Gıda Fiyatlarını Asgari Ücret Zammı Artırmıyor

"Çözüm kendini gösteriyor. Gıda alanında kamusallığı artırmak. Artırılana kadar yurttaş fakirleşmeye ve sağlığından olmaya devam edecek."

"Asgari ücret yükselirse gıda fiyatları yükselir" şeklinde bir tez var. Bu "faiz sebep, enflasyon sonuç" tezi kadar saçma. Bu tezlerin algısı aynı yerden yönetiliyor. Gıda fiyatlarını yükselten AKP’nin gıda politikaları. Yurttaşın gıda hakkını ihlal eden de AKP’nin gıda politikaları.

AKP KONTROLÜ TAMAMEN KAYBETTİ

Gıda alanında hakimiyetin tamamı neredeyse özel sermayenin elinde. AKP iktidarı, gıda alanındaki kamu kurumlarını özelleştirerek bu alandaki kamusal hakimiyeti tamamen kaybetti. Gıda denetim mekanizması zaten kusurlu. Gıda kontrol görevlileri, ikamet ettiği bölgedeki gıda işletmelerini denetliyor. İşletme sahipleriyle yüz yüze bakıyor günün sonunda.

Denetim faaliyetine karşı dava açıldığında gıda kontrol görevlileri bir başına kalıyor. Bakanlık davalara müdahil olmuyor. Bakanlık yapısı ilkel ve hantal. Yazışmalar, evrak transferleri ve arşiv taramaları iş yükünü büyük bir ölçüde artırıyor. Bu sorunlar karşısında gıda kontrol görevlileri, gerçekleştirdiği denetimlerde sorun tespit etmekten uzak duruyor.

Gıda üretiminden kamunun çekilmesi sermaye sahiplerinin faaliyet alanlarına göre lobicilik yapmasına giden yolu açtı. Küçük sermaye sahipleri de alan hakimiyetini kullanıyor. Gıda-tarım alanı istihdamın yüzde 25’ini, gayrisafi yurt içi hasılatının yüzde 21’ini oluşturuyor. 800 bine yakın gıda işletmesi resmi olarak faaliyet gösteriyor. Bunların yüzde 80’i küçük ve orta birimdeki işletmeler.

Bu işletmelerin gıda bilimi konusunda eğitim almış yurttaşları sorumlu yönetici olarak istihdam etme zorunluluğu bulunmuyor. Üretim faaliyeti ve gıda güvenliği sermaye sahibinin istediği gibi, üretimde bulunan en nitelikli ustanın gerekli gördüğü kadar yürütülüyor. Mahallenin kasabı, fırını, manavı, çay ocağı, büfesi bu kapsamda. Kayıt dışı istihdam da yine bu işletmelerde görülüyor. Bakanlıkların nitelikli bir denetimde ve tespit ettiği her soruna karşı cezai yaptırımda bulunma ihtimali imkansıza yakın. Böyle bir şeyin olması bu işletmelerin çok büyük bir kısmının kapatılması ve işsizliğin çok ciddi anlamda artması anlamına geliyor.

Büyük gıda işletmelerinin sahip olduğu yüzde 20’lik alanın da ülkeye getirdiği sermaye çok büyük. Gıda bilimi konusunda eğitimli yurttaşları istihdam ediyorlar. Kayıt dışı istihdamda bulunma ihtimalleri yok gibi. Gıda güvenliğine karşı oldukça titiz davranıyorlar. Neredeyse yok denilebilecek kadar soruna sahipler. Fakat iş bir noktada yurttaşın aleyhine dönüyor. Gıda fiyatlarını istedikleri gibi düzenleyebiliyorlar. Gıda politikalarına doğrudan etki edebiliyorlar. Gıda hakkını ihlal eden düzeyde fakat etki ettikleri politikalar nedeniyle yasal olarak istedikleri içerikte ve biçimde gıda üretebiliyorlar.

AKP iktidarı tamamen teslim olmuş durumda gıda alanında. Yurttaşın lehine gıda politikası üretemeyecek noktada. Gıda hakkı ihlallerini yok sayıyor, yurttaşın gıda hakkını koruma ve sağlama görevini inkar ediyor. Ne küçük sermaye sahibine ne de büyük sermaye sahibine karşı nitelikli denetimler gerçekleştiremiyor, sorun tespit etmek istemiyor ve mecburen göstermelik cezai yaptırımlar uyguluyor. Gıda kontrol görevlilerinin faaliyetleri AKP iktidarının siyasi ikbaliyle çakışırsa gıda kontrol görevlilerinin kulağı çekiliyor.

SERMAYENİN KARI KORUNUYOR

Gıda fiyatlarında sermayenin kar marjını artıran dört ana etmen var. Büyük ölçüde spekülasyonlar kar marjını ciddi oranda artırıyor. Finansal düzenlemeler, fırsatçılık ve kamu kontrolünün olmayışı da sermaye lehine kar marjının artmasını sağlıyor. Kamusal üretim neredeyse tamamen bitmiş durumda. Spekülasyonlar önlenemiyor. Ciddi bir fırsatçılık ortamı sağlanıyor. Yapılan komik düzeyde asgari ücret zammı gıda fiyatlarının yükselmesini engellemeyecek.

AKP iktidarı bu noktada yurttaş az yer, kemer sıkar, bir süre kolay ulaşabildiği gıdaları tüketir diye düşündüğünü yansıtıyor. Bunun gerçeklerle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. İktidar siyasi bir batağa düştü diye sermaye "tamam o zaman" diyerek kolundan tutmayacak. Gıdaların kalitesi düşecek. Yurttaş yine çikolataya, kahveye, meyve suyuna erişecek ama daha kalitesizine erişecek. Gıda hakkı ihlali çok daha derinleşecek. Yurttaşın yaşadığı gıda kaynaklı rahatsızlıklar ciddi ölçüde artacak. Bunun bedelini yine kamu ödeyecek.

AKP iktidarının gıda politikalarında tamamen teslim olduğunun ve yarattıkları gıda sisteminin çöktüğünün en net kanıtı Kent Lokantaları. CHP’li belediyeler gıda alanında kamusallığı artırdıkça, sermaye taraftarları ve AKP iktidarı o derece hedefe alıyor. Okullarda bir öğün ücretsiz yemek için dava açıldığında idare mahkemesine, devletin çocukları besleme zorunluluğu yok gerekçesiyle davanın reddedilmesini sağlıyorlar. CHP’li belediyeler okullarda ücretsiz yemek dağıttığında çocukların zehirlendiğini iddia ediyorlar.

Çözüm kendini gösteriyor. Gıda alanında kamusallığı artırmak. Artırılana kadar yurttaş fakirleşmeye ve sağlığından olmaya devam edecek.