Makul ve makbul olan mı?

Şarkılı türkülü yazıma gelen övgüler üzerine bu kez tanımlar üzerine çalışma yaptım! Ekranlarda uzmanların hastalığa dair bin bir önerisini dinlerken, 19’luk...

Şarkılı türkülü yazıma gelen övgüler üzerine bu kez tanımlar üzerine çalışma yaptım!

Ekranlarda uzmanların hastalığa dair bin bir önerisini dinlerken, 19’luk Kovid’le, 91’lik Korona’nın hain planlarını nasıl bertaraf edeceğimizi düşünüp, yaz oku nereye kadar deyip, özel araştırmalara giriştim!

Söz misal uzun süredir gündemden düşen TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu)’na yeni bir yorum getirip, “TeMaS- mesaFe” olarak güncelledim! Ve bu icadımı çok beğendim, komik ama tutacak gibi…

Yönetimin açtığı bağış kampanyasında devlet devlete (bankalar başta olmak üzere) bağış yapınca ve bunun dünyada örneği olmadığını öğrenince bugünlerde unutulan KDV’ye yeni bir açılım getirip güncelledim. KDV’yi “Kayyum- Damat Vakfı” olarak düzenledim! Bu icadım da çok tutacak eminim…

Araştırmalarım bazı sorular sormama da neden oldu!

Küresel enkazın neden olduğu küresel yasa bakınca! Her daim gerilim, kaos, tartışma, ayrıştırma konusunda dur durak bilmeden, sınır tanımadan, son derece örgütlü, ısrarcı, takipçi olan işin erbabı ne der bilinmez ama!

Haddini hududunu aşarak, sınırları sonuna kadar zorlayarak, sinirleri gererek dünyayı fıldır fıldır turlayan ve hepimizi esir alan “2C” ikilisini (Covid ve Corona demek oluyor!) suçlamadan önce; Hazır elim değmişken; Hava kirliliğinin, endüstriyel beslenmememizin, ilaçların yan etkilerinin bağışıklık sistemimizde yarattığı yıkıcı etkileri nasıl görmezden geleceğiz sorusuna da yanıt aramak istedim?

Hepimiz küresel bir felakete yol açan bu virüsün; Din, dil, ırk, cins, ülke, millet, kent, köy, kasaba ayrımı yapmadan ne kadar eşitlikçi olduğunu gördük; Asaletmiş, saraymış, başbakanmış, zenginmiş, yoksulmuş, ünlüymüş, ünsüzmüş takmadan, genç, yaşlı, siyah, beyaz ayırmadan ve bıkıp usanmadan dolaştığını gördük.

İtalya’dan İspanya’ya, İngiltere’den Fransa’ya gelişmiş batı, hele de ABD sapır sapır dökülüyorken, varın gerisini siz hesap edin havasına girdik. Sözü uzatmayalım.

Beyin kurcalayan soru notu: Acep diyorum doğa kontrolü geri mi alıyor? Siz konuksunuz ben ev sahibiyim unutmayın mı diyor? Kirlettiğimiz havanın, yaktığımız ormanların, kestiğimiz ağaçların, avlayarak neslini tükettiğimiz börtü böceğin, kimyasal atıklarla doldurduğumuz denizlerin, derelerin- çayların- nehirlerin- ırmakların, göllerin intikamını mı alıyor? Eyyy doğa! Ödediğimiz fatura çok ağır oldu. Söz artık daha dikkatli olacağız, sen de onlara gitmelerini söyle lütfen!

Rica notu: Artık adı neyse ne olan ve bizleri evlere hapseden Korona’lara diyorum ki; yeter artık telef ettiğiniz! Çekilin gidin artık başımızdan! İşimize, okullarımıza, sokağa, sinemaya, tiyatroya, dostlarımıza geri dönelim.

Müjde notu: Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. Kurum; Çok mutlu bir yüz ifadesi takınarak ve kurum kurum kurularak; Yabancılara 2002 yılından bu yana 115 milyon metrekare arazi satıldığını söyledi. Aralarında tarım arazilerinin de bulunduğu bu satışların sıralaması şöyle! Katar başı çekiyor, onu İngilizler, Almanlar, Suudi Arabistan şeyhleri izliyor. Madem bunca yeni konuğumuz olacak, geleneksel konukseverliğimize gölge düşürmemek için senin çekip gitmen şart! Anlıyor musun Korona? Biz konuksever bir milletiz, ünümüze gölge düşürme! Yetti be…