Yol ayrımı!

Başlığı edebiyatımızın güçlü roman yazarı Kemal Tahir’den çaldım, şimdi sohbet formatında içini doldurmaya çalışacağım! Çünkü canım bugün yazı yazmak değil, sohbet etmek istiyor, değerli okur dostlarım mazur görün lütfen…

Ülkemizdeki 67 hukuk fakültesinin 19’unun başına veterinerden işletmeciye, ekonomistten mühendise, kimyacıdan iktisatçıya, ilahiyatçıdan doktora çok farklı disiplinlerden gelen hocalar atanınca aklıma başka başlık gelmedi.

Sendika başkanları altlarına özel plakalı 1.8 milyon liralık BMW çekip, 30.000-50.000 lira arası maaş aldıklarını açıklayınca aklıma başka başlık gelmedi.

Son 1 yılda 1 milyon 65 bin kişi işini kaybedip, işsizler ordusunun gerçek ümitsizler sayısı 8 milyonu aşınca aklıma başka başlık gelmedi.

Ülkemizde yapılan ankette halkın yüzde 70’i bilim insanlarına, yüzde 60’ı doktor ve öğretmenlere, yüzde 11’i politikacılara güvendiğini söyleyince aklıma başka başlık gelmedi.

Geldiğimiz ve getirildiğimiz kırılma noktasında bu suça katkı sunan, ortak olan, arka çıkanların sayısı çok fazla olunca aklıma bundan başka başlık gelmedi.

Özellikle şiddet gören kadınların kayıp ve yazık hayatlarını görüp, sahip çıkılmayanların başına gelenleri duyunca aklıma bundan başka başlık gelmedi.

Suriye ile başlayan süreçte dost bildiklerimizin düşmanca tavırlarını ve ülkemizin ayağına değen taşlar karşısındaki duyarsızlıklarını görünce aklıma başka başlık gelmedi.

Ülkenin sorumluluk sahibi yurttaşları; endişeden, tasaya, kaygıdan kuşkuya, şüpheden telaşa, işkillenmekten vesveseye, kuruntudan duygusal boşluğa düşüp arayışa girerken aklıma başka başlık gelmedi.

Sefalet ve yoksulluk diz boyu iken, halkın büyük çoğunluğu kilogramdan grama, kilodan taneye dönerek eti kasap vitrininde görmeye talim ederken, “uçuşa geçecek Türkiye hayali bu muydu?” sorusuna yanıt bulamayınca aklıma başka başlık gelmedi.

Hele de siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, bilimsel, teknolojik, diplomatik anlamda ve alanda dünya liderliğine soyunup, uçan kuşa borcumuz varken, sadece uçan kuş değil, karada yürüyen kaplumbağa bile “benden sorulur!” egosuna kapılmışken aklıma başka başlık gelmedi.

Dirayetli lider eşliğinde ne yapacaklarını bilmeyenlere yol gösterip, diplomasi alanındaki güçlü performansımızla dünyayı şaşırtmaya devam ederken aklıma başka başlık gelmedi.

Büyük çoğunluk olmasa da; yazıp okumaya, yiyip içmeye, tv izleyip, sinemaya gitmeye, gülüp geçmeye, özetle koşturup yaşamaya devam ederken anaların hala çeşitli nedenlerle ağlaması karşısında aklıma başka başlık gelmedi.

Son bir şey daha 22 milyon 500 bini kişi asgari ücretin altında yaşam savaşı veriyorken aklıma başka başlık gelmedi.

Kısaca yüksek tepelerden gelen bazı ifadeler dikkat çekmeyecek gibi değilken, zaman ülkemizde daha hızlı akıp giderken sözü şuraya getireceğim!

Evet, halkçı, kamucu, aydınlanmacı, kucaklayıcı Cumhuriyet idealizmi bizi yetiştirdi. Atatürk devrimlerine yönelik derin bağlılığımız hayatımızı şekillendirdi. Cumhuriyetin eşitlikçi eğitim politikaları taşrada bile en iyi eğitimi almamızı sağladı. Keskin bir zekâ, güçlü bir belleğe sahip olan cumhuriyet öğretmenleri bizi yoğurdu. Sonunda ne mi oldu? Biz de ona hizmet etmek ve borcumuzu ödemek için yola çıktık. Adı GAZİ olan ilkokulda okuduk, adı ATATÜRK olan üniversiteyi bitirdik, adı CUMHURİYET olan lisede çalıştık, bizim çağdaş Türkiye hayalimizi düşününce aklıma bundan başka başlık gelmedi.

Sonuç olarak baştan belli olan niyet cümlemi, daha doğrusu mesajımı şu sorulara yükleyip derim ki; Bundan sonra ne olur? Ne mi olur? Neler olmaz? Olmaz mı?

Yanıtım net ve kesindir; İthal ideolojilerden uzaklaşıp, Cumhuriyet dönemi eğitim seferberliğine dönersek, bunu artarak ve çoğalarak istersek hem de nasıl olur, bu şahlanışa da cümle âlem şaşar durur…