Türkiye’nin her şekilde zemini kaydı

İyi Parti lideri Meral Akşener’in, 3 Mart günü o ortak metne imzayı atmış olmasına rağmen diğerlerinin kararıyla hemfikir olmadığı açıkça belliydi. Herkes masadan bir ayrılma bekler olmuştu...

“Düne ve bugüne sıkışmadan”

Dün akşam Millet İttifakı’nın masada kalan liderlerinin toplantısından çıkan metinde bir cümle dikkat çekiciydi. “Düne ve bugüne sıkışmadan…” Dün ve bugün kelimeleri bir geneli değil, bizzat 3 ve 4 Mart günlerini temsil ediyor.

Meral Akşener’in masayı terk etme noktasına gelip, bu ayrılışı pazarlık kapısı bırakacak şekilde politik bir üslupla yapmak yerine, öfke nöbetiyle masayı devirme hamlesine karşı, geride kalanların sükunetini koruma gayreti içerisinde olduklarını görüyoruz. Zaten programlarını değiştirmeyip, artık adı belli olan cumhurbaşkanı adaylarını açıklamak için daha önceden verdikleri 6 Mart Pazartesi tarihini işaret etmeleri bunu gösteriyor.

İmza ne zaman atıldı

İyi Parti lideri Meral Akşener’in, 3 Mart günü o ortak metne imzayı atmış olmasına rağmen diğerlerinin kararıyla hemfikir olmadığı açıkça belliydi. Herkes masadan bir ayrılma bekler olmuştu. Peki bu üslup bekleniyor muydu? Görünen o ki çoğunluk beklemiyordu. Ama kulislerden anladığım kadarıyla “bu açıklamanın bu sertlikte olabileceğini tahmin edip, olmamasını dileyen” İyi Partililer az buz değil.

Böylesine şahin bir açıklamanın, politikanın kurucu ve yıkıcı özneler olan liderlerin dışında, arabulucu ve yapıcı olan kurmaylar için hiç iyi olmadığı, ellerini zora sokucu olacağı aşikar. Zaten daha sonraki açıklamalar da “böyle bir sertlik olursa nasıl davranılmalı” konusunun çalışılmamış olduğunu gösteriyordu.

En başından bu sert kalkışın gerekçesi de muğlak. Bu gerekçe öncelikle “masadan kalkmadık, atıldık” diye izah edildi. Masadan atılma sözü elbette mecazi olmalı. O masadan Meral Akşener’i atabilecek ya da atmaya teşebbüs edebilecek kimse yok. Akşener’in önerisinin dikkate alınmaması ile böyle hissettiği söylendi. Bu atılmak değil tabii. Hatta iddia edildiği gibi kendisine “isterseniz kalkabilirsiniz” dendiği sırada, o imza zaten atılmış mıydı da orada öyle kaldı? Çünkü aksi takdirde o imzanın atılmamış olması gerekti.

Esas Parti olma

Akşener 5’e karşı 1 kişi olarak önerisinin dikkate alınmamasına içerlenmişti. Ama bu dikkate alınmamanın ya da diğer ikna edemiyor oluşunun tarihi yeni değil, bence uzun süredir böyle. 6’lı masanın da bu noktada tıkanmış olduğu çok belli. Hani herkesi yıldıran bir “toplanıp toplanıp sadede gelememe halinin” 5’e karşı 1 karşıtlığı olduğu açık.

Masada 6 lider var ama şu an bazı iyi partililerin açıklamalarından masanın, diğer oy oranı düşük 4 partisini çocuk oyunu diliyle “fasulyeden” kabul ettikleri görülüyor. Zira “oy oranı yüzde 1-2 olan partilere milletvekili verme pazarlığı” diye masayı izah eden iyi partililer de oldu. Akşener ikinci büyük parti ve güçlü bir kadın olarak CHP’ye aday kabul ettirme yarışında bu ısrarını sonuna kadar sürdürdü. Akşener’in burada, 2018 seçimlerinde muhalefetin Abdullah Gül’ü aday göstermesine direnişi ile takdir toplamasından gelen bir özgüveni cebine koyduğunu düşünüyorum. Haksız da değil. Ama Kemal Kılıçdaroğlu da bir Abdullah Gül değil, hele sıtma hiç değil.

Miladın ardından

Peki ısrarı neydi? Diğer 4 liderin onay verdiği Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçilmesi, kendi önerdiği adaylardan birinin görüşülmesi. Kimdi onlar? Millet İttifakının CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. “Bu adaylar CHP değil Millet İttifakı adayları” bakış açısıyla iki belediye başkanının esas partilerine karşı bir adaylık çıkışı yapabileceklerini de umut etmiş. Bu çağrıyı 80 milyonun karşısında da yaptı. Uzun zamandır ikisini de adaylık için yokladığı biliniyordu.

Ama bu günlerin üzerinden bir milat geçti. Yani 6 Şubat. 6 Şubat’tan sonra ülke eskisi gibi olamayacak, oldurtulmak istense de olamayacak. Çünkü Türkiye’nin her şekilde zemini kaydı.

6 Şubat ile birlikte yıkılan şehirlerin insanlarının yanına koşan yerel yöneticiler ve büyükşehir belediye başkanları artık şehirlerini yaklaşan yeni depremlere ya da bu büyük deprem silsilesinin yaratacağı göç dalgasına hazırlamalılar. Depremin ardından sorumlu oldukları il ve ilçelerde büyük bir başarıyla vatandaşın yardımına koşan Millet İttifakı ve CHP Belediyeleri deprem gündemlerine gömüldüler bile. Ekrem İmamoğlu günlerdir ekibini toplayıp depreme karşı güçlendirme, yenileme, önlem çalışıyor. Günler süren toplantıların ardından geçen hafta deprem eylem planlarını kamuoyuyla paylaştı. Deprem kuşağında olmayan Ankara ise büyük bir depremzede göçüyle karşı karşıya. Kendilerini güvende hissetmek isteyen depremzedeler Ankara’ya gidiyor. ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın gelenler iş ve barınma vadetmesi de bu güvenli göçü hızlandırmış olabilir.

