Pandora'nın kutusu açılınca...
Son cümlem şu olsun bu bahiste; birleşip bütünleşmeyen, derlenip toparlanmayan muhalefetin Erdoğanizme bir beş yıl daha vermek anlamına geleceğini herkes bir daha, bir daha iyice düşünmeli yol yakınken.
Meral Akşener’i hayatımda bir kez gördüm. Daha doğrusu İstanbul'da AKM'deki kitlesel bir toplantıda yan yana oturduk ve tanıştık.
O zamanlar AK Parti iktidarının ilk dönemleri olsa gerekti. Akşener DYP'den MHP'ye geçmişti. Tabii kendisiyle sohbet de ettik. Öyle şeyler söyledi ki kendisine şöyle karşılık verdim:
"Muhalefette bunları söylemek iyi güzel de iktidarda olsanız, birgün iktidara gelseniz aynı şekilde hareket edecek misiniz?"
Akşener sorumu, "Hiç kuşkunuz olmasın!" diyerek yanıtladı.
ZİGZAGLARLA BUGÜNLERE GELEN AKŞENER
Akşener’in o günden önceki ve sonraki siyasal yaşamı zigzaglarla geçti. Ülkücü bir ağabeyin etkisinde "Asena" idi. Sonra Tansu Çiller'in periferisi cazip geldi, pragmatik yanını gördük. Artık Başbakan Çiller'in İçişleri Bakanı idi. DYP içinde de ekip değiştirdi, Ağar'a yaklaştı. Gün geldi Fazilet'teki "Yenilikçiler" hareketinin yıldızının parladığını gördü ve AK Parti kurucuları arasına katıldı. Burada sıradanlaşacağını görünce yeniden MHP'ye geçti. Kendisini Milletvekili ve Grup Başkan Vekili yapan Dr. Bahçeli'nin karşısına geçip kurultay isteyerek genel başkan adayı oldu. AK Parti iktidarının bütün gücünü ve olanaklarını kullanarak Dr. Bahçeli'ye kol-kanat germesi Akşener’in hevesini boşa çıkardı.
Akşener’in yeni yönelimi İYİ Parti'yi kurmak oldu. AK Parti'nin seçime katılmaması için önünü kesmesi karşısında CHP kendisine el uzattı ve mecliste grup kurmasını sağlayarak seçime katılmasını sağladı. Ve böylece 2018 milletvekili seçiminde İYİ Parti ittifak sayesinde barajı da geçerek grup kuracak şekilde mecliste yer aldı.
Fakat Akşener cumhurbaşkanı adayı olmuş, yüzde 7 küsur oyla partisinin oyunun oldukça altında kalmıştı.
Akşener sonrasında partisini geliştirme ve siyasal yelpazede nasıl bir yere oturması hususunda arayışa ağırlık verdi. MHP'den kopup gelen Ülkücülere merkez sağı eklemek için hamleler yaptı. Sonrasında ise merkezdeki seçmene göz kırpan adımlara yöneldi. CHP'ye de yakın durarak aslında CHP'den şu veya bu nedenle ilişkisi zayıflayan kesimi de konsolide etmeye girişti.
AKTILI MASA'DAKİ AKŞENER
Bir yılı aşkın süre önce 2018 seçimlerinde Millet İttifakı’nı oluşturan partilerle AK Parti'den kopanların kurduğu iki parti ve İYİ Parti "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" için bir araya geldiler ve çalışarak ortaya bir metin koydular. Altı parti artık bir ittifak değil ama parlamenter sisteme dönüş için işbirliği yapan Altılı Masa idi.
Altılı Masa çalışmalarını yoğunlaştırıp seçim güvenliği vb. alt komisyonlar kurdu ve bir süre önce de Ortak Politikalar Mutabakat Metni kamuoyuna açıklandı. Aynı zamanda altı partinin "ortak cumhurbaşkanı adayı" konusunda da anlaştığı vurgulandı. 26 Ocak'taki toplantının sonunda yapılan açıklamada artık Altılı Masa'nın "Millet İttifakı" olarak altının çizildiğini gördük.
Deprem felaketi nedeniyle ertelenen 6 Şubat'taki toplantı bilahare deprem gündemiyle toplandı.
Son toplantıda Altılı Masa'nın aslında bir tür Pandora'nın Kutusu olduğu ve masadaki konuşmalarla, tartışmalarla kamuoyuna açıklanan bildirilerin örtüşmediği, toplum önünde şeffaf cereyan etmediği iyice görüldü. Nitekim toplantının üzerinden 24 saat bile geçmeden Pandora'nın Kutusu açıldı ve gerçek ortaya çıktı!
Meğer cumhurbaşkanı adaylığı konusunda masadaki çekişme öteden beri sürüyormuş fakat ertelenerek bugünlere kadar gelmiş.
