Bunun bir veya birkaç nedeni olmalı!

Etkili ve yetkili isimler; “Seçim sistemimiz çok güçlü, hile mümkün değil!” “Seçim sonucunda şaibe olmayan ender ülkeyiz!” “Süreç demokraik bir şekilde...

Etkili ve yetkili isimler; “Seçim sistemimiz çok güçlü, hile mümkün değil!” “Seçim sonucunda şaibe olmayan ender ülkeyiz!” “Süreç demokraik bir şekilde işliyor.” “Gayet olağan bir süreç yürütüyoruz” şeklinde açıklamalar yapıyor. İyi tamam da! Haftalardır süren yine ve yeniden oy saymalar, bitip tükenmeyen bazen de yanlı ve temelsiz itirazlar, iftiralar, adeta kara mizaha dönen seçim sonuçlarında yaşananlar nasıl açıklanacak? Madem güçlüyüz, hile hurda yapmıyoruz, şaibesiz seçim yapan ender ülkeyiz! O halde; Bir yandan batının, aklıselimin, sokaktaki sade yurttaşın, diğer taraftan yandaş basının anlı şanlı kalemlerinin ve de AKP’nin A takımının bile eleştirdiği bu kabullenememe ve ‘baskın basanındır’ telaşı niye?

Kaynaklar bitecek endişesi, tavan yapan özgüvenin taban yapması olabilir mi? Yok batıya demokrasi dersi vermişiz, yok bizde seçim sandıklarında hile olmazmış, yok en başarılı seçim sistemine biz sahipmişiz. İnanın! Kargalar bile gülmekten kırılıyor…

Aslında önemli olan dünyayla boy ölçüşürken, dünyaya ayar çekerken seçim sonuçlarını ve sandık gerçeğini de demokrasi gereği kabul etmektir. Seçim bitmesine rağmen bitmeyen itirazların temel nedenlerini tarafsız bir görüş ve kadroyla masaya yatırmaktır. Bozulan moralleri, bitirilen enerjiyi, yitirilen zamanı yok saymadan fabrika ayarlarına dönmek için eli taşın altına koymaktır. Başarısızlığın faturasını hep karşı tarafa kesmemek, Cumhurbaşkanlığı Belediye Sistemini iyi anlatmaktır(!). Devletin tüm olanaklarının kullanılmasına rağmen, yüzlerce miting ve salon toplantısına rağmen, dağı taşı dolduran görseller ve yaşanan aşk hikayesine rağmen alınan sonucu kabullenmektir.

Aslında dünya lideri olmanın yükü ağırdır, sorumluluğu büyüktür! Mesela yurttaşlara eşit davranmak esastır, çevre tahribatına, yeşil alan talanına, tarihsel mirasa- kültürel dokuya vurulan darbelere göz yummamaktır. Özgüven tavan yapsa da, taban ona özel sıfatlar taksa da ders çıkarmasını bilmek, özeleştiri yapabilmek, geçmişten ders çıkarmasını bilmek ve rol model olarak tarihe geçmektir. Samimiyet testlerinden 10 numara almak, toplumu germeyen, halkı kutuplaştırmayan bir duruş sergilemektir. Devlet gücünü politik kalkan olarak kullanmadan; ülkesinin sorunlarını bazen sırtında bir kambur, bazen kucağında bir yavru, bazen yüreğinde bir yara, bazen zihninde bir ışık olarak taşımaktır. Tıpkı bizim geçmişimizde olduğu gibi…

Gelelim günümüze!

Mazbata deyip duruyoruz! Halkın verdiği mazbatayı nereye koyalım? Pazarda dolaşırken kucağa atlayan küçük kız çocuğunu, arkadan el sallayan 80’lik ninenin duasını, sahaya pankartlarla giren futbolseverlerin ilgisini nasıl açıklayalım?

Yeni seçilen belediye başkanları birbiri ardına açıklamalar yapıyor. Ardahan’dan bir ses yükseliyor; “Bana çiçek yollamayın. Küçük bir bağış yapın sokakta yaşayan hayvanlara mama alalım.” Adana Karataş’tan bir başka ses bu sese ses veriyor; “Çiçek yerine kütüphanemize kitap bağışı yapın.”Gerilen topluma nefes olan belediyelerin farkındalık yaratan kampanyasını sesli sedalı alkışlıyorum...

Aday olan ve seçilen belediye başkanları bağırıyor! Bize oy verenin yolu yapılır, suyu gelir, camii onarılır, beleş kömür ve gıda paketi dağıtılır, çocuğuna iş bulunur. (adayken) Önce oy veren mahallelere hizmet götüreceğiz. (kazanınca)

Ve sosyal medya dolaşıma sokuyor! Bütçesi katrilyonlarla ölçülen İBB’nin kaynak israfı ve 16 milyonluk İstanbul’un vergilerinin nasıl çarçur edildiği ortada. Yandaşlara çekilen peşkeşler, vakıf ve derneklere aktarılan paralar, hesapsız- kitapsız- kayıtsız harcamalar, ihalelerdeki kayırmacılık, 80 bin kişiden 20 bininin çalışıyor olması ve 2 bine yakın kiralık araç ve dünya kadar borç…

Ve dünyanın en büyük hava limanı ünvanlı alan kullanıma açılıyor! Pek çok kişi gibi benim de onlarca anımı barındıran, heyecanlarımı saklayan, uğurlarken- karşılarken döktüğüm gözyaşlarına tanıklık eden, 2017 yılında dünyanın en iyi 3. Havalimanı, 2018 yılında da dünyanın en iyi 5. Havalimanı seçilen Atatürk Hava Limanını 686 TIR, 1386 araç ve 45 saat süren büyük göçle taşıdılar! İşin uzmanları diyor ki; “Büyütürsün, ilaveler yaparsın, yıkmazsın!” İşin uzmanı pilotlar diyor ki; “Rüzgarlı havalarda iniş ve kalkış yapmak çok zor. Uygun olmayan malzeme nedeniyle sürekli olarak pistler yenilenmek zorunda.”

Soru Notu: Dünyanın en büyük ünvanlı hava limanına ulaşım çok zor ve pahalı. Kütahya’da dağın başına hava limanı açılmış giren çıkan yokmuş. Hal böyle iken milyonlarca kişinin bu kaynak israfının nedenlerini bilmeye hakkı yok mu?

Merak Notu: İnsan düşünmeden edemiyor doğrusu! Birden bire bu Atatürk sevgisi nerden çıktı? Atatürk’e ve Anıtkabir’e bu hassasiyet neyin nesi? Görülen o ki bir zamanlar istanbula ihanet ettik diyenlerin daha sonra aşka gelip İstanbul’a sevdalanmaları yetmedi. Pek dertliler bugünlerde! Bunun bir veya birkaç nedeni olmalı!