Pek çok alanda rekora koşarken!

Ülkenin nimetlerinden yararlanmak bazılarına, külfetini çekip, bedelini ödemek bazılarına nasipken, arkası güçlü olanların bahtına ikbal (yüksek makam)...

Ülkenin nimetlerinden yararlanmak bazılarına, külfetini çekip, bedelini ödemek bazılarına nasipken, arkası güçlü olanların bahtına ikbal (yüksek makam), arkasız olanların bahtına idbar (işlerin ters gitmesi) düşerken gel de yazma!

Tarım can çekişip, çiftçi iflas ederken, sorun yaşanan her konu içimizi hergün biraz daha acıtırken, maaşlara yapılan zam yüzde 16, gıda maddelerine gelen zam yüzde yüzleri geçerken, umutsuzluk ve güvensizlik tavan yaparken gel de yazma!

Şimdi empati zamanı…

Yıllardır boşsunuz! Okuldaki hayaller, verilin sözler, evlilik hazırlıkları yerle bir. Geleceğe dair umutlar tükenmiş, yaşama sevinci yok, aile içi huzurdan eser kalmamış. Kendine güven bitmiş, iş bulma süreci uzadıkça boşluğa düşülmüş.

“Ne iş yapıyorsun?” sorusuyla karşılaşmamak için insanlardan kaçıyor, kimseyle konuşmak, karşılaşmak istemiyorsunuz. “Ben ne işe yarıyorum?” sorusu içinizi kemirip duruyor.

Gece gündüz içinizi oyan utanç duygusu, anne ve babanın yüzüne bakamama, yastığın altına konulan küçük harçlıklar, alıp başını gitme dürtüsünü hızlandırıyor.

Evlisiniz! İşinizi kaybettiniz, gece yarıları eve gelmek, çocuklara görünmeden odaya sıvışmak, gün ağarmadan çekip gitmek, “Evine bakamıyorsan kendini de bakma!” gibi sizi sık sık yoklayan intihar kararıyla çatışıp duruyorsunuz.

Akşam olunca eve nasıl gireceğim, eşimin çocuklarımın yüzüne nasıl bakacağım, kapıya dayanan alacaklılara ne diyeceğim, icra gelirse ne yapacağım, ya hasta olursam- olurlarsa nasıl ilaç alacağım? Diye düşünüp duruyorsunuz.

Ve birdenbire aklınıza 600 vekil, 600 sekreter, 1200 danışmana ödenen paralar geliyor. Boşsunuz ya, geceler uzuyor, uyku tutmuyor ya! Aklınıza bu kez bakan yardımcılarına ödenen maaşlar, bakan koltuklarına oturtulan; okul sahibi MEB, Ticaret yapan Ticaret Bakanı, turizmci Turizm Bakanı, tarım şirketi sahibi Tarım Bakanı geliyor. Müthiş bir başarı sağlayacakları varsayılan, yol gösterici olacakları iddia edilen ve pes dedirten bu uygulamaya, bu muhteşem atamalara bakınca şaşırmaktan öte üzülüyorsunuz.

Mesela itfaiye eri olarak işe başlayanların birden bire yükselerek 6 yerde üst düzey yöneticilik yaptığını ve altı yerden ayrı maaş aldığı düzeni sorguluyorsunuz! Sonra da ülkede en yetersiz, en yeteneksiz, en niteliksiz, en ilkesiz kişilerin nasıl olup da musluk başlarını tuttuğunu görünce; “ben niye bu kadar okudum?” sorusuyla boğuşup duruyorsunuz!

Yetinmeyip görev yaptıkları bölge halkı işsizlikten kırılırken belediye başkanlarının ve kayyumların altın varaklı, israf odaklı, bol şatafatlı banyo meraklarına, pahalı araçlarına dalıp gidiyorsunuz! Sonra da açlık sınırının 2.107 TL, yoksulluk sınırının 6.863 TL’yi bulduğu ülkemizde ekonomideki bu kanama nasıl durdurulur konusuna kafa yorup duruyorsunuz!

İşin içinden çıkamayınca önce aklınıza görmeyen, duymayan, konuşmayan ve önemsemeyen çok sayıdaki politik aktörler geliyor. Sonra da gören, duyan, konuşan, paylaşan, anımsatan sorumluluk sahibi az sayıdaki siyasiler geliyor. Arada kalıyorsunuz. Konunun derinliklerine dalınca; bazı şeyleri hayat öğretiyor, üstünü ne kadar örterseniz örtünüz, o örtü gün gelince kalkıyor, hayat temize çekiyor diye kendinizce çıkış yolları arıyorsunuz!

Açıklama notu: Empati yaparak ve kurgu yoluna başvurarak yazdığım bu yazıyı konunun kahramanlarına atfen mi, ithafen mi, hürmeten mi, izafeten mi yazdım? Bilmiyorum.

Bildiğim o ki; Yaşanan dertleri, duyulan yakınmaları paylaşmak istedim. Daha neler neler yazmak isterdim. Ama bunca acı, bunca utanç verici, kahredici, trajik acı yaşanırken, yazmaktan kalemde mürekkep, bilgisayarda hal kalmazken biz hala YSK’nın vereceği kararı bekliyorsak!

Özetle; “Yaz gelmiş, güneş çevreyi cömert bir şekilde ısıtıyormuş bana ne!” diyenler adına, “bakın, burası çok önemli” demek istedim!

Etiketler
Rekor