'Domuz Eti Skandalı'nın Ardından... Gıdada Türkiye’yi Çok Zor Günler Bekliyor!

Buz dağının ufak bir parçası, Taklit-Tağşiş Listesi anlık olarak yayınlanıyor. Doğru ama yetersiz bir karar. Yetersiz olduğunu açıklanmayan ve tespiti yapılmayan durumlarla beraber Taklit-Tağşiş Listesi’nin açıklanmasının ardından çıkan tartışmalarda ayan beyan görüyoruz. AKP’nin gıda politikaları gıda hakkını koruyamadığı gibi büyük bir güvensizlik artıyor.

Gıda denetim sistemi bir önleyici değil, doğrulayıcı bir sistem. Gıda denetimlerinin sonucunda sorunlar tespit edilir, veriler anlamlı hale getirilir, sistem içerisinde ve gıda politikalarında aksaklıklar giderilir. Bu ulusal çapta bir gıda güvenliği kültürünün oluşup oluşmadığıyla ilgili de fikir verir. Türkiye’de ulusal çapta oluşmuş bir gıda güvenliği kültürü yok bugün.

Taklit-Tağşiş Listesi de bir sonuç değil. Asıl olay örgüsünün başladığı nokta Taklit-Tağşiş Listesi. Bu noktada gıda denetim mekanizmasının bir olay yeri inceleme ekibi gibi çalışarak iz sürmesi ve delil toplaması gerekir. Gıda sahtekarlığının temel kaynağı bilimsel delillerle beraber net bir biçimde ortaya koyulmalı. Yoksa bu listede yer alan herkes bir noktadan sonra kendine kumpas kurulduğunu iddia edecek.

Tarım ve Orman Bakanlığı çok ciddi laboratuvar alt yapısına sahip. Çok önemli analiz cihazları ve yetkin personeli bulunuyor. Fakat hem laboratuvar hem de personel sayısı yeterli değil. Aynı durum gıda denetim ekipleri için de geçerli. Gıda denetimlerinde bulunan gıda mühendisi sayısı oldukça düşük. Denetimler nitelik olarak yetersiz.

Bunun yanı sıra Tarım ve Orman Bakanlığı gıda denetimi gerçekleştiren personellerine de sahip çıkmıyor. İşini iyi yapmaya çalışan personellerini bir noktada engelliyor. Bakanlık’a karşı açılan davalarda muhatap olarak personellerini gösteriyor. Bu da gıda denetim sisteminin iyice bozulmasına neden oluyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı Dava Açmalı

Liyakatsizlik, siyasi çıkarlar, yetersiz sistem ve alt yapı neticesinde kamu otoritesiyle yurttaş arasındaki güven bağı yok oluyor. Hiçbir yurttaş bugün Tarım ve Orman Bakanlığı’na güvenmiyor. Taklit-Tağşiş Listesi’nde yakalanan gıda işletmesinin sermayedarına inanmayı tercih ediyor. Sonucunda işini iyi yapan kamu çalışanları zan altında kalıyor, gıda mühendisliği mesleği zarar görüyor.

Türkiye’nin Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’na olan ihtiyacı her olayda kendini gösteriyor. Ulusal çapta gıda güvenliği stratejisi oluşturması ve bir gıda güvenliği kültürü yaratması gerekiyor. Gıda denetim sisteminin nitelikli denetimler yapması ve tespit ettiği sorunlarda olay yeri inceleme ekibi gibi çalışması da kaçınılmaz. AKP’nin bunları başarabilecek bir vizyonu, stratejisi ve politik zekâsı yok.

Bunlar olmadığı gibi hukuki olarak kamu kurumunu koruyacak, işini iyi yapan kamu personellerinin arkasında duracak, nelerin olduğunu ortaya çıkartılmasını sağlayabilecek bir omurgası da yok. Gıda alanında Türkiye’yi çok zor günler bekliyor.