Dış Politika İktidar Eliyle Batıyor!

"Türkiye'nin dış politikasına bizzat iktidarı eliyle çomak sokmak böyle birşey. Türkiye'nin muhalefetinin aklını iyice başına alıp bu iktidardan memleketi kurtarması şart. Mesele sadece ekonomi, geçim, yoksullaşma, barınma, eğitim değil; Türkiye'nin ulusal çıkarlarını merkeze alarak, meselelere Ankara'dan bakarak dış politika üretecek bir iktidara ihtiyaç var."

CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan'ın TBMM'de Somali tezkeresi görüşülürken partisi adına yaptığı konuşmadaki şu paragraf CHP içinde bir günlük kafa karışıklığına yol açtı:

TALİHSİZ BİR YAKIŞTIRMA

"Adeta 'Lafla peynir gemisi yürümüyor' deyişini yanlış çıkarmak için dış politikayı her koşulda bağırıp çağırarak yürütmeyi yeğledi. Orada da durmadı. Yeri geldi, Osmanlı'yı ihya hayalleri kurdu. Sınır ötesi harekâtlarla yetinmedi, denizaşırı maceralara yeltendi. Bir ara tutturduğu Mavi Vatan masalından -o da koşulların zorlamasıyla yani ekonominin iflası kapıya dayanınca- neyse ki oldukça çabuk yüz geri etti."

Aynı zamanda emekli bir büyükelçi olan Tan'ın, Mavi Vatan'a 'masal' yakıştırması yapması talihsizlik oldu.

'MASAL' İÇERİDEN 'YANKI' BULDU

CHP'nin Milli Güvenlik ile ilgili gölge bakanı Emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu ertesi gün (28 Temmuz) "bir Türk Amirali" sıfatıyla CHP İstanbul Milletvekili Tan'ın dolaylı olarak köşeli bir yanıt verdi ve sosyal medya hesaplarından "Mavi Vatan" başlıklı aşağıdaki metni paylaştı:

"Mavi Vatan kavramı; Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki hak, alaka ve menfaatlerinin somutlaşmış bir ifadesidir.

Bu kavramı ortaya koyan konseptin teorisi ile konseptin denizlerimizdeki fiili uygulamaları her türlü siyasi mülahazaların dışında olup uzun yılların emeğine dayanır.

Bu konseptin temelini; hamaset ve şovenist fikirler değil, ömürlerini denizlerde geçirmiş amiraller, ticari Bahriye’de görev yapan denizciler, deniz hukuku alanında çalışan bilim insanları ve akademisyenlerin fikirlerinin yanı sıra örneğin Ege Denizi’ndeki egemenliği tartışmalı adaları ilk kez gündeme getiren merhum amiral Güven Erkaya, Milli Gemi Konseptinin mimarı merhum amiraller Vural Bayazıt ve Özden Örnek’in denizcilik gücünün geliştirilmesine katkı sağlayan çabaları oluşturur.

Mavi Vatan konsepti, denizlere yönelik Atatürk’ün direktifi ile vücut bulan Türk'ün milli ülküsünün fiiliyatta hayat bulmuş halidir.

Mavi Vatan konseptini anlatmak, açıklamak, öğretmek ve savunmak bir Türk amirali olarak benim görevimdir."

Bağcıoğlu, 29 Temmuz’da da bir Mavi Vatan figürü paylaştı sosyal medya hesabında.

CHP GENEL MERKEZİ BAĞCIOĞLU'NU TEYİT ETTİ

29 Temmuz pazartesi öğleyin ise CHP Dış Politika Danışma Kurulu ile Milli Güvenlik Politikaları Kurulu'nun bir kısım üyesi bir araya geldi. MYK toplantısı öncesinde parti sözcüsü Deniz Yücel aralarında Tan ve Bağcıoğlu'nun da olduğu bazı kurul üyeleri ile birlikte kameralar karşısına geçerek şu net cümleyi kurdu:

"Bizim için Mavi Vatan; Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz’deki meşru çıkarlarımızdan bir adım bile geri atmamaktır. CHP, onlarca yılın emeğine dayanan Mavi Vatan uygulamalarının takipçisidir."

Bir yerde, CHP kurumsal olarak Bağcıoğlu'nun sosyal medyada yaptığı açıklamalara katıldığını ifade etmiş oldu.

OYSA...

Oysa, parti adına yapılan önemli konuşmalar öncesinde konuşmayı yapacak olan hatip partide konuyla ilgili başka aktörlerle istişarede bulunsa bu tip düzeltmelere ihtiyaç olmaz ve parti enerjisini içe harcamaz. Düşünün; Yücel'in de açıklamada ifade ettiği gibi Mavi Vatan kavramını ortaya atan, ete kemiğe büründüren amiralleri kumpas davalarına tabi tutan AK Parti, mal bulmuş mağribi gibi güya Mavi Vatan'a sahip çıkan pozlara giriyor! İktidara bu fırsatları vermemek lazım.

