'Her duvar bir kapıdır!'
Zorlu bir 2021 yılını uğurlayıp 2022’ye adım attığımız yılın ilk yazısında daha iç açıcı bir yazı yazmak isterdim! Ancak siyaseti esas alan kin ve nefret...
Zorlu bir 2021 yılını uğurlayıp 2022’ye adım attığımız yılın ilk yazısında daha iç açıcı bir yazı yazmak isterdim! Ancak siyaseti esas alan kin ve nefret duyguları törpülenmedikçe, somutla sanal birbirine karıştıkça, hakaret içeren sözlerden ve sert demeçlerden vazgeçilmedikçe bu çok zor! O halde bir kez daha tüm okurlara iyiliğe ve güzelliğe açılan kapılar dileyerek başlığı Emerson’dan alıp, İlber Ortaylı’nın bir sözüyle sürdüreyim yazımı. İlber hoca diyor ki; “Erken evlenip mobilya dükkânları gezeceğine, dünyayı gez!”
Bir bakıma konusu ne olursa olsun bir hikâye yazabilmek için gezmek, görmek, okumak, araştırmak, çok çalışmak ve düşünmek şart demektir bu sözlerin açıklaması. O halde bir de benden eklemeyle yazıyı açalım. Emerson’a hak verircesine yaşayan ve başaran Büyük Atatürk döneminin özetine bakalım! Parlak, cesur, itibarlı, iddialı, yalansız dolansız riyasız hilesiz yıllara, özetle hırçın siyasetle tanışmadığımız, iç cepheye parmak sallanmayan, ötekileştirmeyen o güzel yıllara bakalım, sonra dönüp bugüne bakarak derin ahlar çekelim!
Akabinde günümüze gelelim. Güncel örneklere göz atalım! Kayıtlarda 405 olarak geçen, 281 binek aracına sahip olan DİB, korkudan yeni araba alamıyormuş! Zamlar alıp başını giderken, TL baş döndürücü hızla yere çakılırken, fiyatlar füze gibi yukarılara tırmanırken siz sorunun büyüklüğüne ve konunun önemine bakar mısınız?
SEKA satıldı diye, kâğıda yüzde 462 zam gelmiş! Özelleştirilen SEKA’nın fabrikaları ve arazilerinin yerine AVM’ler dikilmiş, ülkemiz kâğıtta dışa bağımlı hale getirilmiş, gazeteler kapanıp, yayınevleri krize girmiş. Önemli mi?
Önemli olan; sorunları görmezden gelmek, gündemi sık sık değiştirmek, gemiyi öyle ya da böyle yürütmek, sahici sularda mücadele etmek yerine ezeli ve ebedi rakipler, düşmanlar yaratmak, çatışma büyümesin diye öfkelerini ve hayal kırıklıklarını yutanların üstüne üstüne gitmek! Ağlanacak hale gülerek kendine yeni emniyet şeritleri yaratmak. Gencinden yaşlısına milyonların dert küpü olduğunu görmemek!
Şimdi soru zamanı…
Siyasi iklimi parçalı bulutlu havadan alıp, sağanak yağışlı fırtınalı havalara sokmak konusunda son derece başarılı olanlar! Söz belleğimize, acı ve açık gerçeklere baktığımızda, genetik aktarımı sergilemede, rövanşist duyguları akıl almaz gerekçelerle çarpıtmada sınır tanımayanlar! Halk karnını doyurmak, kadınlar öldürülmemek, çocuklar çimento değil çim görmek istiyor! Haberiniz var mı?
Dar siyasi kalıplardan çıkamayan, gelir dağılımındaki aşırı dengesizliği göremeyenler! “Bizim mutfakta bulaşık olmaz, çünkü yemek pişmez, tencere kaynamaz, tabak çatal kirlenmez!” diyen Zehra Canan sesi duyulsun istiyor! Haberiniz var mı?
Yunanlar, İranlılar, Gürcistanlılar, Azerbaycanlılar için ucuz bir alışveriş cenneti olan ülkemiz insanı kendisinin de bu cehennemden çıkması için acil önlem alınsın istiyor!
Benzinden mazota, elektrikten doğalgaza, gübreden tohuma, üretimden nakliyeye maliyetlerin yükselmesini kaygıyla izleyen tüketici fiyatların acilen düşmesini bekliyor!
Dalgalandırdıkları suları durgunlaştırmak yerine, konuşma sırasında ve sonrasında olacakları hesap etmek yerine, günü kurtarmayı, gündemi meşgul etmeyi, tabanı uyutmayı seçenler! Bu yöntem ne zaman bitecek diye insanlar merak ediyor.
Hayatın yükünü hafifletmek adına hiçbir somut adım atılmazken! Hele de geçmişten ve özellikle 2021 yılında devralınan bagaj sorunlarla yüklü iken! Genç işsizlere mülakatta; “CB’nin torunlarının adları nedir?” gibi yaşamsal bir soru sorulurken! Elektrikten doğalgaza, tüpten una, benzinden gübreye, yağdan şekere, iğneden ipliğe zamlar yağarken ve önümüzde çok zor bir kış bizi beklerken! Bazı sorunlara acilen çözüm bekleniyor.
Bizi kıskanan batıda kişi başı milli gelir; İsviçre’de 90 bin dolar, İsveç’te 57 bin dolar, Avusturalya’da 57 bin dolar, Belçika’da 50 bin dolar, Tayvan’da bile 29 bin dolarken bizde 7 bin 500 dolar olmasının nedenleri merak ediliyor.
Bile isteye, hesaplı kitaplı yoksullaştırma, kısıtlamalar, baskılar, kadına yönelik şiddet, hız kesmeyen hastalık, ötekileştirme, sivri siyasi dil, kısır çekişmeler vb diye liste uzayıp giderken, insanlar somut öneriler duymak istiyor.
Soru sorulunca gözleri ışıl ışıl, döviz düşünce yüreği kıpır kıpır olan Maliye Bakanı hiçbir şey olmamış gibi bakarken! İçişleri Bakanı; “Suriye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Orta Asya’daki ülkeler ve Afrika’nın eğer önümüzdeki birkaç yıl içinde her birinin başına, aynı anda birer tane RTE gelmeyecekse yakın bir gelecekte sorunlar bitecek değil” derken! Bu sözlere aklıselim gözlerini açarak bakıyor!
CB noktayı koyarak yüreklere su serpiyor! “Yeni fetihler, yeni Fatihler yetiştirmenin derdindeyiz. Rotamız; yatırım, pusulamız; üretim, hedefimiz de dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmektir. Üstelik bu hedefe hiç olmadığımız kadar yakınız!”
O halde yakınmaya, “açız!” diye feryat etmeye, zamlardan şikâyet etmeye, sızlanmaya gerek var mı? Rota belli, pusula belli, hedef belli üstelik…