1923 cumhuriyetin ilanı deyip geçiyoruz ya! Geçmeyelim! 100 yıllık koskoca cumhuriyetin miras ve birikiminden hiç mi ders alınmadı diye soralım?
Çare, çözüm, ışık, aydınlık, umut, barış, kardeşlik, eşitlik, kültür derken; Akla gelen tek reçete, tek derman, tek aşı, tek ilaç olan Cumhuriyetimizin 100.yılı kutlu olsun diyerek…
Ekim ayının cumhuriyet tarihimizdeki yeri ve önemi! Ekim ayı her cumhuriyet sevdalısının yüreğinde özel bir yere, her Atatürkçünün anılarında, belleğinde, arşivinde, geçmişinde özel biri öneme sahiptir. Neden mi? Sıralamaya çalışalım.
6 Ekim 1923 İstanbul’un 5 yıllık işgaline son verildi.
6 Ekim 1924 Büyük Atatürk Kars’a geldi.
13 Ekim 1923 Ankara beşinci ve son kez başkent oldu.
30 Ekim 1920 Kars’ın kurtuluşu gerçekleşti…
29 Ekim 1923 destansı Cumhuriyetimiz ilan edildi…
Hani bazı konular ve kişiler; sözcüklere, tariflere, sıfatlara, sayfalara sığmaz ya! İşte Ekim ayı da bizler için yazılara, konuşmalara, anlatmalara sığmayacak bir ay. Demek ki bu yazının konuları ve konukları belli…
Öncelikle kimlik ve kişilik savaşımımın, yazarlık yolculuğumun en büyük okulu Büyük Atatürk’ü, bana düşünmeyi, araştırmayı, sorgulamayı ve hayal kurmayı öğreten cumhuriyet öğretisinin mimarları olan vazife kuşağını minnetle, saygıyla, özlemle anıyorum.
Bu büyük destanın arkasındaki kanı, canı, özveriyi, gayreti, dikkate alarak, vicdan, insanlık, merhamet duygularının tavan yaptığı o yılları ve dönemin zorlu koşullarını unutmayarak şu gerçeğin altını çiziyorum.
1923- 1973- cumhuriyetin 50. Yılı.
1923-1998- cumhuriyetin 75. Yılı.
1923- 2023- cumhuriyetin 100. Yılı.
Bu satırların yazarı 50. ve 75. yılı yazdı. Şimdi de 100. yılı yazıyor. Az şey mi?
Düşünmeyen toplum teslim olur, kaybeder…
Kıdemli siyasiler, ekonominin mimarları, kendilerine bol bol sıfat, statü, makam, koltuk lütfedilenler hık mık, mırın kırın ederek ne der, ne düşünür, ne gibi kararlar alır bilmem ama! Bildiğim verilen mesajlardan ben anlayacağımı anlar, 29 Ekim 1923’ü düşünmeyi sürdürerek yazıma söze şöyle başlıyorum.
“Ben Cumhuriyet fikrini yıllarca vicdanımda bir sır gibi sakladım!” diyen!
“Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!” diyebilen!
“Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir!” sözüyle Cumhuriyetten ne anladığının altını yüksek sesle ve kararlılıkla çizen!
O zorlu koşullarda aldığı kararları, çizdiği yol haritasını, hayata geçirdiği devrimleri Türk halkına emanet eden!
Basiret, asalet, fazilet, itibar, itimat, sorumluluk, öngörü, özveri, gerçekleri görüp ona göre yol haritası çizme, sorunlar ve sorularla yüzleşme gibi eşsiz ve çok takdir edilesi özellikleri olan!
Duygu, düşünce, sanat, kültür iklimine bilimsel ve bilinçli adımlar atarken, katkı sunarken; yadırgayan, hayretini gizlemeyen, soran, sorgulayan, araştıran!
“Düşünmeyen toplum, teslim olur, kaybeder” gerçeğinden yola çıkarak; Dayanışma, yan yana durma, soruları önemseme, konulara duyarlılık, yurttaş olmanın- yönetici olmanın tüm gereklerini yerine getiren!
Tarihsel, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel kodları iyi bilen, eğitime ve kadın haklarına öncelik veren, yapı, duruş ve karakter olarak, nedenleri ve sonuçları iyi irdeleyen!
Konuşurken, yazarken, görüşmeler yaparken; anlatım gücüyle, düşüncelerini savunma biçimiyle, insani ve vicdani duyarlığıyla dikkatleri çeken!
“Muallimler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” Sözüyle eğitim ordusuna izleyeceği yolu gösteren!
Kültürel, bilimsel, düşünsel, sosyal, her konuyu ciddiye alan, fikri iktidarı değil, çağdaş değerleri önemseyen, tarihi ve geçmişi; sentez yaparak irdeleyerek, bilgilendirerek, uyararak, düşündürerek, hamasetten uzak, serinkanlı şekilde okuyan!
Öğrenme duygusu, kitap okuma merakı, güzel sanatlara olan ilgisi, dans etme, şarkı- türkü söyleme, kürek çekme, satranç bilardo oynama gibi merakları olan!
Çok çarpıcı, çok sarsıcı, çok sahici, çok şaşırtıcı, çok cesur adımları ve atılımlarıyla maddenin 3 hali değil, 3 bin hali var dedirten!
Özgürlüğün, laikliğin, çağdaşlığın, demokrasinin destansı kitabını yazarken; biz siz demeyen, ezilmişin, yoksulun halinden iyi anlayan, doğanın, börtü böceğin haklarını gözeten!
15 yıla ve 57 yıllık yaşama koskoca bir vatan sığdıran!
Falih Rıfkı’nın deyimiyle; “Nerede ve ne zaman sendelersek, tutunmak için” ilk aklımıza gelen!
Yakup Kadri’ye göre; “Başımıza bir sıkıntı geldiği zaman O var, O halleder, O varken bize hiçbir tehlike gelmez” dedirten!
Tarihin dönüm noktasında tarih sahnesine çıkarak bir toprağı vatan yapan ve NUTUK adını taşıyan şaheseriyle tarihe not düşen!
Bir virtüöz, bir orkestra şefi gibi “Kurtuluşun ve Kuruluşun” mimarı ve aktörü gözüyle hem fikir hem ana fikir olarak yol haritasını çizen!
Büyük Atatürk’ü Cumhuriyetimizin ilanının 100. yılında; Adı GAZİ olan ilkokulu, adı Mustafa Kemal olan ortaokulu, adı ATATÜRK olan üniversiteyi bitirip, adı CUMHURİYET olan lisede öğretmenlik yapan biri olarak ve bu ilginç kaderle gurur duyarak, anıyor, anlatıyor, yazıyor, paylaşıyor, vefa ve minnet duygularıyla selamlıyorum.
Çare, çözüm, ışık, aydınlık, umut, barış, kardeşlik, eşitlik, kültür derken; Akla gelen tek reçete, tek derman, tek aşı, tek ilaç olan Cumhuriyetimizin 100.yılı kutlu olsun diyerek…
Nice 29 Ekim’lere her şeye rağmen ve inadına…
Duyuru: 27. Ekim Cuma günü saat 15.00’de Bakırköy Belediyesi’nin davetlisi olarak Yunus Emre Kültür Merkezi’nde! 28 Ekim Cumartesi günü saat 16.00’da TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin çağrılısı olarak dernek binasında “Cumhuriyet ve Kazanımlarımızı” anlatacağım. Yolu düşenleri beklerim…