Zaten şöyle bir geriye dönüp bakıldığında İYİ Parti cephesinde gerek Akşener gerekse diğer parti sözcülerinin ağzından bu çekişmenin işaretleri görülüyor. "Kazanacak aday" vurgusu bunun en belirgin işareti ve anlamı şu:
"Kemal Kılıçdaroğlu masaya dayatılıyor ama onunla kazanamayız, seçim riske girer. "
Akşener’in aklımda çok kalan bir cümlesi de şu:
"Borcumuzu ödedik."
Bu cümleden kastı, "2019 yerel seçimlerinde adaylarını destekleyerek CHP'ye borcumuzu ödedik, 2018'de seçimlere girmemizi sağlayan CHP'ye artık bir diyet borcumuz kalmadı, bundan böyle atacağımız adımlarda özgürüz" idi.
Tabiî Kemal Kılıçdaroğlu yedi sekiz aydır ortak cumhurbaşkanı adayı imişcesine çalışmalarını sürdürüyor. İzlediği iletişim stratejisi ve birinci tekil şahıs dili bunun açık göstergesiydi.
MAALESEF KÖTÜ BİR SÜREÇ YÖNETİMİ...
Şimdi anlaşılıyor ki CHP, yanındaki dört parti ile birlikte Kılıçdaroğlu'nun ortak adaylığı etrafında yürüyüşünü sürdürecek. Akşener’in başına bir taş düşer mi, son anda manevra yaparak yeniden masaya döner mi? Artık zor bir olasılık gibi ama umarım o taş o başa düşer. Aksi halde Türkiye Erdoğanizme karşı güçlü ve garantili bir iktidar seçeneğini zora sokmuş olacak. Bunun vebali çok büyük olur. Muhalefetin maazallah seçimi kaybetmesi halinde bu vebalin aslan payı Akşener’in olsa da CHP de nasibini alır çünkü süreç yönetiminin sorumluluğu ortak.
Maalesef Altılı Masa'nın süreç yönetimi iyi değildi. Birincisi şeffaf değildi. İkincisi, ortak cumhurbaşkanı adayının nasıl bir yöntemle ve oydaşma ile mi çoğunlukla mı belirleneceği önceden saptanmalıydı. Kamuoyu yoklaması ile mi, yoksa sadece masadaki liderlerin oylaması ile mi, melez bir yöntemle mi?... İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanları masadaki isimler arasında olacak mıydı, olmayacak mıydı? Masadaki bir parti başka bir partiden isim önerebilecek miydi? Bütün bunlar em baştan masada konuşulmalı ve kamuoyuna da hissettirilmeliydi.
ZAMANLAMA FACİASI VE 'KUMAR'
Akşener’in reel politika ile bağdaşmayan çok büyük hatası ortak aday olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına seçimin eli kulağında iken karşı çıkması... Bunu yapacaksanız en baştan yapacaktınız! Çeyrek kala değil! Bu tutum basiretten, ferasetten çok çok uzak. İşin acı tarafı, Akşener’in bir "B planı" yapmaksızın masadan kopması... Bunu İYİ Parti'nin çok içinden yaptığım istişarelerle not ediyorum.
Nitekim tarih öğretmeni Akşener’in açıklamasını hatırlayalım sıcağı sıcağına yaptığı:
"Ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız!"
Bu açıklama aklı başında sorumlu bir siyasetçinin, "masayı devirmem, millete ihanet etmem" diyen siyasetçinin yapacağı bir açıklama olabilir mi? Ülkenin geldiği kavşakta, Erdoğanizmin gönderilmesinin koşullarının iyice oluştuğu bir momentumda bu 'kumar' oynanır mı hiç? Akşener’in bu tutumu yazının başında verdiğim kronolojinin bir devamı gibi...
BUNDAN SONRASI...
Peki bundan sonra ne olur? Evet, siyasette 24 saat bile uzun... Evet, gün doğmadan neler doğar... Bu ayrı bir yazı konusu olur ama şimdilik şu notlarımı düşeyim:
1) Küçük bir olasılık ama Akşener’in aklı başına gelir ve Altılı Masa kaldığı yerden devam eder.
2)İYİ Parti geri dönmese de Altılı Masa'nın beş partisi Kılıçdaroğlu’nun ortak cumhurbaşkanı adayı olmasıyla yoluna devam eder ve masada veya periferisinde eklenen yeni aktörlerle büyür. O zaman İYİ Parti çok kan kaybeder; merkeze oturup büyüyeceğim derken baraj sorunu yaşar. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olur. İYİ Parti seçmeninin büyük kısmı milletvekili seçiminde Millet İttifakı partilerine, çok daha büyük kesimi de cumhurbaşkanı seçiminde Millet İttifakı ortak adayına yönelir. Ki, muhtemelen CHP ve masadaki dört partneri Akşener’in olası bir fevri çıkışının partisinde yol açacağı gelişmeleri öngörmüştür.
Son cümlem şu olsun bu bahiste; birleşip bütünleşmeyen, derlenip toparlanmayan muhalefetin Erdoğanizme bir beş yıl daha vermek anlamına geleceğini herkes bir daha, bir daha iyice düşünmeli yol yakınken.
Pazarola, hayrola.