Kılıçdaroğlu nedir, nasıl çalışır? 'Eli ona gitmeyenler' için bir kılavuz

Bu cümleyi daha önce hiç kurmamıştım ama şimdi tam sırası: Şu seçimleri bir atlatalım hele sonra hep beraber muhalefet ederiz Kılıçdaroğlu’na. Siz oyunuzu Kılıçdaroğlu’na verin. Alemlerde yine İnce’ye verdim dersiniz.

Bir grup seçmen var, eli hiçbir şeye varmıyor.

1. Mesela hep iktidar partisine vermiş. Şimdi vermek istemiyor. Ama CHP’ye de eli varmıyor. Yıllar boyu CHP seçmeni ona ahmak demiş salak demiş koyun demiş. Yıllar boyu o CeHaPe zihniyeti demiş, camiyi ahır yaptılar demiş. Onun için kolay mı CHP’ye oy vermek?

2. Ya da genç bir takım insanlar var. İlk defa oy verecek. Bakıyor konuşanlara koskoca insanlar incir çekirdeğini doldurmayacak konuları günlerce bıy bıy konuşuyorlar. Sürekli konuşuyorlar bir şey söylemiyorlar. Sağlarına sollarına bakıyorlar, yalandan üniversiteler, bir kira etmez maaşlar. Ciddiye alınmadıklarını düşünüyorlar. Tepki vermek istiyorlar. Madem kimse onu düşünmüyor “çok da” sonrasına bakmak istemiyorlar. Benim çevremden gördüğüm, okuduklarımdan anladığım bu.

3. Veya Yılmaz Özdil okumaktan okuması yazması örselenmiş bir grup insan var. Yıllarca beraber huysuzluk yaptığı isimler, Ümit Kocasakal’lar, Hulki Cevizoğlu’lar AKP’ye geçmiş. Şaşkın bırakmışlar bunları. Elleri varmıyor AKP’ye oy vermeye. Ama Kılıçdaroğlu’na da varmıyor.

Daha da var. Ama benim anladığım Sinan Oğan ve Muharrem İnce işte buralardan oy topluyor.

ELİ VARMAYANLAR HAKSIZ MI?

Haksızlar mı? Bilemiyorum. Bir kere kaçtıkları şeyi güzel ifade ediyorlar orası kesin. Ama gittikleri yeri ifade etmeye gerek görmüyor olmaları sanki biraz sıkıntılı.

Kaçtıklarından kaçarlar tabii:

Oy verme işi baştan yalan dolan. Siyasiler de. İyiler, kötüler baktığın yere göre değişiyor. Bir Amerikan prototip lümpeni Donald Trump lümpen olmaya lümpen ama bir yandan da hiçbir yere savaş açmamış tek ABD lideri. Biden da güya lümpen değil ama her köşesi dökülen bir demokrat. Trump gitsin diye yırtındılar, ne oldu? Toparlandı geliyor işte.

Demokrasi martavalı genellikle bir şey seçilmeyen seçimlerle dolu bir dünya sunuyor. Ama daha iyisi bulunana kadar elimizdeki bu.

Ama bu seçim farklı mı? Benim hayatım “Bu sefer farklı. Bu seçim başka hiçbir seçime benzemiyor” cümlelerini duymakla geçti. Her seçimde bu klişeyi duydum. Benim bunu ilk defa söylüyor olmam neyi değiştirebilir ki? Bunlar eskimiş cümleler.

AZARLAMAK EN KOLAYI

Kendi oy tercihleriyle ilgili hiçbir günah çıkarmayan; bir yığın abuk sabuk seçimi kendine reva gören insanlar oturmuş aptal diye AKP seçmenini azarlıyor, İnce’ye oy verene saydırıyor. (Sıkışınca da “hep yetmez ama evetçiler yaptı”, “ah bu liboşlar”, “şuradaki emperyalistler yüzünden”.)

