Mahzun kalan Hatay mı?
Yapamadılar, şimdi de çıkıp kendi etrafını konsolide ederek, kararsız seçmeni korkutarak, destanlar, hikayeler türeterek yeni sayfalar açmak istiyorlar. Şimdi Hatay mı mahzun kalan?
Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Hatay garip kaldı, mahzun kaldı. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu cümleleri kendi mahallesini konsolide etmek için kullandı.
Çünkü kurdukları gıda acil durum sisteminin hiçbir işe yaramadığını, AFAD’ın bomboş bir kurum olduğunu, gıda politikalarını düzeltemeyeceklerini çok net bir biçimde gördü. Geriye tek bir seçeneği kaldı, kendilerine yakın kararsız seçmeni açlık ve yoksullukla korkutmak.
Gıda Acil Durum Sistemi Çalışmadı
Bir gıda işletmesinin Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan çalışma izni almasının bir sebebi de, gıda işletmesinin ne ürettiği, ne kadar kapasiteye sahip olduğu ve nerede olduğunun yasal olarak bilinmesi. Tarım ve Orman Bakanlığı da net bir şekilde harita üzerinde bütün dağılımı görebilmeli ve hatta acil bir durum olduğunda gerekli yönlendirmeleri yapabilmeli.
İlk kısım sorunsuz olmasa da çalışıyor. Sorunsuz olmasa da diyorum çünkü Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan izin almadan gıda işletmesi çalıştırılabiliyor hala ve savcılık kararı olmadan da hiçbir şey yapılamıyor. İkinci kısım hiç çalışmıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı sadece ülke genelinde kaç gıda işletmesi var sorusunun cevabını verebilir. Geri kalanı yok.
Elinizde bütün veri varken bunu işleyememek, 22 yıldır işleyememek çok büyük bir başarı. 6 Şubat’ın şafağında da bütün bunların sonucu olan bir durum yaşandı. Birkaç il haricinde hiçbir gıda işletmesine acil durum uyarısı yapılmadı. Yapılan illerde de çağrıya cevap veren gıda işletmelerinin elindeki gıdalar soğuk zincir sağlanılamayacağı için alınamadı. Bu gıdalar daha sonrasında cemaatlere bağlı arama kurtarma ekiplerinin donanımıyla teslim alınabildi. Öğrendik ki devlette temel ekipmanlar da yokmuş.
AFAD’ın Gıdayla İlgili Teknik Altyapısı Yok
AFAD diye bir kurum kuruldu vakti zamanında. Daha afet yaşanmadan önce bir afet durumunda AFAD’a ve Kızılay’a güvenilemeyeceği bariz ortadaydı. Devletin afetle ilgili tüm bilgi birikimi reddedildi, sıfırdan bir yapı inşa edilmeye çalışıldı. Afetle hiç ilgisi olmayan, hiçbir eğitim almamış kamu personeline gidip “Sen, sen, sen artık afetçisin.” dendi. Bundan hiçbir ders alınmadı 6 Şubat’tan sonra yine kamu personeline gidip “Sen, sen, sen bundan sonraki afete bakacaksın.” dendi.
Bu kurumların bünyesinde kadrolu olarak çalışan bir gıda mühendisi kadrosu yok. Deprem döneminde Kızılay’ın gönüllü gıda mühendisi aradığına da şahit olduk. AFAD’ın yapabildiği Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki gıda mühendislerini sahada görevlendirmek. Gıda lojistiğini planlayabilen kimse yok, gıda depolamasını sağlayabilen kimse yok, acil durum ağını -ki varsa böyle bir ağ- yönetebilecek kimse yok.
Bunların hiçbiri olmayınca bazı valiliklerin yurttaş için yardım toplanan araçları durdurup kendi flamalarını astıklarını, varış yerlerini değiştirdiklerini gördük. “Biz başardık Sayın Cumhurbaşkanım, benim siyasi geleceğim açık.” denebilmek için yapıldı bütün bunlar. Yaşadık bunları hep beraber.
Gıda Yardımları Olması Gereken Düzeye Hiç Ulaşmadı
6 Şubat’ın şafağında yurttaş can havliyle erzak hazırladı, tırlara yükledi, hatta gidip bizzat dağıttı Hatay’da. Sesi çıkmayan, yeterli desteği sağlamayan gıda işletmelerinin üzerine kâbus gibi çöktü, afişe etti yurttaş bunları. Yurttaşın korkusuna açıklama yaptı afişe olanlar. Yurttaş yoruldu, takati kalmadı, afişe olmayla artan yardımlar yine azaldı. Bir avuç sosyal demokrat yerel yönetim ve yurttaş olmasaydı neler olabileceğini tahmin etmek zor değil.
22 yılda bu sistemler kurulamaz mıydı?
Bu kurumların organizasyon şemaları oluşturulamaz mıydı?
Devlet TV’de yardım toplamak yerine gıdalara el koyup her yere dağıtamaz mıydı?
Yapamadılar, şimdi de çıkıp kendi etrafını konsolide ederek, kararsız seçmeni korkutarak, destanlar, hikayeler türeterek yeni sayfalar açmak istiyorlar. Şimdi Hatay mı mahzun kalan?