Tutku Boşluğu: Bir acı Cape Gülüşü
Kölelere değer vermek için sıklıkla diş sağlığını kullanan köle patronlarını baltalamanın bir yolu. Bugün ise kişilere göre değişen sonsuz sayıda gerekçesi var; moda, farklılık, güzel ıslık çalma, aşk, tutku, cinsellik... En çok da "renkli kültürün bir parçası olmak"
Güney Afrika'nın "nispeten" güvenli, "nispeten" eşitlikçi ve gülen yüzlü şehri Cape Town ve elbette yüzyıllardır yaşanan acıların tam da kalbinde oturuyor. İşte o gülümseme de tıpkı yüzyıllar sonra yeniden moda olan "Tutku Boşluğu" gibi. Hüzün verici.
Yedi yaşından beri, sağlık sorunları yaşayan bir çocuktu. Ailesi verem olmasından endişe ediyordu. Doğup büyüdüğü İngiltere'nin nemli ve soğuk iklimi yerine onu daha güneşli bir ülkeye göndermek en iyi seçenekti. Böylece 17 yaşındaki gelen Cecil Rhodes, 1870 yılında Güney Afrika'ya yola çıktı.
Afrika Cecil'e çok iyi geldi, ama onun Afrika'ya pek iyi geldiğini söyleyemeyiz.,
Bir İngiliz Kolonisi olan Natal'da kısa süre tarımla uğraştı ama daha sonra ağabeyi Herbert ile birlikte Ekim 1871'de Kuzey Cape Eyaletindeki Kimberley'e gitti. Kimberley'de 1867'de elmas bulunmuştu. İşte Cecil ve Herbert'i çeken de elmas oldu. Zayıf, çelimsiz Cecil Rhodes elmas ile büyüdü, güçlendi. Dünyanın en ünlü sömürgeci ve emperyalist iş adamlarından biri oldu. Kimberley'in daha bir maden kasabası olduğu ilk günlerinde burada De Beers elmas şirketini kurdu; dünya elmas tekelinde söz sahibi oldu. Rhodes faaliyetlerini bütün Güney Afrika'ya yaydı. Bugün kendi mezarının da bulunduğu Zimbabwe ve komşu ülkelere yayılan topraklara Rhodesia (Rodezya) adı verilecek kadar güçlü biriydi. Böylesine güçlü bir sömürünün Afrika kıtasında geleceğe dönük nasıl sosyal ve siyasal travmaları biriktireceğini tahmin etmek güç değil.
Apartheid'in Tohumları
Cecil Rhodes Cape bölgesinden siyasete girdi; 1890'da Cape Colony'nin Başbakanı oldu. Siyahları topraklarından kovmak ve endüstriyel kalkınmayı hızlandırmak için çeşitli Parlamento Kararları çıkardı. Rhodes'a göre, siyahları çalışmaya teşvik etmek ve alışkanlıklarını değiştirmek için topraklarından sürmek gerekiyordu; zira gelecekte onda dokuzu hayatlarını el emeği ile kazanmak zorunda kalacaklardı; bu duruma ne kadar erken alışırlarsa o kadar iyi olacaktı. 1894 tarihli bir yasa ile siyah Afrikalıların yasal olarak ellerinde tutmalarına izin verilen toprak miktarını sınırlayarak, siyah nüfusu haklarından daha da mahrum etti. 1913 tarihli Yerli Toprak Yasası'nın ilk mimarlarından biriydi ve bu yasa, ülkede siyah Afrikalıların yerleşmesine izin verilen bölgeleri %10'dan daha azıyla sınırlayacaktı. Rhodes, "yerliye çocuk muamelesi yapılmalı ve oy hakkı reddedilmeli. Güney Afrika barbarlığıyla ilişkilerimizde Hindistan'daki işler gibi bir despotizm sistemi benimsemeliyiz" diyordu.
Dünya Britanya Olsun
Tabii siyasetini, bölgenin ilk işgalcileri olan Boerler'in iktidarını bitirip Britanya'nın egemenliğini sağlamak için kullandı. Zira Rhodes, Britanya İmparatorluğu'nu genişletmek istedi; çünkü ırkının kaderinde büyüklüğün olduğuna inanıyordu. Bir İngiliz Milletler Topluluğu hayali vardı. Hatta tüm dünyayı İngiliz egemenliği altına alacak gizli bir cemiyet yaratmak istiyordu. En büyük proje hayali ise Kahire'den Cape Town'a bir demiryolunun yapılmasıydı.