Bir hükümet yanlısı dönüp hükümeti eleştirince ne yaparsın? Alkışlarsın değil mi? Yanına gelmiş işte. Hedef bu değil mi? Hedef onların pozisyon değiştirmesi değil mi? Hedef boş beleş bıdı bıdı etmek mi sadece?

Sen “aklın yeni mi başına geldi” diye başlayıp eski söylediklerini çarşaf çarşaf yaymaya mesai harcarsan bu neye yarar? Sen bunu yaptıkça karşı mahalleden kimse buraya gelebilir mi? İnsan azarlanacağını bildiği yere niye gitsin?

40 YILDA BİR HAKLI OLUNCA

Bu memlekette insanlar büyük kabahatlerini haklıyken işliyorlar. Trafikte yol vermez, karısını dövmüyorsa komşusunun dövmesine ses etmez, boş zamanlarında aksiliklerden, tanımadığı insanları Suriyelileri, Kürtleri filan sorumlu ilan eder… Bunları öyle büyük bir özgüvenle yapmaz tabii. Sonra bir haklı duruma düşer… He hey be hey. Allah Allah nidalarıyla saldırmaya başlar. Haklı ya. Tadını çıkaracak. Bir daha kimbilir ne zaman haklı olacak.

Burada da haksız değiller. Evet bilmemkim bugüne kadar neler yapmış neler etmiş. Evet şimdi belki de iktidar avuçlarından kayıp gidiyor diye böyle yapıyor. Evet iktidar elden giderken dönmek, üzerine tren gelirken kelimeişehadet getirmeye benzeyebilir.

Ama ne yapsın? O beğenmeyip ifşa ettiğin kötülükleri yapmaya devam etmesini mi tercih ediyorsun? Ne istiyorsun? Tamam haklı çıktın niye tepiniyorsun?

Sen tepindikçe öbürü gelemiyor işte buraya, görmüyor musun? Yoksa öbürü orada dursun ve ben haklı kalayım mı istiyorsun? Nihai hedefin huzur, demokrasi, adalet filan olmayabilir mi?

CeHaPe ZİHNİYETİ

Öncelikle şunu söyleyeyim: Son yerel seçimler hariç hiçbir zaman CHP’ye (ya da başka bir merkez partiye ya da sağ partiye) oy vermeyi düşünmedim, vermedim, vermeyi aklımdan geçirmedim. Ben gençken uzun süre boykot ettim; sonra hep ezilen hor görülen birilerini buldum onlara verdim. Bu da genellikle Kürt hareketinin partileri ya da sosyalist partiler oldu tabii.

Bu ülkedeki fenalıkların ciddi bir bölümünden CHP sorumludur. Bu ülkenin kuruluşundaki hataların büyük bölümünden CHP sorumludur.

Ama burada bir durmak lazım. CHP’ye vurmak kolay. Statükoyu, “skor yapmayı yönetmek zannetmeyi” hatta evet iktidarı, CHP asla sağ partiler kadar doğallıkla taşımamıştır. Memlekete DP’nin, AP’nin, ANAP ve DYP’nin, AKP’nin vurduğu ağır ve yapısal darbeleri CHP vurmamıştır.

Pragmatik ve ilkesiz siyaseti bu memlekete CHP öğretmemiştir.

CHP ne yapsa göze batar. Sağ kaypaklığı bir standart olduğu için göze batmaz.

CHP’nin asıl sorumluluğu ya da sorunluluğu kritik zamanlarda lüzumsuz yanlış kararlar vermeyi becerebilmesinde olmuştur bence. Yaptığı doğru hareketleri de sonradan eline yüzüne bulaştırmıştır. Güzel bir örnek olarak Kıbrıs harekatını yapmış, bütün dünyanın takdirini toplamış, sonra derhal şımarıp ikinci Kıbrıs harekatını yapmış, kendini dünyanın gözünde işgalci konumuna düşürmüştür.

Keza bünyesinde Deniz Baykal’dan Recep Peker’e Emine Ülker Tarhan’a aslında temsil gücü yüzde birleri bulmayan ayrımcıları en üst düzeyde barındırmıştır. Bu isimler de “CeHaPe zihniyeti” jenerik adıyla anılan ayrımcı elitistler, bir çeşit “seküler dümbeleği” durumunun temsilcisi olmuşlardır.

