Ayda 65 kişi intihar ediyor, işsizlik tavan yapmış! Ne gam! İnadına Kanal İstanbul…
Yönetim erbabının eğitimle hele de yükseköğretim kurumlarıyla başı pek hoş değil. Eğitimci kökenli MEB sus pus. Boğaziçi’nin başına getirilenler malumunuz! Galatasaray Üniversitesi için YÖK’ün taze kararı evlere şenlik! ODTÜ’ye yapılanlar unutulmadı! 131’i devlet, 78’i vakıf 209 üniversitede okuyan 8 milyon öğrencinin geleceği soru işareti! Ama ne gam! Kanal İstanbul için düğmeye basıldı…
Bize de 28 bin profesör, 16 bin doçent, 37 bin öğretim görevlisi, 50 bin araştırma görevlisiyle yaklaşık 200 bini bulan yükseköğretimin nitelik ve nicelik sorununu unutup, 8 milyonu bulan öğrenci sayımızla Avrupa’da birinci sırada yer aldığımız için övünmek kaldı…
Aslında biz neyi mi yapamıyoruz? Kaliteli insan kaynaklarımızla, iyi yetişmiş gençlerimizle ilgilenmiyoruz. Beyin gücümüzü beyin göçüne çevirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Başarılı gençleri verimli kullanmayı beceremiyoruz. İyi eğitim almış, gelecek vadeden gençlerimiz yurtdışına gidince de görmezden geliyor, Özlem Türeci ve Uğur Şahin gibi bilim insanlarımız yaban ellerde aşıyı bulunca da kendimize pay ve payeler çıkarıyoruz…
Gelelim için yürek yakan boyutuna! Bin bir zorlukla aldığı diplomasını astığı duvara yıllardır ailece bakan gençler! Atanamadığı için polis olan öğretmenler! Pazar tezgâhında domates satan sosyoloji mezunları! Sokaklarda kâğıt toplayan ziraat mühendisleri! Yere bakarak servis yapan filolog garsonlar!
Durun daha bitmedi. Biter mi? İtilmiş, kakılmış, dışlanmış, yok sayılmış, harcanmış, umudunu hayallerini yitirmiş milyonlarca genç! Bu tartışma götürür gerçek karşısında Ey Batı’nın, Avrupa’nın ve Merkel’in bizi kıskanması! Şaka gibi…
Bu iç karartan konuyu değiştiriyor, “Çılgın Proje Kanal İstanbul’a” geçiyorum…
İstanbul halkının yüzde 64’ü Kanal İstanbul’u istemiyor. Neden mi? Nedenleri çok! Sayılarla anlatırsak;
Bu çılgın proje; Ülkemizin toplam bütçesinin yüzde 11’ne denk gelen bir maliyet getiriyor.
136 milyon metrekarelik tarım alanının 13 milyon metre karesi yok oluyor.
200 bin ağaç kaybı yaşanıyor.
17 milyon metrekare SİT alanı etkileniyor.
Yıllık 33 milyon metre küp su kaybı yaşanıyor.
1.2 milyon yeni nüfus ekleniyor.
83 milyon metrekare yeni gelişme alanı imara açılıyor.
Balık göç yolları olumsuz etkileniyor.
Özetle; Bilimle, akılla, mantıkla, doğayla, kamu yararıyla örtüşmediği için tarihi bir sorumluluk da sayılan bu proje;
Doğayı tahrip edeceği için, ekosistemi bozacağı için, depremi tetikleyeceği için, Trakya’yı ikiye böleceği için, bunca ekonomik sorun varken milyarlarca dolara mal olacağı için, çılgın projelere gerek olmadığı için, inatlaşma bir yarar sağlamayacağı için aklıselim bu projeye karşı çıkıyor…
Kamuoyu etkili olur mu? Bekleyip görelim…