Tanımlar ve görevler açık ve net olmalı…

Son yıllarda devlet yapısında ve kamusal işleyişte hem teknik hem içerik olarak o kadar değişiklik yaşadık ki yazmaya kalksak günler sürer… Son yıllarda...

Son yıllarda devlet yapısında ve kamusal işleyişte hem teknik hem içerik olarak o kadar değişiklik yaşadık ki yazmaya kalksak günler sürer…

Son yıllarda tanımlar ve görevler öylesine karmaşık hale geldi ki anlatmaya kalksak altından kalkılmaz…

Son yıllarda kimin ne ile ilgilendiği ve neyin çözümünün kimden beklendiği tam bir kaosa dönüştüğünden, her alanda kayırmacılık başı çektiğinden, hele de eğitim ve sağlıkta tam bir başıboşluk yaşandığından bu konuya dalmak sayfalara sığmaz…

Son yıllarda siyasiler, zehir zemberek tiradları, bolca siyaset kokan açıklamaları, bolca hamaset olan konuşmaları o kadar sevdiler ve tuttular ki insanı düşündüren ve gülümseten okkalı esprilere hasret kaldık…

Son yıllarda alınan ve alınacak bütün kararlara talimat ve emir gölgesi düşünce! “Açız! Aç!” diye bağıranların, ayın sonunu bile getiremeyen yüzde 70’lik kesimin, kan ağlayan, kepenk indiren esnafın sesini duyamaz olduk…

Son yıllarda maaşların en yaşamsal ihtiyaçları karşılamadığı hakça bir düzene özlem duyarken, denetim altına alınan ve alınmaya çalışılan kurumların feryadını işitemez olduk…

Şimdi soru zamanı!

Ölümü seçen Furkan’lara bakınca, kurşunlara hedef olan Nurcan’ları görünce, yola devam edemeyenlerin seçimlerine tanık olunca, çökmüş bir eğitim sistemi içinde debelenen ve 5 Avrupa ülkesinin tamamı sayılan 18 milyon çocuk ve gencin yıkılan hayallerini işitince onları nasıl bir gelecek bekliyor, bilen var mı?

TÜİK verilerine göre; Pandemide kadın işsizliği de tavan yapmış. Kayıt dışı kadın istihdamı 3.2 milyonken, iş arayan ve işbaşı yapmaya hazır kadın sayısı 2.5 milyonu bulmuş, fiili kadın işsizlik oranı yüzde 32’ye dayanmış. Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında işsiz kalan kadın sayısı 795 bin civarında imiş duyan var mı?

Ürkütücü boyuttaki yoksullukla, öfkeyi hayatın her anına ve her alanına yayarak, bir ömrü ele geçirmesine izin veren sorunlar yumağıyla cebelleşirken aksini düşünmek mümkün mü?

Araştırmalara göre 3 milyon öğrencinin interneti, 754 bin öğrencinin televizyonu yoksa uzaktan eğitim nasıl olacak?

26 milyon öğrencinin, 1 milyondan fazla öğretmenin, evinde internet imkanı olmayan 3 milyon öğrencinin, 57 bin yeni dersliğe ve 92 bin öğretmene ihtiyacı olan ülkenin, canlı derslere katılımın yüzde 15-20 oranında olduğu bir online eğitimin sorunlarını dershane sahibi bir bakan dile getirebilir mi?

Yine 2001 yılında vatandaşın bankalara borcu 5 milyar lira iken, şimdilerde bireysel borç 770 milyar liraya ulaşmış. Yani 19 yılda tam 154 kat artmış işiten var mı?

Kollarını sallaya sallaya dolaşanların, geçmişi yanılgı ve yenilgilerle dolu olanların, tehdit dilini sık sık dolaşıma sokanların umurunda olmasa da durum bu! Acı reçetelerle yüzleştiğimiz bugünlerde gerçekçi olmak ve sorunları görmek ve göstermek zorundayız. Atatürk döneminde dünyaya aşı ihraç etmişiz, şimdi aşı ithal etmeyi bekliyoruz.

Ne diyor AKP? “Büyük millet büyük güç, hedef 2023” Ne diyor tarih? “Demokrasi ve Atatürk herkesin sarılacağı bir can simididir.”

Karar bizim…