Sonsuzluk Sonatı ve ötesi...

Vercihan Ziflioğlu'nu bilenleriniz mutlaka vardır. Ulusal basında ve uluslararası haber ajanslarında uzun süre gazetecilik yapan Ziflioğlu, çok sayıda kitaba da imza atan bir isim.

Onunla eski bir tanışıklığımız vardı ama geçen yıl gerçekleştirdiğim bir proje dolayısıyla daha yakından tanıma fırsatım oldu. Koordinatörlüğünü ve editörlüğünü üstlendiğim 14 kitaplık Şişli Semt Kitapları Dizisi'nin yazarları arasında yer aldığı gibi dizinin iki kitabına da yazar önerdi (Yeşim Çobankent ve Hristo Kopano) ve onlarla da çalıştık.

Ziflioğlu'nun kitapları arasında bir çırpıda aklıma gelen bazıları şunlar: "Araftaki Ermenilerin Hikayeleri: ne Hz. İsa'ya ne de Hz. Muhammed'e yaranabildik!", "Beni Unutma Rusyam: Asırlık Sürgün", "Beni Benimle Bırak/Mojik Toşinyan'dan Cenk Taşkan'a", "Kayıp Zamanın Çocukları/İstanbul'un Bulgarları", "Varla Yok Arasında/İstanbul Ermenileri".

ÇARPICI BİR ROMAN

Vercihan Ziflioğlu, bu kez bir romanla çıktı okurun karşısına; Savaşın Gölgesinde Olga&Maximillian". Nisan 2024'te Papirüs'ten yayınlanan ve savaşların gölgesinde geçen roman, Olga ve Maximillian'ın yarım kalan hikayelerinin yanında Yirminci Yüzyıl insanının varoluş mücadelesine odaklanıyor.

Roman, katmanları arasında eski dönemlerde aşkların hem daha masalsı hem de daha sahici yaşandığını; eskiye ait aşkları o yüzden ne kanlı savaşların, ne yeni dünya düzeninin kalplerden söküp alamadığını da anlatıyor.

Modern tarihin gördüğü en kanlı savaşlar olan Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı insanoğlunun kaderini çok değiştirdiğine; her iki savaştan da sağ kurtulan o güçlü kuşağın elinden herşeyi alınsa da iradelerinin, inançlarının, aşklarınız kaldığına göndermeler yapıyor.

Evet, iki büyük savaşın ve yıkımın ardından o kuşaklar büyük bir trajediyle yoğrularak yeni dünyanın temellerini yine de atabildiler.

İşte, Ziflioğlu'nun kaleminden çıkan "Savaşın Gölgesinde Olga&Maximillian", okuru Rusya’dan Avrupa'ya kadar geniş bir coğrafyada eskileri ve acıları geride bırakıp yeni dünyaya doğru yol almaya çağırıyor. Roman, müziğe adım atmak için yaratılmış Olga ile besteci ve şef Maximillian'ın aşkı etrafında örülürken Yirminci Yüzyılın ilk çeyreğinin atmosferi, Rusya’nın bu momentumda yaşadıkları da fonda beliriyor.

Yazarının sözcükleriyle ifade edersek; "Olga &Maximillian içinde bulunduğumuz kaotik ve iki yüzlü dünyanın kapılarını kapatıp sizleri kimi zaman hüzünlü, kimi zaman umut vaad eden müzik dolu bir yolculuğa davet ediyor."

Bayramdaki okumalarım arasında keyifli bir de roman girmiş oldu böylece ve okurlarıma da tanıtmak istedim.

Edebiyat hayatımızdan eksik olmasın, değil mi Sevim Kahyaoğlu?