Yani büyükşehrin belediye başkanlarının da üzerinden milat geçti.

Kılıçdaroğlu’nun Miladı

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da üzerinden milat geçti. Öyle geçti ki “siyaset üstü” söylemini bir kenara bıraktı. Zira partimizin (CHP’li olarak söylüyorum) “siyaset yapılacak günler değil” ya da “bu konu siyaset üstü” gibi söylemleri, özellikle bu tür büyük felaketler sonrası sıklıkla duyduğumuz ve itiraz ettiğimiz bir durumdu. Kemal Kılıçdaroğlu ilk kez bu depremin ardından ve zaman kaybetmeden “bu iş siyasidir” dedi, bu büyük doğa olayının içindeki insan yapımı felaketi gösterdi.

Kılıçdaroğlu ilk günden beri depremzedelerin yanında ve belki de liderliğinin en etkili günlerini yaşıyor. Ne Türkiye eski Türkiye, ne Kemal Kılıçdaroğlu, ne ben, ne siz, ne onlar…

AKP ve Cumhurbaşkanı da miladın farkında, ama eski Türkiye’de yaşam alanı buldukları için oradan kopamıyor; sevdiklerini kocaman inşaatların altında bağıra bağıra günlerce yardım beklerken yitirmiş insanları yine inşaat vaatleri ile eski Türkiye’ye geri çekmeye çalışıyor. Adeta monopoly oynayan usta bir oyuncunun zar atıp evleri arazileri istiflediği gibi hayali inşaatları tarım arazilerine, üniversite arazilerine yerleştiriyorlar. Oysa vatandaş inşaatta doyma noktasına ulaştı. Yan yatmış, geri yatmış, yarısı yerin dibine geçmiş ya da un ufak olmuş inşaatlar ve vaatleri artık kusma hissi veriyor. AFAD’ıyla, Kızılay’ıyla milat öncesi kalmış bir iktidar ise “asrın felaketi” söylemiyle eski Türkiye zeminini yeniden altımıza çekmeye çalışıyor.

Fırsat bu fırsat İstanbul’un sağlam zeminli kuzeyini işaret eden İnşaat Bakanı, yıllardır arzu ettikleri kuzeye yeni bir İstanbul projesini anlatıyor. Deprem İstanbul’a hızla yaklaşırken, iktidar gözünü Kuzey Ormanlarına dikmişken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bizi bırakıp nereye gidecek? Depremzedeler şefkati Ankara’da arayacakken Ankara Belediye Başkanı seçim meydanlarına mı koşacak?

Kazanacak Aday söylemi

Meral Akşener bu değişimi bu miladı nasıl göremiyor. Büyükşehirlerin belediye başkanlarına en çok ihtiyaç duyduğu şu zamanda, masaya “açıktan istekli” bir aday önermeyip belediye başkanlarına çengel atmaya gerçekten benim aklım almıyor. Vatandaşa bile sorsanız “artık yerlerinde otursunlar” der.

Aslında aklımın almadığı başka bir şey de var? Kazanacak Aday - Kazanmayacak Aday listesi yaparak Kılıçdaroğlu’nu kazanmayacak adaylar arasına koymalarının gerekçesi. Kılıçdaroğlu’nun kesin kes kazanamayacağına dair somut bir anket soncu mu var yaptırdıkları ve açıklamadıkları? Keşke bunu açıktan paylaşsalardı. Yoksa kendi duyguları da olan mezhep farkı çekincesini sokaklardan çantalarına toplayıp, gelip 6’lı masaya boca mı ediyorlar. Oysa siyasetçinin misyonu gedikleri parmak sokup büyütmek değil, yamamak, bitiştirmek, tahkim etmektir.

Kazanacak aday değil adayın kazandırılması, seçilecek aday değil adayın seçilmesi için çalışma üzerine konuşmak daha sağlıklıdır. Belki böyle gelselerdi masaya kendileri de aday olurdu. Kadın aday olarak belki destek de bulurdu.

Bekleyip göreceğiz

Ama belki de amaç kamusallığı savunan, 5’li çetelerle uğraşacak, iktidara para pul hesabı soracak bir adayın risk taşıdığını görmektir. Bilemiyorum. Pazartesi ne olacağına bakıp kolay olmayan tahminleri yürütmek zor.

Zira bu satırları yazarken Meral Akşener ile Ersan Şen’in (cumhurbaşkanlığı adaylığı için) görüşeceği haberi düştü. Eğer bu ciddi ise görünen o ki iş İyi Parti cephesinde iyice sulanacak. Ancak bir tehlikeyi de hatırlatmadan bitirmeyelim. Bundan sonraki süreçte İyi Partinin hedefi, Millet İttifakı ile cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aynı yönde hareket etmesi muhtemel Emek ve Özgürlük İttifakı, Sol partiler ve özellikle de her devrin kara koyunu HDP olabilir. Hatta masadan kalkma gerekçesini değiştirip böyle sunulabilir. Bekleyip göreceğiz.

Etiketler
Meral Akşener Kemal Kılıçdaroğlu Altılı masa Melda Onur