Bilgi ve ilginize…
Biz artık altından kalkılması giderek zorlaşan ekonomik dar boğazdan nasıl çıkacağımızı konuşa duralım! Yönetim erbabı böyle bir sorun olmadığını anlata...
Biz artık altından kalkılması giderek zorlaşan ekonomik dar boğazdan nasıl çıkacağımızı konuşa duralım! Yönetim erbabı böyle bir sorun olmadığını anlata dursun! Bazı etkili ve yetkili kişi ve kurumlardan hiç ses soluk çıkmasın! Kimlik siyaseti yaparak günler geçe dursun…
Halk giderek daha çok yoksullaşsın! Babadan görme tüccar olan Nebati Bakan; “Türkiye’ye iyi bir şekilde bakan İslam Ümmeti var, Recep Tayyip Erdoğan diye bir lider varmış görmeye geldik diyenler var” diye dursun…
Ruha merhem olan, insani ve siyasi ilişkileri güçlendiren nezaket, zarafet, adabı muaşeret gibi kavramlar özellikle yönetim katında unutulmuş olsun…
İşsiz gençlerimiz sokakta, anneler mutfakta, işinden çıkarılan baba ucuz ekmek kuyruğunda ömür tükete dursun…
Hayalleri yerle bir olanların, yüreğini kemiren kederle baş etmeğe çalışanların, sessiz çığlıklarıyla isyanını bastıranların sesi hiç duyulmasın…
Şekerden kâğıda, etten süte saymakla bitmeyecek özelleştirme iştahımız, yerli üretimi bitirirken, dışa bağımlığımızı artıracak olan, satış, devir, işletme merakımız başta KATAR olmak üzere tüm hızıyla devam etsin…
Kesintisiz 365 gün 7/24 artan zamlar, her kademede yapılan kafa karıştıran, zekâmızla alay eden dayanaksız açıklamalar, dış güçleri, iç güçleri kapsayan algı operasyonlarıyla kavram karmaşası yaratmalar tam gaz sürsün…
Halkın içine düştüğü (düşürüldüğü mü demeliydim?) yaşam sefaletini görmezden gelmek, nabız yoklama, toplumsal tepkiyi ölçme taktikleriyle zaman geçirilsin…
Her geçen gün pahalanan kurs, yurt, okul servisi, özel okul, özel öğretmen, kırtasiye malzemeleri vb gibi nedenler yüzünden önemli bir kesime; “yoksulsan okuyamazsın!” denilsin…
Artan maliyetler nedeniyle duran makinelerin sessizliği, artan iş yükü, azalan ücret ve şiddet yüzünden mesleği bırakan hekimlerin beyaz önlük tepkisi, 11 milyona dayanan işsizler ordusunun feryadı hiç duyulmasın…
Daha fazla uzatmadan özetleyeyim!
Bilal Erdoğan; “Batı paradigması ile yetişen çocuk, en düşük bilinç düzeyinde yetişiyor ama ümmet ve iman paradigmasında yetişenler gerçekten toplumu için dertli olabiliyor” demiş. Niye demiş, ne zaman demiş pek anlayamadım! Anladığım tabuları yıkmak mı, bir eşiği aşmak mı anlamında söylediği bu söz de kendince haklı olabilir de! Desi şu! Halkın büyük bölümü hayatta ve ayakta kalabilmek için mücadele ederken, ülkemiz şu anda bu tanımla yetişenlerle yönetiliyorken; gören gözler talih kuşunun her daim kimlerin başına konduğunu iyi görüyor. Nokta…