KILIÇDAROĞLU?

Ya Kemal Kılıçdaroğlu? Mizah gibi gelmiş, bir müddet adeta CHP tarihinin “Akbulut fıkrası” olmak için çalışmıştır. Çok acayip bir vicdan, iletişim ve hukuk kabahati işleyerek ve üstelik anayasaya aykırılığını bildiğinin üzerine basarak dokunulmazlıkların kaldırılmasına imza atabilmiştir.

Bir de Kılıçdaroğlu sayesinde tanıştığımız “Allah hepimizi korudu” adayları var.

İNCE FİLAN?

Kılıçdaroğlu ilk evvela bir muhafazakar buldu, İhsanoğlu. Olmadı. Sonra pragmatik inşaatçı şovcu buldu, Sarıgül. Olmadı.

Derken Erdoğan’ın rakı içen benzerini icat etti: Muharrem İnce.

Muharrem İnce müthiş bir performansla başladı. Sonra pek çok Türk erkeği gibi kendine verdiği gazla şımardı. Sonra benim bile ürktüğüm bir hal aldı mitingleri. Ve karşı mahalleyi öyle bir korkuttu ki Erdoğan’a kolay bir seçim ikram etti.

Allah hepimizi korudu da bunların hiçbiri seçilmedi. Hafazanallah Erdoğan gider gibi yapar daha kuvvetli gelirdi. Sonra hiç kurtulamazdık. Onun için Kılıçdaroğlu’nun seçim kaybetmelerine belki de nimet olarak bakmak gerekir.

…VE ADALET YÜRÜYÜŞÜ

Derken adalet yürüyüşü ile her şey değişti. Sonra ne olduysa oldu, o Kılıçdaroğlu gitti, başka bir Kılıçdaroğlu geldi. Boşuna demiyorlar bol bol yürüyün diye.

Peki bu nasıl olabilir? İnsan ne kadar değişebilir?

Birinci puan şu: Değişime açıkmış ki değişmiş. Bu, bizim ülkede o kadar önemli bir özellik ki. Herkes beton gibi çünkü. Pozisyonlarını korumaya pek meraklılar. Halbuki hayat başka yerde.

İnsan zaten ulusalcı filan değilse değişebilir. Ben çok değiştim. Kılıçdaroğlu da değişti. Değişmek tutucu olmayan insanlara mahsus bir özelliktir. Kılıçdaroğlu da göründüğü kadarıyla tutucu birisi değil.

Değişti ama ne kadar değişti? Bence göründüğü kadar da fazla değişmedi. Geçen yılları partisini bugünlere hazırlamak, için geçirdi. CHP’nin kadroları da seçmeni de on sene önce bugün olan bitene, Türkan Elçi’den Fuat Yıldırım’a adaylıklara, böyle bir orkestrasyona filan hazır değildi. Kılıçdaroğlu demir leblebiler ayıklanınca lokmasını rahat çiğner duruma geldi. Uzun düşündü.

MUHALEFET SORUNU

Malumunuz Türkiye’de bir iktidar sorunu yok. İktidar üzerine düşen bütün hataları fazlasıyla yapıyor. Bir mucize gibi kazanmaya devam edebilmesinin tek sebebi muhalefet. Böyle şanslı rekabet bakkalı holding yapar.

Şimdi işin komik tarafı muhtemelen o zaman İnce’nin yarattığı panikle Cumhur İttifakı’na kenetlenen seçmenin bir kısmı Muharrem İnce’ye verecek. Çünkü Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan’ın Ruşen Çakır’a çok güzel anlattığı bir şekilde onurlu çıkış peşinde. Onurlu çıkış ne demek? AKP’ye oy vermemek ama eşe dosta “CHP’ye oy verdi” dedirtmemek.

PEKİ NEDEN KILIÇDAROĞLU?

