Türk’ün Onur Savaşı Çanakkale Zaferi 107 Yaşında…
Çanakkale Zaferine nereden, hangi açıdan bakarsak bakalım! Karşımıza hep tek adres çıkar: Mustafa Kemal. O korkusuz ve kararlı öncülüğüyle İngiliz Resmi Savaş...
Çanakkale Zaferine nereden, hangi açıdan bakarsak bakalım! Karşımıza hep tek adres çıkar: Mustafa Kemal. O korkusuz ve kararlı öncülüğüyle İngiliz Resmi Savaş Tarihine adını; “Bir Türk komutanı, Çanakkale Savaşları’nın kaderine hâkim olmuştur” şeklinde yazdırmıştır…
Yine bu zafer istilacıların üstlerine yazdıkları raporlara; “Arıburnu’nda sarışın bir Türk subayına çarptık” diye girmiştir…
Konunun özüne ve öznesine gelirsek! Kişilerin geçmişinde olduğu gibi, toplumların tarihinde de unutulmaz destanlar, kahramanlar, efsaneler vardır. Pek çok şeyi göz ardı ederek ve pek çok şeyi göze alarak “ölümüne” çıkılan yolların, gözümüze de, gönlümüze de çarpan olayların, genzimizin yandığı anların ve anıların adreslerinden biridir Çanakkale…
Şimdi o adreslerde dolaşma zamanıdır. Yıllar önce ÇANAKKALE SAVAŞI’NA katılmak için kalemlerini sıralarına bırakarak kılıçlarını kuşanıp cepheye koşanlar Kayseri Lisesi’nin, İstanbul Lisesi’nin, Tıp fakültesinin öğrencileridir. O yıllarda bu okulların hiçbiri mezun vermemiştir. O nedenle eskiler “Çanakkale Savaşı’nda biz bir üniversite gömdük” demişlerdir.
Çanakkale Destanı; Hayatlarının baharında, 14’te, 15’te, 20’de Conkbayırı’nda, Kilitbahir’de, Belentepe’de, Çiğiltepe’de ölüme meydan okuyarak canlarını veren fakat vatanlarından bir karış toprak vermeyenlerin yarattığı destanın adıdır. 18 Mart Çanakkale Destanı; Halkına, askerine, gencine, kadınına, erkeğine inanmış bir büyük askerin zaferi olduğu kadar, ülkesini bir baba şefkatiyle kucaklayan bir liderin başarısıdır…Söz şimdi Yakup Kadri’dedir; “Bizim ilk gençlik yıllarımız bir milli kahramana hasret geçti. Çanakkale; Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı ve kahramanlaştığı yerdir. O, sadece Çanakkale kahramanı değil, Kurtuluş Savaşı’nın eşsiz komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu, Anadolu’da Türk aydınlanmasının da önderidir.”
Bir savaş meydanı düşünün. Tekniğin kan ve ateş sınavında denendiği. Mehmetçiğin toprağına eliyle, ayağıyla, tırnağıyla sarıldığı! “Geçiyorum” diyenlere “geçemezsin” dediği…
Bir savaş düşünün. Ölümle yaşamın birbirine karışıp, yaşamla ölümün anlam ve yer değiştirdiği. Ve 34 yaşındaki kurmay Yarbay Mustafa Kemal’in 57. alaya “Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emrini verdiği, bir yüce komutanın öncülüğünde bir ulusun yazgısının değiştiği, değiştirildiği…
Bir toprak düşünün. İznikli Mehmet’in, Yozgatlı Ahmet’in, Sivaslı Ali’nin, Çanakkaleli Osman’ın yan yana yattığı. İngiliz Jhon’un, Yeni Zelandalı Roger’in, Avusturalyalı Kidd’in, Teğmen Menleton’un omuz omuza, koyun koyuna yattığı…
Bir yer düşünün! Uçak, tank, zırhlı ve motorlu araçlar, dev toplar, amansız denizaltı savaşı ve şehirlerin havadan bombardıman edildiği harbin kaderini Türk süngüsü, Türk ulusunun manevi gücü ve büyük komutanın askerlik dehasının değiştirdiği…
Bir zafer düşünün! Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın; “Çanakkale Milli Mücadelenin önsözüdür” dediği…
Bir savaş düşünün! Nazım Hikmet’in ölümsüz eseri Kuvayı Milliye Destanı’ndaki Kartallı Kazım, Seyit Onbaşı, Ezineli Yahya Çavuş, Şehit Kamil, Şahin Bey, Sütçü İmam, Nene Hatun ve Kara Fatma’nın destan yazdığı…
Ne diyor Churchill? “Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız. Mustafa Kemal’i. O savaşın yönünü değiştiren bir kader adamıdır. Türkler bu daracık geçit başında sıkı bir savunmaya girişmişlerdi. Canlarını veriyorlar, fakat vatanlarının toprağından bir karış bile vermiyorlardı.”
