Ömründen büyük idealleri vardı…
Güzel bir kadındı; Konu duygusallaşınca gözyaşları yanaklarından süzülüverirdi. Duygusal bir kadındı; İnsani duyarlılıklarını gizlemezdi. Dost ve vefalı bir...
Güzel bir kadındı; Konu duygusallaşınca gözyaşları yanaklarından süzülüverirdi. Duygusal bir kadındı; İnsani duyarlılıklarını gizlemezdi. Dost ve vefalı bir kadındı; Evlilik, doğum günü gibi özel günleri unutmazdı. Cesur bir kadındı; En zorlu anlarda bile el uzatır, en zorlu konularda elini taşın altına cömertçe koymasını bilirdi…
Hakkında binlerce satırlık yazı, yüzlerce sayfalık kitaplar çıkan, yazılar yazılan, duygusal ölüm ilanları yayınlanan Suna Kıraç’tan söz ediyorum. Bu yazıyla onları bir yana koyarak iki noktanın altını özenle ve özellikle çizmek istedim. Cumhuriyet değerlerine olan bağlılığı ve soyadının hakkını verircesine kıraç topraklarda yaşayan Anadolu çocuklarına açtığı kucak…
Babasının genlerini tam seri olarak taşıyan Suna Kıraç’tan söz ederken; Konuların ve sorunların derinliğine inme kararlılığını, not tutma merakını, tarifleri çok iyi yapılmış, önlemleri çok iyi alınmış meselelerin üstüne gitme cesaretini babası Vehbi Koç’tan aldığını ve onun sağ kolu gibi çalıştığını aldığını bilen bilir ama yinelemekte fayda var diye düşündüm…
Suna Kıraç; Ailesine, sevenlerine, rol model olduğu kadınlara, emek verdiği, pencere açtığı, yüreklendirip elinden tutttuğu herkese miras olarak hiç yaşlanmayan, hiç pes etmeyen, kocaman bir yürek ve pek çok anı bırakarak göçüp gitti…
Suna Kıraç; Etkin bir yön verici, başarılı bir iş insanı, cömert bir eğitim gönüllüsü, 3 milyon çocuğun eğitim hayatını değiştiren, destekleyen, yön çizen ve arka çıkan bir cumhuriyet kadını olarak gönüllere kazınıp gitti...
Suna Kıraç; Hayata geçirdiği akılcı eğitim hamleleri ve nokta atışlarıyla en çok da Anadoluyu kucakladı. Kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde açtığı eğitim parkları ve eğitim birimleriyle, küçük çocuklara bilgisayar destekli fen- matematik gibi temel bilimlerin yanında bahçesinde oyunlar oynanan, atölyelerinde sanatsal etkinlikler yapılan bu eğitim yuvalarında bu şansı yakalayanları tarikat ve cemaatların eline düşmekten kurtarıp, onlara ışık olarak, umut vererek yüreklere kazınıp gitti…
Koç Okulları, Koç Üniversitesi, Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), sanatsal birikiminin göstergesi olan Pera Müzesi Suna Kıraç’ın damla damla alın terini akıttğı kurumlardır.
Zorlu ve umutsuz hastalıklarla boğuşanlar için; “Ölüm, bazen özlenir!” derler iyi de geride kalanlara ne demeli? Örneğin kızı İpek Kıraç’ın; “Anne! Sensizlikle nasıl baş edeceğimi bilemiyorum!” sözlerini nereye koymalı? Ya da onun zevkini ve iradesini temsil eden, tek taş pırlanta gibi parlayan başta Pera Müzesi olmak üzere alınterini akıttığı eserleri nasıl değerlendirmeli?
“Siyasi krizler aşılır, ekonomik krizler çözülür, iyi eğitilmemiş nesilleri onarmak mümkün olmaz” şeklindeki 12’den vuran açıklamasını nasıl okumalı? Hele de kültürel dinamiklerin kararlı bir irade gücüyle ve hizaya çekme yöntemiyle gözardı edildiği günümüzde cevabı bilinen bu soruları nereye oturtup, nasıl yorumlamalı?
Taşıdığı soyadından ve mensup olduğu aileden bağımsız olarak iradeli, ilkeli, akılcı yapısıyla sanata duyduğu özel ve bilinçli ilgisiyle, cumhuriyet kazanımlarından yana koyduğu tavrıyla dikkatlari çeken Suna Kıraç; cumhuriyetin değerlerine sık sıkıya bağlı, kadınların iş yaşamında hak ettikleri pozisyonu alması konusunda öncü ve rol model olarak ömründen uzun ideallerini gerçekleştirerek hayata veda eden bir Cumhuriyet kadınıdır.
“Ömrümden Uzun İdeallerim Var!” adını taşıyan son derece anlam yüklü kitabından yola çıkarsak; Özellikle kadınların iş yaşamına atılmasında öncü ve rol model olan Suna Kıraç’ın yaptıkları ve çabaları uzun ömürlü olacak ve ilham vermeyi sürdürecektir….
Işıklar içinde yatsın…