Geçen hafta size Cape Town'daki Şirket Bahçelerini (Company's Garden) anlatmış ve flora zenginliğiyle dillere destan bu bahçelerde karşılaştığım bir heykelden söz edeceğimi söylemiştim. İşte bu heykel Cecil Rhodes'a ait. Ama şunu belirtelim ki artık Cecil Rhodes, Beyaz Afrika için de İngiltere için de bir kahraman olmaktan çıktı.
#RhodesMustFall
Örneğin Zimbabwe'de bulunan Rhodes'in mezarının "Afrikalı atalara hakaret" olduğu ve varlığının bölgeye kötü şans ve kötü hava getirdiği söylenerek İngiltere'ye gönderilmesi istendi. Ayrıca verilen bir okulun adının değiştirilmesi istendi. Ama çoğu insan "isimlerin yaşadıkları yerlerin ülkenin çeşitli kimliğini ve kültürel mirasını yansıttığı, hükümetin ülkenin tarihini kucaklaması gerektiği" gerekçesiyle istemedi. Öte yandan 2015'te Rhodes Yıkılmalı hareketi (#RhodesMustFall) ile başlayan öğrenci protestoları sonucu Cape Town Üniversitesi'ndeki Rhodes heykeli kaldırıldı. Bir benzeri ise Oxford'da sürüyor. Hatta kaldırılması için eylem yapanlar arasında Rhodes Bursu alanlar da var bunun herhangi bir çifte standart veya ikiyüzlülük olmadığını söyleyip, "bu burs sessizliğimizi satın almaz diyorlar. Doğru, zira Rhodes bu kıtadan çok şey aldı ve büyük bir travma bıraktı.
Beyazlar birleşiyor
Bölge yıllarca Hollanda kökenli Afrikaner çiftçilerle, İngiliz Sömürgeciler arasında çatışmalara sahne oldu. 1881 ve 1902 yıllarında tarihe Boer Savaşı olarak geçen iki savaşın sonunda kazanan İngiltere oldu. İngiltere 1910'da, beyazlara "durun siz kardeşsiniz" der gibi Cape Kolonisini iki mağlup Boer Cumhuriyeti ve İngiliz kolonisi Natal ile birleştirerek Güney Afrika Birliği'ni kurdu. Cape Town ise Birliğin başkenti oldu. Apartheid'li yıllara dek Cape Town, Güney Afrika'daki farklı ırkların birlikte yaşadığı ve Cape Nitelikli İmtiyazı adı altında bir sistemin uygulandığı şehirlerden biriydi. Örneğin milletvekili seçimlerinde oy kullanma hakkı, ırktan bağımsız olarak tüm erkeklere eşit olarak uygulanırdı.
"Kara Tehlike"
Ancak 1948 seçimleri her şeyi değiştirdi. Ulusal Parti, Afrikanca "kara tehlike" anlamına gelen "swart gevaar" sloganı altında bir ırk ayrımcılığı platformunda iktidar oluyordu. Böylece Cape Nitelik İmtiyazı ortadan kalktı ve tüm alanları ırka göre sınıflandıran Grup Alanları Yasası uygulanmaya başlandı. Eskiden Cape Town'un karışık ırkların yaşadığı banliyöler ya apartheid yasalarıyla tasfiye edildi ya da yıkıldı. Bunun Cape Town'daki en kötü şöhretli örneği Altıncı Bölge'ydi. 1965'te sadece beyazların yaşadığı bir bölge ilan edildikten sonra tüm konutlar yıkıldı ve 60.000'den fazla kişi zorla yerlerinden edildi. Grup Alanları Yasası beyaz olmayanları beyazlar için ayrılmış daha merkezi kentsel alanlardan çıkarıp Cape Flats denen yerleşimsiz bölgeye, hükümet tarafından inşa edilen kasabalara gitmeye zorladı. Beyazların bölgesine geçiş izne tabiydi. Bu zoraki ayrılık kayıtlı işi olmayanın yasadışı yaşamasına, bu yasadışılığın ise şiddetle bastırılmasına neden oldu.
Acı Yıllar
Güney Afrika'da Apartheid rejimine karşı mücadele çok yıllar sürdü, çok can aldı, çok kişi evinden barkından oldu. Cape Town ve bölgesi de bu mücadelenin en ağır koşullarının yaşandığı yerlerden biri oldu. Dünya özgürlük tarihine mal olan çok sayıda da lider Cape Town'dan geçti. Bu liderlerden en ünlüsü elbette Apartheid Rejiminin sona ermesinde emeği olan ve Ülkenin Babası unvanlı Nelson Mandela. Apartheid döneminde avukat olan Mandela eylemleriyle ırkçı hükümetin hedefi oldu ve dava arkadaşlarıyla birlikte 1964 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkumiyetinin 18 yılını geçirdiği Robben Adası, Cape Town merkezinden 10 kilometre uzaklıktaki eski bir hapishane adası. İçinden geçen birçok ünlü siyasi mahkumu ve işkenceleriyle ünlü. Mandela ve arkadaşlarının hapiste olduğu süre sokaklarda gösteriler ve şiddet hiç bitmedi. Bunlardan en acısı ise Soweto'daki lise öğrencilerinin 16 Haziran 1976'da daha iyi eğitim için başlattığı yürüyüşe mermi yağdıran polise göre 176 çocuk, yerel kaynaklara gör 700 çocuk öldürüldü.