Ne diyor İngiliz komutan Hamilton? “Türk askeri toprağa yapıştı mı, onu söküp alamazsınız, ayağa kalkar, ateş eder, durduramazsınız”
Ne diyor İngiliz tarihçi? “O genç Türk subayı 34 yaşındaki Mustafa Kemal’in o esnada orada olması müttefik kuvvetlerin en büyük şanssızlığıdır.”
Ne diyor tarihler? Bu savaşta yenilenler “Biz Mustafa Kemal gibi büyük bir komutana yenildik” diyenlerdir. “Çanakkale Savaşlarının bütün safhalarına katıldıktan sonra savaş alanlarından M. Kemal hayranı olarak ayrılan Anzak kolordu komutanı General Birdwo bu savaşta ayağının birini yitirir. Aradan 23 yıl geçer, 1938 yılında Gazi Mustafa Kemal’in cenaze törenine İngiltere adına katılır, Halkevi’nin balkonundan sakat ayağına rağmen uzun süre ayakta durmaya özen göstererek ve gözyaşlarına boğularak büyük komutanı uğurlar.”
Ne diyor Avustralya ordusundan Çavuş Kidd; “Bir sabah Türk siperlerinden gelen bir ses hepimizi şaşırttı. Yüreklere işleyen bu ses bir tenordu sanki. Ne söylediğini anlamadan, büyülenmiş gibi dinliyorduk. O ses kimindi? Bilmiyorum. Ancak her kim idiyse bilmeli ki o acılarla, iniltilerle, korkularla dolu savaş alanında birçoğu yurtlarını bir daha göremeyecek askerlere unutamayacakları bir müzik şöleni sunmuştu.”
Ne diyor Avustralyalı Çavuş Jhon; “Ben Avustralya Tümen Karargâhından Çavuş Jhon. Orada sanki savaş değil, centilmence bir spor müsabakası yapmaktaydık. Yürekten dilerim bir gün barışı korumak için yeni bir mücadele zorunluluğu olursa, Türklerle karşı cephelerde değil, yan yana olalım.”
Ne diyor Çanakkale’de Türk askerine komuta etmiş olan Alman Generali Liman Von Sanders: “Çanakkale’yi bir asker olarak anlatmak imkânsızdır. Çelikten, manevi güçten, vatan aşkından bir insan yapısı ne demektir? Bu sorunun cevabı işte bu gösterişten uzak, sakin Anadolu çocuğunun kendisi idi. Ben onların yurtlarını ellerinden almaya gelenlere karşı hiçbir gaddarlıklarını görmedim. Yaralı düşmanları sırtlarında siperlere getiriyor, sargı bezi olmadığı zaman yedeği bulunmayan gömleklerini yırtarak onları sarıyorlardı. Mutluluk Türklerle aynı safta savaşmaktı. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım.”
