Yangınların kavurduğu yalnız ve güzel ülkem...
Muğla, Bodrum, Marmaris, Köyceğiz, Alanya, Manavgat, Antalya, Didim, Datça, Milas Mersin, Adana, Osmaniye, Kocaeli, Elazığ, Hatay, Kırıkkale, Ankara, Aydın, ...
Muğla, Bodrum, Marmaris, Köyceğiz, Alanya, Manavgat, Antalya, Didim, Datça, Milas Mersin, Adana, Osmaniye, Kocaeli, Elazığ, Hatay, Kırıkkale, Ankara, Aydın, Kayseri, Kütahya, Kocaeli, Uşak, Fethiye! Yazarken bile içiniz daralıp gözünüz doluyor. 14 kentte 41 yangın. Bin hektar orman alanı küle döndü. Ortak trajedilerimiz yetmezmiş gibi orman trajedileriyle yüzleştik. Hem de ne yüzleşme…
28 Temmuz’dan beri önce 14 kentte 41 yangın olarak başlayan, daha sonra 63’e çıkan, ardından 81 noktada arka arkaya görülen yangınlar hem ormanları, hem canları, canlıları yaktı, hem yüreklerimizi dağladı, hem de ülkemizi yasa boğdu! Her yer alev alev, her yer yangın yeri! Yalnızca ormanlarımız değil, köyler, mahalleler, yerleşim birimleri yanıyor. Bu tesadüf olabilir mi? Ya da bu vebal kimin boynunda demeden önce sabaha karşı çıkarılan orman arazilerine(!) ilişkin yasanın zamanlamasına dikkat çekip zemini yoklayalım. Bu yangını kim söndürecek diye sorularımızı sıralayalım…
Öncelikle! Geleceğimizi yok eden, ülkemizi neredeyse baştanbaşa saran bu yangınlardan güzel ülkemizin doğasını, ağacını, kurdunu kuşunu, börtü böceğini, doğal yaşamını, milli servetini kim kollayıp koruyacak?
İran, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan’dan gelen yangın söndürme uçakları ve helikopterler olmazsa halimiz ne olacak? Evi, tarlası, hayvanı yanan ve perişan olan halkımız ne yapacak? Ormanlık alanları yanıp kül olan, cennet ormanları cehenneme dönen ülkemizin bu onulmaz yarası nasıl sarılacak? Canları, hayvanları, ormanları, ağaçları kasıp kavuran ve toprağımızı yangın yerine çeviren bu yara nasıl kabuk bağlayacak?
Yüreğimizi burkan, hepimizi üzüntüye boğan, gözlerimizi dolduran bu yangın karşısında yetkili ağızlardan içimize umut aşılayan hangi sözler çıkacak?
“Envanterimize kayıtlı yangın söndürme uçağı ve helikopter yok!” diyen Orman Bakanının sözleri mi? “Ayni ve nakdi yardım için valiliğimiz hesap açıyor. Milletimiz cömerttir, elinden gelen desteği her zaman yapar!” diyen Dışişleri Bakanının açıklaması mı? “THK’nın elinde kullanılabilecek uçak falan yok!” diyen CB’nın itirafı mı? Hangarlarda çürütülen uçaklarla ilgili her biri ayrı açıklama yapan yetkili zevat mı? Uygulanan yanlı ve yanlış politikalar sonucu gelinen noktayla ilgili felaketi fırsata çevirmek adına gece yarısı yapılan yasal düzenlemeler mi? Hangisi?
Bu açıklamalar karşısında karışan kafalarımızı bizi durmadan kıskanan batıya çevirince, Fransa’da 26, Yunanistan’da 20, İtalya’da 19, İspanya’da 17 uçaklık yangın söndürme filosu gerçeğiyle karşılaştığımızda yaşadığımız şok mu? Cumhurbaşkanının talimatları doğrultusunda hayata geçirilecek çay fırlatmalı(!) acil önlemler mi?
Yoksa “2002’de THK’nın 19 yangın söndürme uçağı vardı!” diye açıklama yapan eski THK başkanının sözleri mi? “Hurda uçak yoktur, bakımı yapılmayan uçak vardır.” diyen pilotun açıklaması mı? “Kiraya 105 milyon var, bakım için 38 milyon yok! Saraya 13 uçak var, yangın söndürmeye uçak yok!” şeklindeki gerçekçi yorumlar mı? Muhittin Böcek başkanın; “Yanıyoruz. Ormanda canlar yanıyor. Bizi Antalya’yı, Manavgat’ı kurtarın!” feryadı mı? Kaza sonucu ve doğal yangınların az, kasıtlı tutuşturmanın ve ihmalin çok olduğu yangınlar sonucu beton yuvasına dönen ormanlık ve yeşil alanlara verilen emek mi?
Soruları özetlersek!
HES’ler için, maden ocağı açmak için, otel yapmak uğruna zümrüt yamaçları ranta açanlar, Karadeniz’i sellere sulara kurban edenler, gökyüzü kızıla dönünce canlı cansız ne varsa kavrulunca ne düşündüler? Ya da kayıtlara göre orman yangınlarının 40 yıl önceye göre yüzde 50 arttığını duyanlar ne dediler?
Ülkemizin sadece ormanlarını değil, canını yakan bu yangınlar silsilesinde; bir yandan yetkili ağızların farklı açıklamaları, diğer yandan uçak yetersizliği, bir yandan sabotaj ihtimali, diğer yandan THK’yı gözden çıkarma, bir yandan yetkin personeli işten atma, diğer yandan toplumsal fay hatları iyice derinleşen bir ülke!
İnsan düşünüyor! Acımızı da öfkemizi de büyüten bu yangınların milleti, milliyeti, dünya görüşü mü olur? Bu feryatların, bu figanların, bu zarar ziyanın, bu körlüğün, bu sağırlığın, bu duyarsızlığın, bu çaresizliğin, bu kaderciliğin, yetersiz söndürme uçaklarının, ihtimaller ve ihmaller zincirinin neden olduğu yangınların bir sorumlusu yok mu? Ülkesini seven, ormanını koruyan, börtü böceğine yanan, canını hiçe sayan, yeşiline acıyanlardan başka…