Çalışmadan başarmak! Nasıl mı? Çevreye bakın…
Başlığa ilişkin sorusu olan? Sormayın lütfen, zaman ayırıp ilavelerde bulunarak okumaya çalışın. Çünkü okurlar yazıları okuyunca metni görür, yazarlar okur...
Başlığa ilişkin sorusu olan? Sormayın lütfen, zaman ayırıp ilavelerde bulunarak okumaya çalışın. Çünkü okurlar yazıları okuyunca metni görür, yazarlar okur yüzünde belirecek ifadeyi! Şimdi bu önemli bilgileri(!) neden veriyorum? Benim aklıma gelen önerileri birlikte çoğaltalım diye. Kim bilir sizlerin ne parlak önerileri ve ilaveleri olacak…
Efendim! Kendi çapımda bir araştırma yaptım. Covid belasıyla tanışmadan önce her şey güllük gülistanlık olmasa bile biraz daha iyi miydik ne? Ne siyasi durum, ne ülkenin genel durumu bizi bu kadar umutsuzluğa kaptırmamıştı sanki! Ya da gerçeklerle bu kadar yüzleşmemiştik. Ama öyle bir noktaya gelindi ki umut bile kapıyı çarpıp çekip gitti, daha doğrusu kaçtı. İki aranın bir deresinde çareler bile çaresiz kalınca, bu satırların yazarına da üç ayrı konuyu üç ayrı başlıkta özetlemek kaldı…
1.Başlık! Yönetim başta siyasallaşan yargı ve kutuplaşan toplum olmak üzere olup biteni görmüyor mu, görmezden mi geliyor, göz mü yumuyor?
Efendim! Son zamanlarda bize bir haller oldu. Kavramlar karıştı, anlamlar kayboldu, duygular sığlaştı, renkler soldu, ilişkiler allak bullak oldu. Toplum aç, sefil, işsiz, yoksul, yoksun, umarsız, umutsuz. Kapısını çalan tehlikeye karşı korunaksız bunda bir yanlışlık yok mu dersiniz? Yoksa yönetimin aczi diye mi yorumlarsınız? Size, daha doğrusu hepimize kalmış. O halde unutmamamız gerekenleri sıralamaya çalışalım!
Unutmayalım! Üzeri hep kapatılan, başta CB olmak üzere yönetim erbabına asla sorulamayan, bazen BİK (basın ilan kurumu) aracılığıyla gözdağı verilen, bazen erişim yasağı getirilerek ört bas edilen ne varsa ülkenin gerçek gündemi odur…
Unutmayalım! Yönetimin hala geçerli bir yol haritası yoksa yılların eğitim eleğinden geçmiş olanlara düşen, konuları sık sık dile getirmek, sorunların altını çizmek ve olayların izini sürmek olmalıdır…
Unutmayalım! Kurumsal körlük devam ettikçe iç dinamikler yok sayıldıkça, karakter dayatması tavan yaptıkça kurumlar sıradanlaşır, olan da ülkeye ve ülkenin geleceğine olur.
Oysa siyasetin olmazsa olmazı etik kurallar değil midir? Haksızlığa susarak yaşanır mı? Halkın büyük çoğunluğu açlıkla değil sefaletle boğuşurken sessiz kalınır mı? Emek, yılların birikimi, hak, adalet gibi değerler bu kadar kolay harcanır mı? Olursa ne mi olur? Bazen biri çıkar öyle bir laf eder ki o söz veya o ses önce kulağımızda, sonra zihnimizde, sonra yüreğimizde çınlar, yetinmez belleğimize bir daha çıkmamak üzere kazınır! (Büyük Atatürk’ün tüm sözleri gibi)
2.Başlık! Fotoğrafa dikkatle bakalım. Belirsizliklerle dolu şaha kalan ekonomimizde bir yandan bütçe açıkları, bir yandan bankaların batık kredileri, bir yandan batan şirketler, bir yandan iflas bayrağını çeken esnaf. Diğer yanda plan, program bekleyen halk, 5 trilyon doları bulan kamu zararı, haberlere getirilen erişim yasağı ve hukukta reform açıklaması! Ancak unutulan ve önemsenmeyen çok küçük bir ayrıntı var! O da şu; Küresel ve bölgesel dengelerin baş döndürücü trafiğine bakınca zayıf ekonomiyle güçlü diplomasi yapılamayacağı gerçeği…
Yüze yerli yersiz gülücükler koymayı asla ihmal etmeyerek, bazı kesimlere teşekkür etmeyi asla unutmayarak, kafayı sağa sola sallarken parmağı havada durmadan sallayarak “ben yaptım oldu” mantığıyla işler eskisi kadar kolay yürümüyor.
3.Başlık! Çok ciddi bir yoksulluk var. 34 milyon kişi yeni yıla borçlu girmiş, kişi başına ortalama borç 25 bin lira. Avrupa ülkeleriyle bağlantının kopması ve siparişlerin iptali nedeniyle tekstil sektörü alarm vermeye başlamış. Şanlıurfa’da 81 kişinin alınacağı iş için 16 bin 848 kişi başvurmuş. 1 yılda 936 kolej kapandığı için 3 bin öğretmen, 2 bin çalışan işsiz kalmış, 300 bin öğrenci okul değiştirmiş. Yüksek fiyat artışları, sıkılan kemerler, ciddi bir kesimin içtiği acı ilaç, küçülen aylıklar, giderek büyüyen, 1 milyonunu üniversite mezunu gençlerin oluşturduğu 12 milyonu bulan işsiz sayısı. Kapanan dükkânlar ve alev olup halkın canını yakan zamlar. Gergin sinirler, artan borç yükünün yarattığı geçim sıkıntısı! Önemli mi? Ya da yönetim bu kaygıları gideriyor mu? İkisine de cevabım Hayır! O halde geçiniz!
Önemli olan betonlaşmanın önünü biraz daha açmak için ormanların imara açılması yetkisini CB’ye veren yönetmeliğin çıkmasıdır. Daha da önemlisi Ömer Çelik’in; “CB Erdoğan milleti kaynaştırdı, özgürlükleri vatandaşa yayan gerçek bir demokratik siyasete önderlik etti, milletle özgürlükler arasındaki duvarları yıktı” şeklindeki sözleridir.
Ha unutmadan! Bu çok önemli açıklamayı yetkili bir ağızdan çıkan doktor tavsiyesi sayalım, şifa niyetine (aşı mı demeliydim?) günde birkaç kez okuyalım. Hazırlıklı olmayanlara, farkında olmayanlara, ihtimal bile vermeyenlere acilen iletelim…