Ne diyor Çanakkale’ye gelerek “şafak ayinine” katılan Avustralya genel valisi; “Çanakkale’den geriye fedakârlık ve karşılıklı saygıya dayalı ortak bir tarih kaldı.”
Ne diyor Orgeneral Kazım Özalp: “Biz kendisine yardımcı olduk, başarılarına katkıda bulunduk, son kalan askerimizle son nefesimize katar dövüşmeye kararlıydık. Fakat bu tarih onsuz yazılamazdı!”
Ne diyor Yusuf Ziya Ortaç: “Biz Çanakkale’de bir kaç üniversite gömdük. Çünkü ölenlerin çoğu aydın ve okumuştu.”
Ne diyor Çanakkale’de şehit düşen Zahit üsteğmen eşine yazdığı son mektubunda: “Birincisi benim için katiyen ağlama. İkincisi eşyamın listesi ilişiktedir, bunları sat borçlarını öde. Üst tarafı ile bana bir mevlit okut ve hakkını helal et.”
107 yıl önce 34 yaşındaki bir kurmay yarbayın, genç Mustafa Kemal’in öncülüğünde ve önderliğinde vatan diyen, ulus diyen, bağımsızlık diyen, özgürlük ve istiklal diyenlerin yarattığı bir efsanenin adıdır Çanakkale…
Ölümle yaşamın birbirine karıştığı, yaşamla ölümün anlam ve yer değiştirdiği, dostla-düşmanın birbirine karıştığı, yıllar sonra insanları-toplumları-kuşakları ülkeleri bir araya getiren destanın adıdır Çanakkale!
DR. BABALAR, ŞEHİT OĞULLAR!
Çanakkale Savaşı’nın en ateşli günleri! Yaralı sayısı 18 bini geçmiş. Dr. Tarık Nusret, kurtulma şansı olmayanlara “bunu kaldırın” diyebiliyor. Kolu, bacağı, kopmuş, iç organları dışarda da bir asker gelir. Doktor Nusret, “Bu askeri kaldırın” der. O sırada çırpınan yaralı er, “baba!” diye seslenir. Doktor geri döner, ağrı çeken oğlunu görür ikinci kez ve hiç tereddüt etmeden, “Kaldırın” der. Doktorun kurduğu bu cümle hayattaki en ağır, en adil cümledir.
Biraz sonra asker şehit olur, doktor baba şehit oğlunun yanına gelir; “Oğlum beni affet o morfin senin hakkın değildi. Kurtulamazdın” der. Bu vatan can çekişen oğlundan morfini esirgeyen doktor babaların vicdanları üzerinde zorlukları aşan bir ülkedir.
Ne diyor Çanakkale’de can veren yabancı askerler için Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın bağrındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Bu sesleniş zafer kazanan bir komutandan çok, uygarlık meşalesi taşıyan bir liderin ulaşılmaz sözleridir.
Böylece; Bir gemiye bindirilip uzak diyarlardan savaşmaya gönderilenlere! Gittikleri yerleri de savaşmayı da bilmeyenlere! Fransa’dan, Tunus’tan, Cezayir’den, Senegal’den, İngiltere’den, Hindistan’dan, Avustralya’dan ve Yeni Zelanda’dan gelenlere! Vatanları uğruna savaşan Türklere! “huzur ve sükûn içinde uyuyun çünkü dost bir vatanın bağrındasınız!” demek ancak ulaşılmaz ve aşınmaz liderin ağzından çıkabilir…
Minnet ve rahmet notu: Binlerce evladını gömerek, dağa taşa, dosta, düşmana “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” diye yazdıranlara helal olsun. 8 ay 14 gün süren bu savaşlarda kaybettiğimiz yetişmiş beyinlerin, Mehmetçiklerin, Harbiye, Tıbbiye, Mülkiye, Sultani öğrencilerinin ruhu şad olsun…
Kaynakça: “Çanakkale Olmasaydı. O Olmasaydı”- Orhan Karaveli