Yerel Üretici Battı, Türkiye Gıda Krizinin Eşiğinde

"Devletin açıkladığı alım fiyatları ve uyguladığı kotalar yerel üreticileri tamamen sermaye sahiplerinin eline bırakıyor."

Gıda alanı sağlık, ekonomi, hukuk alanlarının da içinde olduğu 15 farklı alanı doğrudan ya da dolaylı bir biçimde etkiliyor. Bu bağlantısallıkların yanı sıra tarladan yurttaşa ulaşana kadar gıda tedarik zincirinde de çok fazla aracı bulunuyor.

Yerel üreticilerin kaderi gıda sistemi içerisinde sermaye sahiplerine bağlı. Yurttaşa ulaşamıyorlar, ulaşabilecekleri bir alan yok. Bu alanda üretilen bir politika yok.

KENTE GÖÇMÜŞ YEREL ÜRETİCİLER TARIMA KAZANDIRILMALI

Yetişen gıdanın gerçek fiyatı sürekli düşüyor. Devletin açıkladığı alım fiyatları ve uyguladığı kotalar yerel üreticileri tamamen sermaye sahiplerinin eline bırakıyor. Bu durumu fırsat bilen sermaye sahipleri devletin açıkladığı alım fiyatlarının da altında alım yapmaya çalışıyor. Fiyat açıklanmayan gıdalarda ise yok pahasına alım yapmak isteniyor.

Yerel üretici bir cenderenin içerisine giriyor böylece. Zarar edeceği belli onu kabullenmiş. Emek verdiği gıdayı en az zararla mecburen sermaye sahiplerine satmak zorunda kalıyor. Gıda elden ele dolaşarak, fiyatı katlana katlana yurttaşın önüne kadar geliyor. Yurttaş da artık alamıyor. Yerel üreticilerin gıda sisteminden çıkması açlığı ve yoksulluğu katbekat artırıyor.

Büyükşehir Yasası’yla beraber yerel üretici zaten büyük bir darbe yedi. Köyleri mahalle, tarımsal suları terkos oldu, kamu kurumları köylerden uzaklaştı. Faturalar arttı, yetkiliye erişim zorlaştı. Suda tasarruf etmek isteyince sermayenin eline düştü, verimliliği artırmak isteyince yine sermayenin eline düştü, devlete soru sormak isteyince yine sermayenin eline düştü.

O günden bugüne yerel üreticinin yurttaşla temas ettiği alanlar da kapandı. Süt arzı var, sermaye sahibi talep etmiyor, süt hayvanları kesime gidiyor. Tarlada domates var, yerel üretici yurttaşa ulaşamıyor, sermaye sahibi istediği fiyattan almaya çalışıyor. Bunlar Tarım Kredi Marketleri’yle, tanzim satış çadırlarıyla çözülebilecek işler değil. Çünkü AKP iktidarı bunları da sermaye sahipleri gibi kar odaklı çalıştırıyor.

Yerel üreticinin doğrudan yurttaşa ulaşabildiği alanlar açılmalı, kısa tedarik zincirleri oluşturulmalı, yurttaşla doğrudan diyalog kurabileceği alanlar yaratılmalı.

GIDA ALANINDAKİ BAĞLANTISALLIK AZALTILMALI

Gıda tarladan yurttaşın önüne kadar çok fazla aracı var. Bunlar her geçen gün artıyor. Her biri ekstra bir mali yük getiriyor. Bu bağlantısallık da azaltılmalı. Büyükşehir Yasası kaldırılmalı, ortak akılla yeni mahalli yapılar hazırlanmalı. Ortak akılla Hal Yasası hazırlanmalı.

TCDD bir anonim şirket olarak değil bir kamu işletmesi olarak hizmet vermeli. Gıda lojistiğinde raylı sistemler, özel vagonlar, özel personeller kullanılmalı. Köyler bu raylı sistemlerle yeni hallere doğrudan bağlanmalı. Bu hallerin işletmeleri yine kamuda kalmalı.

Bu sistemin tamamı çökmüş durumda. Her yeni gün bir yerinden sorun çıkarıyor. Sorun maskeleniyor, diğer tarafı sorun çıkarıyor. Siyaseten gün geçiriliyor. Ama yurttaş ve yerel üretici gününü geçiremiyor. Bu sistemin birkaç yerinden patlak vermesi Türkiye’nin büyük bir gıda krizi yaşamasına neden olacak. Ya bugün, ya yarın.