Çünkü şu anda Türkiye’de adına ne derseniz deyin “bir şeylerin değişmesi için” solculuk, liberallik, sosyalistlik ya da muhalefet için uygun bir ortam yok.

Önce Türkiye’nin vasatından da olsa bir Batı usulü demokrasiye geçmesi gerekiyor. Bu, dindarlar için de böyle, sosyalistler için de. O yüzden milliyetçi sağdan sosyalist sola bir konsensüs oluşabildi Kılıçdaroğlu üzerinde.

Ve en güzeli Kılıçdaroğlu tekrar seçilme peşindeymiş gibi davranmıyor. Buna zaten Selvi hanımın izin vereceğini sanmam.

Bu şu demek: Kılıçdaroğlu tarihe geçmek istiyor. Ve şimdi geçmek istiyor. Doğru bir yolda olduğunun farkında. Ve bu doğru yol için risk almaya hazır.

Hepimiz için harikulade bir fırsattır bu.

PEKİ YA KOALİSYON?

Aklın yolu bir değildir. Çeşit çeşittir. Önemli olan akılların birlikte yürüyebilmesidir. İYİP ve CHP İstanbul Sözleşmesi’nden yana. Saadet değil. Ama Saadet demokrasi temelinde buluştuğu için İstanbul Sözleşmesi’nin de demokrasiye aykırı bir tarafı bulunmadığı için ses etmiyor.

Akşener masadan kalktı Kılıçdaroğlu bir tek kırıcı cümle kurdu mu? Oturdular, konuştular, devam ettiler.

Kemal Kılıçdaroğlu’na Açık Mektup yazımda uzun uzun anlattığım gibi karizmatik lider kaldıracak hali yok kimsenin. Moderatör lider gerekiyor.

Moderasyon için de mütevazılık şart. Bir geçiş dönemi için Kılıçdaroğlu’ndan daha uygun bir aday düşünemiyorum.

ÖBÜR TÜRLÜSÜNE BAKTINIZ MI?

Güzel arkadaşlarım, karar vermeden önce iki tarafa bir bakın.

Bu seçimde bir tarafta Millet İttifakı, Emek/Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği bileşenleri var. Bu bileşenler çok milliyetçi sağdan çok sosyalist sola çok acayip bir yelpazeyi temsil ediyor. Hepsi Kılıçdaroğlu diyor. Bu yelpaze tek bir niyet besliyor: Normalleşme.

Bu anlamda bir Cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Bir moderatör seçeceğiz. Bir orkestra şefi. Üstelik şu ana kadar bir arada tutabildiği kalabalığa ve çeşitliliğe bakarsak moderasyonda iyi birisi kendisi.

Bir de karşı takıma bakıyorum: BBP, MHP, AKP, HÜDA, Y. REFAH… Nasıl bir niyet besliyorlar bilmiyorum. Ama biraz Hüda-Par Google’layıp bakın mesela. Ya da biraz Fatih Erbakan videosu seyredin. Bizlere “Aşı olursanız kuyruklu bebekleriniz doğacak” demiş birisi kendisi. Hedeflerinde kadına şiddet yasasını kaldırmak filan var.

Siz herkese kızdınız diye bu seçimin ikinci gruba gitmesine vesile olamazsınız.

Kimse kimseye verdiği oydan dolayı sinirlenemez. Ama inanın bana siz kendinize sinirlenebilirsiniz sonra. İkinci gruba ve onları temsil eden Erdoğan’a (ya da matematiksel olarak varlıkları Erdoğan’a yarayan İnce’ye, Oğan’a) içiniz sindiği için değil ilk grubu temsil eden Kılıçdaroğlu içinize sinmediği için oy veriyorsunuz belli ki. Yapmayın.

Bu cümleyi daha önce hiç kurmamıştım ama şimdi tam sırası: Şu seçimleri bir atlatalım hele sonra hep beraber muhalefet ederiz Kılıçdaroğlu’na.

Siz oyunuzu Kılıçdaroğlu’na verin. Alemlerde yine İnce’ye verdim dersiniz.

Etiketler
Muhalefet Seçim