler gibi...

Tipide cübbeleri uçuşan

Kayyum rektöre itiraz ile başlayan, sıcakta soğukta, o güzelim cübbeleri tipide fırtınada uçuşan, yağmurda ıslanan, güneşte kuruyan o değerli akademisyenlerin 757 gündür Boğaziçi Üniversitesi'nde özgür üniversite için devleştirdikleri o direniş, o bekleyiş, o kocaman itiraz da mı örnek değil?

Ülkenin her yerinden işçilerin emekçilerin evlerine bir parça daha ekmek götürmek, ya da eşit işe eşit ücret için günlerce evlerine gidemeden çocuklarını eşlerini ailelerini göremeden, işsiz kalma pahasına yükselttikleri itirazlar olmasa nasıl kazanacaklar?

Nedir "güçlü" aile?

Bugün nefret suçunun hedefi haline getirdikleri LGBTİ+ bireylere yalnızca rahat bir nefes aldırmak için mücadele eden aileleri tek bir sözleri ile kocaman laflarınızın içinin ne kadar boş olduğunu yüzünüze vurabilir. "Güçlü bir ailede LGBT diye bir şey olabilir mi?" lafını "En güçlü aileler LGBTİ+ bireylerin aileleridir" diye yanıtlayan bu onurlu itiraz hiç yenilir mi? Sporda, sanatta, medyada farklı oldukları, farklı göründükleri bahanesiyle "genel ahlak" adı altındaki eril ahlakın saldırısına uğrayan kadınlar direndikleri, öyle yaşamaktan, öyle giyinmekten, öyle boyanmaktan, öyle dans etmekten, öyle konuşmaktan vazgeçmedikleri için güçleniyor itirazlar, güçleşmiyor. Bugün tüm tehditlere rağmen bir siyasetçi kadın, Aysel Tuğluk hasta tutsaklıktan kurtulsun diye 1000'lerce kadın imza veriyor ve başarıyorsa bilin ki itiraz güçlenerek büyüyor.

İtiraz emek ister

Soma'da, Aladağ'da, Çorlu'da, Hendek'te daha nice katliamlarda aileler "mahkemenin vereceği karar belli, ceza davası açıp ne olacak" demeden can veren evlatlarının, eşlerinin hakkının peşinde koşuyorlar. Zeliha kızının kanlı pantolonu elinde, Mısra oğlunun anıları her gün dilinde olmasa Çorlu'da o mahkemeye o müdürler gelebilir miydi.

İtiraz emek ister. Benim de itirazımın varacağı yer belli.

İtirazım "Diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK). O üyeleri atayan kim Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara. Hatırlarsanız İstanbul seçimlerinde aynı zarfın içerisine dört oy pusulası koyuyorsunuz. Efendim üçü doğru biri yanlış. Talimat geldi de onun için yaptılar. Dolayısıyla bizim Erdoğan'ın aday olup olmamasına kilitlenmek gibi bir düşüncemiz yok" diyen ve hemen ardından salı günü grup toplantısında bu düşüncesini "YSK ile söylediğim bir şey tartışılıyor. YSK'ya güvenmediğimi Mısır'daki sağır sultan duydu. YSK'nın hangi olaylarda nasıl karar vereceğini hepimiz biliyoruz. Sanki biz başvuracağız da YSK gelip Anayasa'ya uygun karar verecek. Akıl var mantık var, iradesini saraya ipotek eden adama hakim mi denir? Hala bunu öğrenmediniz mi? Hangi kararları alacaklar biliyorum. Eğer YSK'ya güvenseydik sandık güvenliği için çalışmazdık. Yargıya, YSK'ya güvenmiyoruz" diyerek yineleyen Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözlerine.

Ama ben bu sözleri onun kadar güzel kuramadığım için buraya doğrudan yazacağım. Yargılananın kim olduğuna bakmadan yalnızca hukukun içinde olmaya özen gösteren bir avukat, Çiğdem Koç'un sosyal medya hesabındaki itirazı ile itiraz edeceğim:

"Bu söylediğinizi her gün yaşıyorum ve herkesten daha iyi öğrendim Sayın Kılıçdaroğlu. Arkadaşlarım, müvekkillerim hapiste. Ama hukuk mücadelesi her zaman sonuç almak için olmaz, hukuka en çok hukuksuzlukta ısrar edilir.

Cumhurbaşkanı adayım sizsiniz ama bu başka iş. Lütfen."

Etiketler
Melda Onur