Bu yazıya başlık bulamadım…
Düşündüm taşındım, uygun başlık bulamadım, aczimi kabul edip bu seferlik başlık atmaktan vazgeçtim, işi bugün okurlarıma bıraktım.
Yanlış politika nedeniyle Suriyeli mültecilere 50 milyar dolar harcayan ülkemiz, pandemi nedeniyle çok zor durumda kalan esnafa sadece 8 milyar lira harcadı. Harcama kalemlerinin her ikisine de büyük ölçüde katılmadık, katılmıyoruz, katılmayacağız. Neden derseniz “önce can sonra canan” derler bizim topraklarda! “Yanlış yaparsanız yalnız kalırsınız” derler bizim atalarımız!
Bugünkü başlıksız yazıma; halkımızın çoğunun yoksul ve borçlu olduğu ülkemizde iki çocuktan birinin aç olduğu gelir eşitsizliğimizden girsem, eğitim düzenimiz ve eğitim düzeyimiz eksik kalır. Kınamaktan, yazmaktan, konuşmaktan yorulup bitap düştüğümüz kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusuna değinsem yine mi bu konu diyenlere malzeme çıkarmış olurum...
İyisi mi sorunlar dağ gibi yüksek, hikâyeler hep yerinde dururken biz yeni bulmuş, yeni duymuş gibi yapmaktan vazgeçebilsek keşke deyip; tespitte, teşhiste, tahlilde ve tahminde yüksek isabet için ayağa kalkmanın zamanının geçtiğine dikkat çekmek adına güncel örneklere girelim.
Sayıların diline şöyle bir bakarsak…
200’ü aşkın üniversitenin, buralarda eğitim gören 8 milyon öğrencinin, 160 bin akademisyenin durumu ortada! Liyakat ve bilimsel yeterlilik aranmadan yüksek tepelerden torpille gelen akademik kadrolar, esamisi okunmayan tabela üniversiteler, kayırmacı politikalar, demokrasiyi, hukuku, özgürlüğü hiçe sayan “ben yaptım oldu!” havası, bilime ve beyin göçüne en büyük darbeyi vuran unsurlar ortada! İddialı hedeflerle paraşütle indirilen rektörlerin başına gelenler ortada! En fazla beyin göçü veren 34 ülke arasında ülkemiz 24.sırada! Gençlere sorulan “Hayalin ne?” sorusuna verdikleri; “Avrupa’ya ya da ABD’ye göç etmek” yanıtı baş sıralarda…
Bu koşullarda mı gençlerin önü açılacak, onların geleceği güvence altına alınacak, gelişmiş ülkelerle yarışılacak? Başka? Daha ne olsun! (Bu arada soru çok ama cevap var mı? İşte orası sıkıntılı)
1 yılda 4 bin 607 inşaat şirketinin kapandığını duymayan CB; “Dükkânlar, şirketler kapanıyor diyorlar. Kapanan falan yok. Ülkemizi yatırım üssü yapacağız” diyerek hem içimize sular seller serpti, hem yabancı yatırımcıya bir kez daha “bu üssü unutmayın!” dedi, hem de muhalefetin iftiralarına noktayı koydu!
Böylece şirketlerin, dükkânların kapanmadığını en yetkili ağızdan öğrenirken; ülkemiz için üretimsizliğin, yatırımsızlığın, yoksulluğun, iflasların, banka borçlarının, işsizliğin, her 10 kişiden 7’sinin borçla yaşadığının, yoksulluk oranının yüzde 21.3’ü bulduğunun koskoca bir yalan olduğunu duyurdu, öğrenmiş olduk…
Böylece yanlış politikalar nedeniyle mültecilere harcanan 50 milyar doların da bizim için leblebi- çekirdek ikilisi olduğunu anladık! Hayırlara vesile olan bu harcamaları sayın basınımızın allayıp pullayıp yazması sonucu gözden kaçanları da anlarız artık!
Demem o ki: Keşke daha az sorumuz, daha az sorunumuz olsaydı. Keşke…