Yeni rant alanları ve Haydarpaşa Garı!
Haydarpaşa’ya ait ne çok anım, ne çok gözyaşım, ne çok hüznüm, ne çok sevincim, zaman zaman açılan kitap ve imza günlerine ait ne çok duygusal karşılaşmam (Üniversiteden hocamın kuyruğa girip bana kitap imzalatması) olduğunu saymaya kalksam sayfalara, satırlara sığdıramam.
O anıt bina, tarihi geçmişiyle, mimari yapısıyla, simgesel kimliğiyle, İstanbul’a kapağı atanların umut kapısıyla, filmlerin değişmez mekânıyla bağrında ne çok şeyi saklar…
Her şeyimize teker teker göz dikip gasp edenler, duygularımızı, değerlerimizi, anılarımızı hoyratça elimizden alanlar, önce yakarak sonra da peşkeş çekerek sıra Haydarpaşa’ya geldi dediler.
Çocukluk yıllarımın rüya İstanbul’una gelme hayalimin başlangıç noktası görkemli Haydarpaşa Garı!
Yakınlarım gidince gözyaşlarımın sel olduğu hüzün dolu Haydarpaşa İstasyonu!
Rahmet ve özlemle andığım aile büyüklerimi uzun süren Kars- İstanbul yolculuklarından sonra karşıladığım huzur ve mutluluk veren Haydarpaşa!
Yemeklerinin lezzetini unutamadığım, durup durup üzeri kaşar peynir rendeli domates çorbasını kocaman bir fincanla kafama çektiğim restoranıyla Haydarpaşa!
Şık giyimiyle gar merdivenlerden inen Atatürk’ün ve Cumhuriyetin tüm görkemini hissettiren Haydarpaşa!
Yıllar sonra dostlarla sık sık Gar lokantasını mesken tutup nostalji yaptığımız Haydarpaşa!
Anadolu’nun bağrından kopup, sırtlarında denkleri, ellerinde tahta bavulları, yüreklerinde umutlarıyla gelen insanların hayal ve göç dünyasının başlangıcı Haydarpaşa!
Büyük şehre tutunamayanların, çaresiz, kederli, telaşlı, üzgün, mutsuz geri dönüşlerinin veda limanı Haydarpaşa!
Veee! Ranta, talana, yağma düzenine, yandaş kayırmacılığına, “ben ne dersem o olur!” dayatmasına kurban edilen HAYDARPAŞA!
Haydarpaşa’nın yeni sahibi; mahdum beyin arkadaşı, kurduğu vakfın genel müdürü, İBB’nin eski bankamatik çalışanı, çok yönlü, çok torpilli, çok genç 33 yaşındaki iş insanı! Bunca karşı çıkışa, bunca itiraza, bunca haksızlığa karşı bir duruş sergileyerek; “Arkadaş! Ben bu vebalin altına giremem. Ben bu işte yokum! Halkın malını halka verin, kamu malını kaçırmayın!” der mi? Keşke dese…