Siyah Bilincin Babası
Ölümünün ardından daha çok ün kazanan Stephen Biko ise Apartheid'e karşı hareketin en eski simgelerinden biri haline geldi ve siyasi bir şehit ve "Siyah Bilincin Babası" olarak görülüyor. Afrikalı milliyetçi ve Afrikalı sosyalist olan Biko, 1960'ların sonlarında ve 1970'lerde Siyah Bilinç Hareketi olarak bilinen ırkçılık karşıtı tabandan gelen bir kampanyanın ön saflarında yer aldı. Biko, siyahların kendilerini herhangi bir ırksal aşağılık duygusundan kurtarmaları gerektiğine inanıyordu, bu fikri "siyah güzeldir" sloganını yaygınlaştırarak ifade etti. Apartheid Hükümeti, Biko'yu yıkıcı bir tehdit olarak görmeye başladı ve faaliyetlerini ciddi şekilde kısıtladı. Bu yasağı delerek 17 Ağustos 1977'de Cape Town'a giden Biko dönüşte yasak ihlali nedeniyle ettiği için tutuklandı. Dövülerek, işkence edilerek öldürüldü. Cenazesine binlerce kişi katıldı.
Apartheid'in Sonu
1989 seçimlerinde devlet başkanı olan Frederik Willem de Klerk, Apartheid'in sona ererek Güney Afrika'da yeni bir dönemin başlaması için bir adım attı ve Mandela ile arkadaşlarını cezaevinden çıkarttı. Apartheid rejiminin sonunu belirleyen en ünlü anlardan biri Nelson Mandela'nın, 11 Şubat 1990'da serbest bırakıldıktan saatler sonra Cape Town Belediye Binası'nın balkonundan ilk halka açık konuşmasını yapması oldu. Ülkede ırkçı yasaların kaldırılması, kanunlar önünde eşitliğin sağlanması, çatışmaların sona erdirilerek geçmişle yüzleşme yapılmasının da içinde olduğu uzun ve yoğun bir çözüm süreci yaşandı. İlk demokratik seçim dört yıl sonra, 27 Nisan 1994'te yapıldı ve Nelson Mandela devlet Başkanı oldu.
Cape Gülümsemesi
Seneye Apartheid'in sona erişinin 30 yılı olacak. Peki her şey çözüldü mü? Bugün hala ülkeyi beyazların yönettiği, siyahların hala yoksul ve düşük ücretli işlerde çalıştığı eleştirileri var. Ancak kıta geneline bakıldığında, çatışmaların sona erdiği ender bölgelerden biri Güney Afrika. Ama şiddet şekil değiştirdi. Bu konuya haftaya Johannesburg'u anlatırken değineceğiz. Cape Town'a dönersek, orada da hayat Cape Gülümsemesi gibi. Ya da diğer adıyla Tutku Boşluğu. Bu Cape Town'lular arasında bir trend. Kökenin çok eskilere dayandığı, Apartheid dönemi ile yeniden moda olduğu şimdilerde de bir kimlik haline geldiği söyleniyor. Bu trend ön üst 4 kesici dişin çekilerek yaratılan ağızda yaratılan boşluk. Bunu uygulayan insanların çoğu, Apartheid hükümeti tarafından zorla yerlerinden edilenler için tahsis edilen Cape Flats'ten geliyor. Kökenleri bazı kölelerin vücutlarının kontrolünü geri almanın bir yolu olarak kendi dişlerini çıkardıkları 17. yüzyılın ortalarına atfediliyor. Kölelere değer vermek için sıklıkla diş sağlığını kullanan köle patronlarını baltalamanın bir yolu. Bugün ise kişilere göre değişen sonsuz sayıda gerekçesi var; moda, farklılık, güzel ıslık çalma, aşk, tutku, cinsellik... En çok da "renkli kültürün bir parçası olmak"
Bence ise hakkını almış ama hakkaniyetsiz kalmış bir ırkın yarım kalmış gülümseyişi gibi.
Haftaya Johannesburg'dayız.