Umarım CHP sözcüleri bundan böyle daha dikkatli olurlar ve istişareyi de önemserler.

LEFKOŞA SIRADAN BİR BAŞKENT DEĞIL

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC'de CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i karşılamayan Lefkoşa'daki Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Prof. Dr. Feyzioğlu'nu Prag'a atadı. DP İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt, bu atamayı televizyonda muhtemelen belki alegori yaparak "Özel'i karşılamadığı için Feyzioğlu'nu cezalandırdı" şeklinde yorumladı!

Oysa, Lefkoşa Türkiye Cumhuriyeti'nin çok önem verdiği bir başkent. Enginyurt herhalde bu açıdan bakmadı. Lefkoşa'da Türkiye Cumhuriyeti'ni Dışişleri'nde çok önemli görevler alan hemen hepsi de yıldız isimler temsil etti AK Parti'nin Dışişleri'nde yol açtığı özellikle son 10 yıldaki erezyona kadar. KKTC'de Denktaş’a güven mektubunu sunan ilk büyükelçi İnal Batu idi. Ercüment Yavuzalp, Ertuğrul Apakan, Asaf Inhan, Candemir Önhon, Şakir Fakılı hemen aklıma gelen diğer önemli diplomatlar.

Kısacası, Prag, Lefkoşa'dan daha önemli bir merkez değil de Türkiye Cumhuriyeti için, başka bir mesele var. KKTC'ye Feyzioğlu'nun yerine atanan 36 yaşındaki Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim'in babası Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Maksut Serim. Kayınvalidesi ise önceki AK Parti Milletvekili Seymenoğlu. İlginç bir nokta da Serim'in KKTC'de aktif aile şirketlerinin olması. Bu da daha önce benzer atamalarda örneği olmayan bir uygulama. KKTC gibi Türkiye için birinci derecede önemli bir yere yollayacak daha önemsiz bir isim yok muydu Tanrı aşkına diye sorası geliyor insanın! Dışişleri Bakanlığı'nda onca kariyer diplomatı varken, Büyükelçilikleri partinin arka bahçesi yapan zihniyete yazıklar olsun!

ANKARA'NIN POZİSYONU

İsrail'in Gazze'de yaptıkları asla kabul edilemez! Netanyahu'nun ABD Kongresi'ndeki konuşmasının Cumhuriyetçiler ve Demokratlar tarafından ayakta alkışlanması da!

Fakat gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "gireriz" sözleri, gerekse Dışişleri Bakanlığı sosyal medya hesabından yapılan bazı paylaşımlar (Israil cephesinden gelen çirkin sözleri de kınıyorum) Türkiye'nin direk meselesi olmayan bir konuda direk içine girmesi olmuyor mu? İşte bu yanlış... Türkiye, meselenin içine ne kadar girmezse Filistin'e o kadar yardımcı olabilir. Erdoğan, Filistin'i temsil eden Mahmut Abbas ile bile 'papaz' olacak neredeyse! Var mı yok mu Hamas!

"One Minute" yüzünden İsrail ile ilişkiler bozulduğunda düzeltmek için çaba harcayan Erdoğan oldu. Şimdi -belki görevde kalırsa tabii- gün gelecek yine çaba harcayacak olan kendisi olacak. İsrail'in sadece İsrail olmadığını bir türlü anlayamıyor. Yanlış anlaşılmasın; İsrail'in arkası sağlam diye şımarıklığı, devlet terörünü, etnik temizlik adımlarını onaylayacak mı Ankara? Tabiî asla, hayır! Ancak Türkiye, kendi ulusal çıkarlarını esas alarak pozisyon almalıdır her meselede olduğu gibi Filistin meselesinde de.

BU İKTİDAR TÜRKİYE'NİN ZARARINA!

Türkiye, yumuşak gücünü kaybetmemelidir. Ortadoğu ateş çemberi altında iken buna daha çok ihtiyaç var. Düşünün; bir zamanlar Türkiye, İsrail ve Suriye arasında arabulucuydu. Ya şimdi?!.

Türkiye'nin dış politikasına bizzat iktidarı eliyle çomak sokmak böyle birşey.

Türkiye'nin muhalefetinin aklını iyice başına alıp bu iktidardan memleketi kurtarması şart. Mesele sadece ekonomi, geçim, yoksullaşma, barınma, eğitim değil; Türkiye'nin ulusal çıkarlarını merkeze alarak, meselelere Ankara'dan bakarak dış politika üretecek bir iktidara ihtiyaç var.