Zincirin Halkaları ve Stres…
Aşağıdaki soru ve saptamaların yanıtları aslında kendi içerisindedir. Ama yine de Sezar’ın hakkını yememek adına bazı ipuçlarıyla ilerleyelim.
Hani yönetim sık olmasa da açıklamalar yaparak pek çok önemli konuyu bazen yanıldık, bazen saflığımıza geldi, bazen de inandık diye geçiştirir ya! Bugün bu konu üzerinde duralım. Çünkü insan koca hayata bazen bir hiçliği, kimi zaman ise bir güne uzun bir tarihi sığdırır. O nedenle siyasette 24 saat çok kısa sayılır. Siyasiler de bu gerçeği bilir daha doğrusu bilmek zorundadır!
Geçelim soru ve örneklere…
Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden 302 eser çalınmış. Nerede olduğu bilinmiyor. Çok önemli sanatçılarımızın paha biçilemez değerdeki eserlerine ne oldu bilen yok, gören yok, işiten yok. Komisyon üyeleri; “ortalama 20 saat çalıştık eserleri bulamadık!” diye son derece net, insanı rahatlatan, aklında kuşku bırakmayacak bir açıklama yapmışlar! Bizi devamlı kıskanan Avrupa’da olsa yeri yerinden oynatacak böyle bir olay karşısında ilgili zevattan bir açıklama geldi m? Daha doğrusu ülkede Kültür Bakanı var mı diye sormak istedim?
Almanya’da bütçe 13.5 milyar Euro fazla vermiş . Almanlar nereye harcayalım da fazlalığı eritelim telaşına düşmüşler. Bize sorsalar ya! Yolunu yordamını anlatalım, onlara yol gösterelim Dünyaya diplomasi dersi veren, analitik zekâsıyla dikkatleri çeken, kar zarar hesabını iyi yapan bizim gibi bir ülke varken neyi düşünüyorlar, niye kaygılanıyorlar ki? Aklıma geldi Şansölye Merkel’e naçizane hatırlatayım dedim!
Büyükşehir yasasıyla 34 bin 247 köy okulu kapatılmış . Yetinilmemiş 2019 yılında bu sayıya 326 köy okulu daha ilave edilmiş. Bu haberi duyunca içim karardı paylaşayım dedim. Bu arada Diyarbakır Sur’a bağlı Kumrucuk köyünün öğretmeni Hasan Kartal köy okulunda Finlandiya eğitim sistemini uygulamaya başlamış. Bunu duyunca da içim umutla doldu. Paylaşmak istedim!
Ve yeri gelmişken ve yüksek sesle ve büyük harflerle ve altını çizerek sıralamak istedim!
1-Şaşırtıcı sarsıntılar, çok yünlü zorluklar ve olası sorunlar ortada iken; Israrlı tutku, maceracı tutum, sinyal yakılan konular, hesapsız, kitapsız sınırsız hamleler akıl tutulması olarak açıklanabilir mi?
2-Dünyada kabul gören ve geçerli olan: “Sözcüklerin kendi başlarına ağırlıkları yoktur, kimin nasıl söylediğine bağlı olarak ağırlık kazanır!” sözü bizde geçerli mi?
3-Her sözcüğünü, her satırını paylaştıklarımız olduğu gibi gülüp geçtiklerimizin de olduğunu düşünürsek sorulara cevap beklemek hayal mi?
4-Seçim sonuçlarını elinin tersiyle iten, bunun böyle olduğunun ve olacağının her konuşmasında altını çizen, ciddiye alınası itirazların zerresini tartışmaya bile açmayan, kafasına koyduğu her şeyi yapanlara şaşırmamaya devam mı?
5-Hekimler “stresten uzak kalın, yorgun ve kaygılı olmanın bedeli ağırdır” derken; Isınmadığımız doğalgaza, aydınlanmadığımız elektriğe, kullanmadığımız suya, geçmediğimiz köprüye, girmediğimiz tünele, uçmadığımız havaalanına, yatmadığımız hastaneye, oturmadığımız millet bahçesine, vergiydi, tazminattı, hizmet bedeliydi, “yap- işlet- devretti” derken bunca para ödüyorsak stres yapmamak mümkün mü?
6-Borcundan ötürü, 14 milyon kişinin elektriğinin, faturaları ödeyemediği için 5 milyon kişinin doğalgazının kesildiği ülkemizde! Filelerin boş, evlerin soğuk, soruların yanıtsız kaldığı günümüzde! Yoksulluk ve çaresizlik insanları ölüme iterken, insanlar doğalgazlarını kapatıp soba yakarak, tek odaya sığınarak orada yatıp kalkarak, yaşamaya çalışırken; hesap vermeği hiçbir zaman şanına uygun görmeyenler ses soluk çıkarmazken! Strese girmemek mümkün mü?
7-Turistlerin uğrak yeri Kapalıçarşı’da 200 “kuyumcu” “lokumcu” olurken insan sormak istiyor. Ve yalnız ve güzel ve ekonomik kriz ve işsizlik ve kadın cinayetleri içinde daralan ülkem tüm bunları hak ediyor mu?
8-Hele de sabahtan akşama, ekrandan kürsüye parmak sallayanlar oldukça “stresten uzak kalın!” önerisine uymak olanaksız değil mi? (Demek kolay da…)