Gerçekler acıdır, acıtır! Dert yazdırır…

Göz yaşartıcı bir anlayışın, sınırları zorlayan bir hoşgörünün ancak bazıları içingeçerli olduğu ülkemizde; İnsan düşünmeden edemiyor doğrusu! Kentlerin yeni...

Göz yaşartıcı bir anlayışın, sınırları zorlayan bir hoşgörünün ancak bazıları için
geçerli olduğu ülkemizde; İnsan düşünmeden edemiyor doğrusu! Kentlerin yeni ve
eskimeyen, değişmeyen, değiştirilmesi de pek düşünülmeyen sorunları neden
önemsenmiyor! Mesela;
Ekonomi, insan hakları, ulaşım, kadın hakları, çevre sorunları, küresel ısınma, deniz
kirliliği, kıyı yağması, çocuk hakları, adalet, kentleşme, tarım, yerli tohum, hukuk,
kadın cinayetleri, işsizlik, zamlar, orman yangınları vb. yönetimin gündeminde mi?
Bunların tümü ciddi sorunlar ve toplumsal bir merak konusudur da…
Yine artık uzun süredir basında sürmanşet haberler yerine sürvahşet (!) haberleri
görüp okumak, öldürülen yakılan, üzerine beton dökülen, yüzüne kezzap atılan
kadınların acı yazgısına tanıklık etmek, 2008’den bu yana 4 bin kadının
öldürüldüğünü bilmek, bazı yargı kararları karşısında öldürülenlerin ve toplumun
vicdanının sızladığını hissetmek ülkeyi yönetenlerin umurunda mı?
Mahalle baskısı, toplumun dayatması, yanlış olmasına rağmen bazı seslerin ve
sözlerin ayakta alkışlanması, bile isteye dayatılan ve sinirlerin sınırlarını zorlayan
konular yetkili zevatı düşündüren ve üzen konular mı? (iyimser bir soru oldu ama!)
Doğrular, yanlışlar, toplumdan topluma, hatta ayrı toplumda insandan insana değişen değer yargıları, temellendirilmediği için havada asılı kalan tezler, savlar, iddialar, yorucu, yıpratıcı, hatta sağlığı tehdit edici bunca konu ve sorun, ya da “Dert yazdırır, konuşturur, söyletir, oynatır!” sözü yönetim erbabının üzerinde durduğu şeyler mi?
Kim bilir bu konuları kaçıncı kez yazıyoruz! Yıllardır bile isteye atılan adımların
arka planında yatan sisli ve puslu gerçekler; tembellik, sıradanlık, yanlış kararlar,
kasıt, çaresizlikten ne söyleyeceğini bilemeyerek gülünçlüğü zirveye taşımak, net
yanıtlar verememek gibi konular hükümetin gündeminde mi?
Gözdağı, korku, sindirme, aba altından sopa gösterme derken unutturulmaya
çalışılsa da; gündemin birinci maddesi olan ve giderek derinleşen ekonomik kriz, yeni kurulan işletme sayısının düşmesi kurmay heyetini ilgilendiriyor mu?
Yine kapanan işletme sayısının artması, tüketimini kısan, ihtiyaçlarını sınırlayan halk, Mayıs’ta kapanan şirket sayısının yüzde 259 artması, 5 ayda 17 bin işletmenin
kepenk indirmesi ilgili ve yetkili istişare heyetinin ilgi alanına giriyor mu?
Ya da tüm bunların arkasındaki maddi ve manevi emek, umut, özveri, hayallerin uçup gitmesi, yığınla borç, işsiz kalan insanlar hükümetin olmasa da sarayın gündeminde mi?
Çocuğuna karne hediyesi alamadığı için ağlayan babalar! Ailesinin önüne bir tas
sıcak yemek koyamadığı için kahrolan anneler! Torununa harçlık veremediği için
dertlenen dedeler! Ana, baba dede, nine olan devlet ricalinin ilgi alanına girer mi?

Yönetici eşleri çantalarını yakın korumalarına taşıtırken, örneğin Bayan Ersoy’un
şemsiyesini resmi polisler tutarken, Bayan Erbaş’ın çantasını yakın korumalar el
üstünde taşırken, olup bitene dilinden tevazu düşmeyenlerin tepkisi var mı?
Yine “İhracatta cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık! Enflasyonu kontrol altına aldık.
Gıdada çok iyiyiz!” açıklaması yapan bakanların ithalatta kırdığımız rekorlar
umurunda mı? Toplumsal huzuru, genç işsizliği, çocukların geleceğini kabinenin gözü parlayan üyesi okuyabiliyor mu?
Siyasiler seçim, yurttaş geçim derdinde iken! Gülmek unutulmuş eğlenmek bitmişken, huzur yitip gitmiş, gelecek umudu kalmamışken, öfke, üzüntü- kaygı- gerilim-umutsuzluk kol gezip, yokluk kol ve yol kesmeye başlamışken, yoksulluk öne geçmiş, ekonomik kriz alıp başını gitmişken, cinayetler, gasplar, boşanmalar artmış, toplum içten içe kıvranıyorken! Unutmadan ve burası çok önemli diyerek altını çizelim!
Haberiniz var mı? Ülkemiz şaha kalkmış! Sağlıkta çağ atlatılmış, NATO zirvesinden
zaferle dönülmüş. İhracatta cumhuriyet döneminin rekoru kırılmış. Aya seferler
başlatılmış. Ve CB halktan biraz daha sabır istemiş! Bunca hay huy arasında az şey
mi?
Bayram kutlaması: Tam da burada her zaman olduğu gibi bir bilge sözü, Can
Yücel’in dizeleri Hızır gibi yetişip noktayı koysun! “Nefes almak bayramdır mesela;
günün birinde soluksuz kalınca insanlar/ Görmenin nasıl bir bayram olduğunu
karanlık öğretir; Sevmeninkini yalnızlık/ Sızlamayan her organ, hele de burun direği
bayramdır/ Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “Çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek/
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.”
Bu sözler üstüne ne söylenir? Sağlıklı bayramlar dilerim…