Gıda Kontrol Görevlileri Baskı Altında!

"Böyle bir sistemin içerisinde nitelikli gıda denetimi gerçekleştirebilmek, yurttaşın sağlığını koruyabilmek mümkün değil."

Gıda denetim faaliyetleri daha çok mühendis istihdam edilerek çözülebilecek bir sorun değil. Sistemin hem yapısal hem de bürokratik sorunları var. Bu sorunların esas kaynağı AKP iktidarının vizyonunda ve bu vizyonun yarattığı gıda politikalarında.

GIDA DENETİM MEKANİZMASI SORUNLU

Çok ciddi yapısal sorunlar var gıda denetim mekanizmasında. Gıda kontrol görevlileri, çok yüksek oranda görev yaptıkları kentte yaşıyor. Kentte alışveriş yaptığı, komşuluk ettiği, yüz yüze baktığı gıda işletmelerini denetliyor. Gıda denetimi esnasında büyük bir psikolojik baskı unsuruna dönüşüyor bu durum. Sorunların bir kısmını görmezden gelmesine de etki edebiliyor, idari yaptırımın boyutuna da. Gerektiği gibi bir denetim gerçekleştirdiğinde bu sefer kentli olarak komşuluk ilişkileri zarar görüyor.

Gıda denetimlerinde darp edilebilme riskiyle yaşıyor gıda kontrol görevlileri. Bu risk gerçeğe de dönüşüyor. Gıda kontrol görevlilerinin ağır yaralandığı ya da öldürüldüğü vakalar yaşanıyor. Çok ciddi bir psikolojik unsur bu. Denetim faaliyetlerini etkilemediğini düşünmek imkansız. Birkaç yıl önce dönemin İstanbul İl Tarım Müdürü kameralar eşliğinde bir gıda denetimine çıktı ve denetim esnasında saldırıya uğradı. Durumun vahameti bu kadar büyük.

SİYASİ BASKI VAR

Gıda alanı mevcut yapısı ve gıda politikalarıyla özel sermayeye teslim olmuş durumda. İstihdamın temel alanlarından biri olması ve gayrisafi yurtiçi hasılanın ana kaynaklarından biri olması sebebiyle AKP iktidarı bu alandan tamamen geri çekilmiş durumda. Gıda denetim faaliyetleri bir reklam malzemesi ve halkla ilişkiler kaynağı olarak gerçekleştiriliyor.

AKP iktidarı, gıda denetimlerine sadece bir sayı ve sayıca her yıl kırılması gereken bir rekor olarak bakıyor. Gıda kontrol görevlileri üzerinde daha çok denetim yapılmasına yönelik bürokratik bir baskı var. Bu baskının üzerine bir de ALO 174 ve CİMER şikayetleri ekleniyor. Bu şikayetlere karşı hemen işlem yapılması için ayrıca bir baskı altında kalıyor gıda kontrol görevlileri. Bütün işlerini bırakıp şikayet konusu olan işletmeyi denetlemeye gidiyor ve raporluyor. Düzgün işleyen bir gıda sisteminde ALO 174 gibi bir sisteme ihtiyaç duyulmaz.

Gıda kontrol görevlileri idari yaptırımda bulunmaktan çekiniyor. Ne kadar çok evrak ve yazışma, o kadar çok sorun anlamına geliyor. Çok fazla idari yaptırım ve tutanak tuttuklarında Bakanlık tarafından bu kadar idari yaptırımda bulunmamalarına yönelik telkinler alıyorlar. Bunların nedenlerine yönelik yazılı açıklamalar yapıyorlar. Denetlenen gıda işletmesi, denetim faaliyetine karşı yasal haklarını kullandığında ilgili evrakları derleyerek mahkemeye sunuyor, savunma yapıyorlar.

Gıda denetimi kaynaklı yasal süreçlere Tarım ve Orman Bakanlığı müdahil olmuyor. "Gıda denetimleri bir kamu faaliyetidir ve muhatabı Tarım ve Orman Bakanlığı’dır" demiyor. "Şu gıda kontrol görevlisi denetledi, muhatap kendisidir ve kendisi hesap versin" diyor. Gıda kontrol görevlilerinin tespit ettiği uygunsuzluklardan biri basına yansıdığında, ilgili gıda kontrol görevlilerine idari yaptırımda bulunabilmek için açık arıyor.

Böyle bir sistemin içerisinde nitelikli gıda denetimi gerçekleştirebilmek, yurttaşın sağlığını koruyabilmek mümkün değil.