Karamsar olmasak mı?
Kendilerini Avrupa’nın en deneyimli lideri olarak gören ve ilan edenler, bir süre önce bir örgütü Kuvayı Milliye’ye benzetince geçte kalsam o yıllara ve o ruha dönmek şart oldu.
Unutulmasın! Atatürk, Kuvayı- Milliye ruhuyla sadece vatanı kurtarmadı, cumhuriyeti de o ruhla, o inançla, o coşkuyla kurdu. Şimdi o yıllara gidip, büyük önderin yol ve dava arkadaşlarının tanımlarına göz atma zamanıdır.
Ahmet Ağaoğlu; “Kuvayı Milliye, namussuz ve esir yaşamaktansa namuslu ölmektir” der.
Falih Rıfkı Atay; “ Kuvayı Milliye, Türk milletinin yastığının altındaki tabancadır. O tabanca hiçbir işe yaramasa bile, intihar etmeye yarar” diye noktayı koyar.
Atatürk; “Ya istiklal ya ölüm” parolasıyla emperyalizme ve işgale başkaldırmak için çıkılan yolda Türk ulusunun direniş gücünü anlatır ve kanıtlar.
Deneyimli Avrupa ve dünya liderlerine de işin teşbih bölümü kalır!
Gelelim karamsar olduğumuz diğer alanlara! Sınavlarda en yüksek puanı alarak, kazandıktan sonra hayatlarının yarısını okuyarak, kalanını da mecburi hizmetlerde, TUS’a hazırlanarak, sabahın köründen gece yarılarına kadar hastanelerde hasta bakarak geçirenlerin karga tulumba götürüldüğü bir dönemde, neyin ruhu kaldı ki memlekette?
Korku dağları beklerken kim ayağa kalkarsa oturtulurken, astronomik paralar içeren hakaret davaları birbirini izlerken, yayın ya da gösteri yoluyla bir şeyler söylemeye kalkanlara bildiri üstüne bildiri yayınlanırken hangi ruha sığınılır ki?
Doğrudur! Bazen aklıselim, bazen Ey Batı, bazen, yerli ve milli kalemler(!) dolaylı, doğrudan ya da satır aralarında şunları söylüyor.
Örneğin batı diyor ki; “Ey Türkiye! PİSA sınavlarında, basın özgürlüğünde, kadın-erkek eşitliğinde sonuncu, iş kazalarında, çocuk gelinlerde birincisin.”
Ülkenin gören gözleri diyor ki; “Ey Türkiye! Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyorsun. 126 ülkeden gıda maddesi ithal ediyorsun. Tarımda samanı bile ithal ediyorsun. Halkın geçmediği köprülere para ödeyen tek ülkesin.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki; “Ey Türkiye! Hak ihlallerinde ikinci sıradasın.”
Yapılan anket sonuçları diyor ki; “Hiç gazete okumayan yüzde 37/ Hiç kitap okumayan yüzde 52/ Hiç tiyatroya gitmeyen yüzde 70/ Hiç sinemaya gitmeyen yüzde 37!”
Not: Ülkemizin hal ve gidişi bu! Yazıya noktayı Türk karikatürünün büyük ustası Turhan Selçuk koysun! Şöyle çizmiş usta; Üzerinde “Kayıp Eşya Bürosu” yazan bir dükkân! Raflarında şunlar yer alıyor; “Akıl, fikir, ahlak, namus, kültür, bilgi, dürüstlük, sağduyu, hoşgörü, vicdan, zekâ, onur, iyi niyet!” Ne dersiniz? Yüzlerce sayfa yazıdan daha net ve gerçek değil mi? Gel de o gören ve gösteren gözleriyle derinden düşündüren ustaları anma, hatırlama…
Görenler göstermiş! Ah bir de biz görebilsek…