Mevcut gıda sistemi Türkiye’yi yozlaştırıyor
AKP’nin yarattığı gıda politikaları, gıda sistemini tamamen sermaye sahiplerine ve lobilere teslim etmiş durumda. Öyle ki AKP’nin gıda politikaları alanında söz hakkı bile bunlara ait. Bu da Türkiye’de toplumsal dinamiklerin değişmesi anlamına geliyor.
Gıda, insanlığın ve politik sistemlerin temeli. Ekonomi, politika, sağlık, çevre ve toplumsal alanları doğrudan etkiliyor. Aynı zamanda bu alanlardan da etkilediği şiddette olmasa da etkileniyor. Gıda alanını en çok etkileyen alan da politik alan. Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkeye ait gıda politikalarını ve gıda hukukunu görmeniz yeterli.
AKP’nin yarattığı gıda politikaları, gıda sistemini tamamen sermaye sahiplerine ve lobilere teslim etmiş durumda. Öyle ki AKP’nin gıda politikaları alanında söz hakkı bile bunlara ait. Bu da Türkiye’de toplumsal dinamiklerin değişmesi anlamına geliyor.
Gıda Hakkı İhlali Hastane Randevularını Artırıyor
Türkiye’de sağlık sisteminin üzerinde ciddi bir yük var. Bu yükün önemli bir kısmı yurttaşların beslendiği halde tükettiği gıdalardan yeterli vitamin ve mineralleri alamamasına yani gıda hakkının ihlal edilmesine dayanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı koordineli çalışmıyor. İki kurumun da birbirinden haberi yok.
Yurttaşın ilk başvurması gereken birinci basamak sağlık kuruluşu Aile Sağlığı Merkezleri’nde yurttaşların kan değerlerindeki vitamin ve mineral değerlerine bakılamıyor. Yurttaş şikayetine tatmin edici bir yanıt alamadığı için devlet hastanelerine başvuruyor. Buradaki yoğunluktan ötürü burada da kan değerlerindeki vitamin ve mineral değerleri atlanıyor. Eldeki bu veri eksik.
Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı, dönüp Tarım ve Orman Bakanlığı’na ülke genelinde şu illerde şu vitamin ve mineral değerleri bu kadar eksik, bu illerde şu kadar eksik diyemiyor. Ortada bir besin analizi yok. Tarım ve Orman Bakanlığı da dönüp Sağlık Bakanlığı’na bu veriler bana gelmiyor demiyor. İşlerine de gelmiyor, durduk yere bütün sistemi indirmeye ne gerek var şimdi?
Yapılması gereken ufak bir düzenleme ve altyapı yatırımının yapılamaması nedeniyle tespit edilen bölgelerde gıdalara belirli vitamin ve mineral grupları eklenip durum takviye edilemiyor. Bu durum da hekim arkadaşlarımızın önüne gerek psikiyatrik sorunlar gerek aşırı kiloya bağlı sorunlar gerekse acil vakalar olarak geliyor.
Sağlık Bakanlığı’nın kurduğu sistemde Halk Sağlığı Laboratuvarları bu vitamin-mineral analizlerini yapamıyor. Devlet hastaneleri arasında belirli bir standart yok, ülkenin doğusuyla batısı, güneyiyle kuzeyi arasında tutarsızlıklar var. On yıllar boyunca yapılmamış. Ceremesini bugün hekim arkadaşlarımız çekiyor.
Eğitimin Kalitesini Bozuluyor, Şiddet Vakalarını Artırıyor
Gıdalardan yeterli miktarda vitamin ve minerallerin alınamaması çocuklarımızda ciddi bilişsel gerilemeye neden oluyor. Bu gerilemeler de tedavi edilebilir boyutta değiller ne yazık ki. Yurttaşlarımız uzun vadede sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Bir ömür bir ayakları hastane koridorlarında geçiyor. Çocuklarımız da hem aynı kaderi paylaşıyor hem de iyi bir eğitimden mahrum kalıyorlar.
Eğitim hayatlarında başarısız oluyorlar. Dört işlem problem çözemeyecek noktaya kadar düşebiliyorlar. Dikkat eksikliğiyle baş etmek durumunda kalabiliyorlar, odaklanamıyorlar. Sonra birileri çıkıyor artık integral yok diyor. Dersler sadeleşti diyor. Çocuklarımızın manevi duygularını artıracağız diyor.
Kimse dönüp buradaki temel sorunu sorgulamıyor. Birer yetişkin yurttaş olduklarında, iyi bir eğitim alamamış, kendini gerçekleştirememiş, ezilmiş ve mahrum kalmış birer yurttaş olduklarındaysa da münferit şiddet olaylarında ciddi oranda artışları her gün görmeye başlıyoruz. Ufacık bir önlem alınmadığında AKP’nin alan açma aracına dönüşüyor.
Bu noktada yapılması gereken yeni bir müfredat sistemi değil, yeni bir anayasa hiç değil. Kamusal ve sürdürülebilir bir gıda sistemi inşa etmek. Sermayenin ve lobilerin elinden alınmış, bilime sırtını yaslamış, liyakat sahibi insanlara emanet edilmiş bir gıda sistemi.