Türkiye gıda kaynaklı hastalık sarmalında
Bugün Dünya Gıda Güvenliği Günü. Dünya Gıda Güvenliği Günü’nün bu yılki vurgusu ani gıda güvenliği olayları. Bu olayların içerisinde gıda kaynaklı hastalıkların önlenmesi, doğal afetler sırasında yaşanan gıda güvenliği riskleri ve geri çağırılan gıdalar bulunuyor.
Bugün Dünya Gıda Güvenliği Günü. Dünya Gıda Güvenliği Günü’nün bu yılki vurgusu ani gıda güvenliği olayları. Bu olayların içerisinde gıda kaynaklı hastalıkların önlenmesi, doğal afetler sırasında yaşanan gıda güvenliği riskleri ve geri çağırılan gıdalar bulunuyor.
Tabii bunları başarabilmek için de son derece esnek, net ve güçlü gıda politikalarına sahip olmak gerekiyor. Bilin bakalım Türkiye’de ne eksik? Evet, son derece esnek, net ve güçlü gıda politikaları.
Gıda Kaynaklı Hastalıkların Büyük Bir Kısmı Gıdayla Bağdaştırılmıyor
Sınırlardan geri gönderilen gıdalar, kamuoyuna yansıyan zehirlenme haberleri, yakalanan kaçak hayvan kesimleri. Bunları artık kanıksar hale geldik. Şaşırmıyoruz bile. Türkiye’den ihraç edilen ve sınır kontrollerinde geri gönderilen gıdalarda aflatoksin veya okratoksin ana etmendi. Son dönemde bu geri göndermelere Salmonella bakterisi nedeni de eklendi.
Avrupa Birliği her yıl Zoonoz Raporu yayınlıyor. Bu rapor içerisinde gıda zehirlenmelerinin kayıtları bulunuyor. Hangi ülkede kaç kişi ne sebeple gıda zehirlenmesi tedavisi gördü tek tek belirtiliyor. Bunların arasında turistik amaçla yurtdışına gidenlerin verileri de bulunuyor. Türkiye, bu konuda da Mısır, Fas, Tayland gibi ülkelerle başı çekiyor. Her masada varız.
Öyle ki Türkiye vakaları bildirmediği takip etmediği için Avrupa Birliği tarafından Avrupa dışı ülke olarak değerlendiriliyor Asya ülkeleriyle beraber. Avrupa Birliği müzakerelerini devam ettirdiği halde Avrupa dışı ülke kategorisine girmek çok büyük başarı. Bunlar bakteri kaynaklı gıda zehirlenmelerinin verileri.
Bakteri kaynaklı gıda zehirlenmelerinin çoğu hastanelerde gıda zehirlenmesi olarak kayıtlara geçmiyor, gıdayla ilişkilendirilmiyor. Virüs kaynaklı gıda zehirlenmelerinin Türkiye’de gıdayla ilişkilendirilmesi için de salgın boyutuna ulaşması gerekiyor.
Bakteriler, virüsler, neden olduğu gıda zehirlenmeleri. Buraya kadar tamam. Bir de aflatoksin, okratoksin, pirolizidin alkaloitleri gibi toksin ya da istenmeyen bileşiklerin neden olduğu uzun vadede kansere ya da organ yetmezliğine yol açan gıda kaynaklı hasarı daha büyük, tedavi süreci daha uzun ve ölüm oranı yüksek durumlar var. Bunlar da gıda kaynaklı ama gıdayla hiç bağdaştırılmıyor.
Gıda Kaynaklı Hastalıkların Ekonomiye Yükü Çok Ağır
Gıda zehirlenmeleriyle ilgili elimizde tek bir veri var. Diğer verileri talepleri TÜİK ya da Sağlık Bakanlığı tarafından yanıtlanmıyor. Sağlık Bakanlığı’nın yanıtladığı tek veriye göre 2015-2020 yılları arasında 11,3 milyon yurttaş 18,3 milyon defa gıda zehirlenmesi tedavisi görmüş. Bunlar arasında bazı yurttaşlar birden fazla kez başvuru yapmış. Yurttaşlarımızın 1713’ü gıda zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybetmiş.
Bu veriler değerlendirirken gıda zehirlenmesi olarak kayda geçirilmeyen, gıda zehirlenmesi geçirdiği halde hastanelere başvurmayan yurttaşların sayısını da düşünün. Üstüne bir de gıdalardaki toksin ya da istenmeyen bileşiklerin neden olduğu kanser ve organ yetmezliği vakalarını da ekleyin.
Gıda zehirlenmesi tedavisinin maliyeti 200 lira olsun. Bu rakamın çok çok üzerinde ama öyle diyelim. Sadece eldeki tek veriye dayanarak kayda geçirilen gıda zehirlenmesinin maliyeti 3 ,6 milyar lira. Kar hırsı, ihmal, gıda bilimini göz ardı etmenin ve bu sebeple gıda güvenliğini tehlikeye düşürmenin bedeli en az 3,6 milyar lira. Bunu her birimiz cebimizden ödüyoruz.
Burası bir açmaz. Tarım ve Orman Bakanlığı yeni bir gıda sistemi yaratacak. Bu gıda güvenliği zaafiyetlerinin üzerine gidecek. Sağlık sisteminin üzerindeki yükü azaltacak. Bu sefer cezalar ve işletme kapatmalarla beraber gıda alanında işsizlik ve istikrarsızlık baş gösterecek. Ekonomi etkilenecek. Ya da. Ya dası o kısmı her gün yaşıyoruz.
Dünya Gıda Güvenliği Günü Türkiye için pek kutlanabilecek bir gün değil.